Ford Otosan işçisinin mektubu: Fazla mesai ile nefes alacakmışız!
"Biz ek zam talep ediyoruz. Fabrikanın müdürü ise size mesai yaptıracağız merak etmeyin diye telkin veriyor."
Fotoğraf: Ford Otosan işçileri
Ford Otosan işçisi
Kocali
Merhaba evrensel okurları.
Evrensel gazetesinde Nuray Sancar’ın yazdığı “Becerikli Finans Kapital” yazısını okudum.
Yazı bana oldukça çarpıcı bir şeyi gösterdi. Aslında sadece bana değil, okusaydı benimle beraber çalışan hattaki işçi arkadaşlarıma da çarpıcı olan bu gerçeği gösterirdi.
Hepimizin dilinde sürekli bir 5’li çete ve yaptıkları işler, hükümet ile olan ilişkileri, yap-işlet-devret modelinden halkı sömürdükleri var. Hepimizin bu 5’li çeteye dair kafasında en az bir şey vardır eminim.
Peki 5’li çete böyle de bizim Ford sütten çıkmış ak kaşık mıdır? Yazıda bahsedilen, açıklanan kârlar öyle disiplinli, mutlu, şirinler köyü gibi bir evrende mi kazanılmaktadır? Saygıdeğer sanayicilerimizi biz bu kirli, yeraltı işler alanında hiç görmüyoruz diye bu fabrikalar ve patronları tatlı, tonton, mutlu hoş sohbet amcalar mıdır?
Tabii ki öyle değiller, diğerlerinin adı çıkmış da bizimki çıkmamış olsa ne olur! Aslında durum hiç öyle değil.
Bu bahsedilen kârlar bizim için bir sürpriz teşkil etmiyor. Biz her sene arkadaşlarla bunun üzerine konuşuyoruz. Alamadığımız ama her gün yüzlercesini yaptığımız arabadan nasıl kâr ettiklerini biliyoruz. Ford bizden kişi başı günlük en az 45 bin TL gibi bir kâr ediyor. Biz ise daha yedinci ayda yüzde 27’lik vergi dilimine girmiş bulunuyoruz. Verdiğimiz vergi de yine dönüp dolaşıp patrona teşvik gibi geri gidiyor. Bunlar bizim her gün içinde bulunduğumuz ve bire bir gördüğümüz gerçekler. Dalga geçer gibi aylık olarak paylaştıkları, FOGundem’de (Ford’un gündemi) çok saygıdeğer müdürümüz enflasyon karşısında alacağımız zammın işe yaramayacağını biliyor bir de diyor ki işler yoğunlaşacak, fazla mesai artacak, eksikliklerinizi öyle tamamlayın. Ek zam gibi bir talebe, size mesai yaptıracağız merak etmeyin diye telkin veriyor.
Bizden kötü koşulları var diye gösterilen 5’li çetedeki işçilerden hiçbir farkımız yok. Aynı sömürü, aynı düzen. Bu yazıyı okumadan önce meseleye hiç bu açıdan bakmamıştım. Eminim işçi arkadaşlarım da böyle düşünmemiştir. İşin özü ise şu, biz işçiler nasıl birbirimizden farklı değilsek ve sömürülüyorsak, saygıdeğer patronların da birbirinden bir farkı yok. Ben saygıdeğer diye yazayım ama siz ne demek istediğimi anlayın.
Buradan bize başka bir bakış açısı gösterdiği için Nuray Sancar’a da teşekkür ediyorum. Beraber çalıştığım arkadaşlarımın da; içeride bizde zorlama olmaz, etik kurallarımız var, sendikamız var diyen amirlerine patronlarına değil kendilerine güvenmelerinin gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü biz o içerideki kuralların da kimler için olduğunu, hızlı bir bantta koşarak Tazmanya canavarı gibi çalıştığımızı, yazın bu kavurucu sıcağında serinleme hakkımızın bile olmadığını, taktıkları vantilatörün bile kendine hayrının olmadığını ve sendikamız Türk Metal’in patronla ilişkisini de biliyoruz. Bir tek sorun var kendimize güvenmiyoruz. Ve yine tek aşmamız gereken sorun birbirimize güvenmek.