İşçilerinin kaderi sendikal mücadele verip toplu iş sözleşmesi yaparak değişebilir
Filyos Sakarya gaz sahası rafinerinde inşaat işçisi yazdı: Kaderimiz, hakları için birlik içinde sendikal mücadele verip toplu iş sözleşmesi yaparak ilerleyip değişebilir.
Fotoğraf: Burcu Yıldırım / Evrensel
Filyos Sakarya gaz sahası rafinerinde inşaat işçisi
Zonguldak
Her sabah düzenli olarak yapılan TOOLBOX eğitimleri, (yapılacak işin risklerinin, olabilecek tüm olumsuzlukların sesli olarak düşünüldüğü, katılımcıların tümünün fikrinin alındığı ve olumsuzluklara karşı çözümlerin üretilip anlatıldığı, öğretildiği toplantılardır) iş riskiyle ilgili konuşulması ve tehlikelere karşı ciddi önlemler alınması, çözüm yolları bulunması gerekirken, genelde işveren tarafının yasaklayıcı ve baskıcı nutuk toplantılarına dönüşüyor. Emir kullarına çevirdikleri beyaz yakalıların eline verilmiş kırbaçla, işçiler ha bire kırbaçlanıyor. Kim sesini çıkarırsa, bir adım öne çıkıp, "geçinemiyoruz, aldığımız ücret yaşamımızı sürdürmemize yetmiyor, yemekler kötü, kaldığımız yerler hijyenik değil, çay saatlerini kaldırdınız, kovid-19’da ciddi artışlar var, kovid olan arkadaşlarımız yine kamp kısmında kalıyor... diye konuşursa, hemen kapı önüne konuluyor, ya da ekip diye tarif edilen başında iş veren tarafı gibi davranan formen veya mühendisin mobbingine maruz kalıp çalışma hayatı çekilmez oluyor. Bu baskılardan kaynaklı aklı sürekli bir şeylere takılan işçi, geçim sıkıntısı da düşüncelerine dahil olunca kaza riski de peşinden gelmiş oluyor.
NERDEYSE HER GÜN KAZA…
Son 1 ayda iki arkadaşımızın ayağı kırıldı, birinin parmağı kopmak üzereyken hastaneye kaldırıldı. Neredeyse her gün kaza oluyor veya ramak kala kurtuluyoruz.
Yemeklerden midir, sudan mıdır bilmiyoruz ciddi bir ishal salgını var ve buna karşı hiçbir önlem yok. Ayrıca hastalığa yakalanan, izin isteyen arkadaşlara istirahat izini de verilmiyor.
Bu şartlarda sahada çalışınca sahadaki tuvaletler oldukça ilkel koşullarda, çoğu zaman su, deterjan, temizlik olmuyor. Belki diğer arkadaşlarımızın her biri bir sorun söylese sayfalarca olur.
Bu sorunlar karşısında birlikte bir şey yapalım böyle devam etmesin diye bir soru sorulsa, genelde “Bu sorunlar bütün şantiyelerde var”, “Nereye gitsek hepsi aynı, ne yapmalıyım”, “Sadece benimle olacak iş değil”, “Ben burada geçiciyim”, “Daha iyi iş bulursam buradan giderim, bunlardan da kurtulurum”, “Şirket değil, yöneticiler kötü”, “Kaderimiz bu yapacak bir şey yok”, “Bunlar bizim hakkımızı yiyor Allah sorar bir gün”, “Bizim aramızda birlik yok...” gibi klişe şeyler söyleniyor. Kendini ve yaptığı işi küçük gören, öz güvenini kaybetmiş, kendini hayatın akışına bırakmış bir ruh hali içine ne olacaksa olsun gibi davranıyor. (Tabii mücadeleci işçiler de var.)
HER YERDE BENZER SORUNLARLA KARŞILAŞMAMIZ TESADÜF DEĞİL
Bu kabul edilemez. Bu ülkenin çok kritik işletmelerini biz inşa ediyoruz. Petkim, Tüpraş, Demir çelikler, limanlar, enerji santralleri, sayısız fabrikalar... Şuan inşa etmeye çalıştığımız ülkenin ilk doğal gaz rafineri olacak ve bu bizim ellerimizden çıkacak. Yapılan bu işletmeler ülkenin en kârlı ve kritik diyebileceğimiz ülkenin kalbi yapılardır. Bunları biz yapıyoruz.
En kârlı olan bu işletmeleri biz yapıyoruz, fakat istediğimiz düzeyde ücret alamıyoruz ve en kötü şartlarda çalışmaya mecbur kalıyoruz. Nedir bunun sebebi peki?
Çok net söyleyelim, bunun bir nedeni patronların birlik olup hükümetiyle birlikte bizi ezmesiyse, diğer nedeni de biziz. Kendimiz. Çünkü, hidrokarbon üretimi yapan bir proje veya bir gökdelenin inşaatı,(işin büyüklüğüne ve konumuna göre değişir) 3 yıl ya da daha fazla sürebiliyor. Başlayan projelerin çalışma koşulları üç aşağı beş yukarı aynıdır. Başlayan projeye çağrıldığımızda neyle karşı karşıya kalacağımızı kestirebiliyoruz. Yukarıda belirttiğimiz sorunlar gibi. Gittiğimiz her yerde benzer sorunlarla karşı karşıya kalmamız tesadüf mü? Hiç sanmıyorum. İşveren tarafı koordineli bir şekilde, senin saat ücretinden çalmaktan tut da, sigorta primine, yemekteki kaloriden, içtiğin suya... kadar seni neyle karşı karşıya bırakacağını gayet iyi biliyor. O zaman bizim de, ben buradan geçiciyim gibi içinde bulunduğu durumu bir sonraki projeye havale etmemesi lazım.
TALEPLERİMİZ İÇİN MÜCADELEYE
Bunun için yapmamız gereken şey çok açıktır.
Türkiye tarihi, işçi deneyimleri ve mücadele birikimleriyle tam bir okuldur...
- Kısa vade, uzun vade demeden birlik olmayı öğrenmeli,
- Oluşan sorunlar karşısında komiteler kurup, sözcüler seçip tek ağızdan konuşmalı,
- Oluşan komiteler, hızlı bir şekilde e devletten girip hangi sendikaya üye olabileceğini öğrenip, mücadeleci bir sendikada da örgütlenmenin olanaklarını hemen tartışmalı,
- Her iş yerlerinde mutlaka bir işçi temsilcisi olur. Ve hukuksuz bir şekilde genelde işveren tarafından belirlenir, toplantılara işçi temsilcisi olarak katılır. İş yerlerinde seçim yaptırıp işçi temsilciliklerini almalı,
- Belli aralıklarla bir araya gelip iş yerindeki sorunları ve mücadele yollarını konuşmalı,
- Demirci, kalıpçı, şoför, mekanikçi, borucu, çelikçi, kaynakçı... demeden tek yerde sendikanın etrafında toplanmak, taleplerimiz için mücadele etmek gerekir.
Belki bu saydıklarız bir anda olmayacak şeylerdir. Ama gittiğimiz her yerde bir tuğla koyarsak, bu yönde çaba harcarsak ve bu bir kültüre dönüşürse çalışma şartlarımız ve koşullarımız iyileşmiş olur. Filyos Sakarya gaz sahası rafineri inşaat işçilerinin kaderi, hakları için birlik içinde sendikal mücadele verip toplu iş sözleşmesi yaparak ilerleyip değişebilir.