Mektup: Sorunlarımız belli, birlik olmakta ısrar edelim
“Yoksulluk sınırı 23 bin liraya dayanmış durumda. İşçinin kazandırdığı para karşılığında aldığı ücret denizde bir damla su misali.”
Fotoğraf: Pixabay
Nuh Çimento işçisi
Kocaeli
Merhaba Evrensel okurları. 10 yıldır Nuh Çimento’da çalışıyorum. İş kolu sağlığımız ve işin riskleri açısından tehlikeli gruba giriyor diyebilirim. Birleşik Arap Emirlikleri’ne çimento satıyoruz. 2023 de dahil dolar endeksli satışlar yapılmış durumda. Sadece bu örnek bile Nuh Çimento patronunun nasıl kâr ettiğini bize anlatıyor. Ama işçinin ücretlerine zam konusu olunca patron kuruşun hesabını yapıyor.
Burada yaklaşık 800 çalışan var. Liman, çimento, kireç, beton bir de agrega (mıcır) bölümleri var. İşçi sağlığı açısından da riskli bir iş kolu. Çimentonun ham maddesi olan silisyum akciğer kanserinin nedenlerinden. Ne kadar işçi maruz kalıyor bilmiyorum ama bu taş ürün kırıcılara gidiyor, oradan homojenlere gidiyor, oradan 8’li bunkere gidiyor. Çok ince bir toza dönüşüyor. İşte bu süre zarfında işçiler bu toza maruz kalır. Bazı bölümlerdeki çay ocakları tozun pisliğin içinde, işçiler orada çay içiyorlar. Kimyasal tozları saymıyoruz bile. İşçi sağlığı Allah’a emanet diyebiliriz. Sadece işçi değil doğa da bundan nasibini alıyor.
Eminim tüm çalışanlar maaş bordrosunu okumakta güçlük çekiyordur. Bordro zamanla kendini imha ediyor. 4 ay önce aldığım maaş bordrosunda tek bir yazı okunmuyor. Kısaca yarın lazım olduğunda o bordroları nasıl delil olarak kullanacağım bilmiyorum. İşçi ne kadar maaş kazanıyor, ne kadar kesinti oluyor doğru düzgün bilmiyor. Muhasebeci arkadaşıma gösterdim, o bile işin içinden çıkamadı. Nuh işçisi kaç para kazandığını öğrenmek istiyor. İşçinin kazandırdığı para karşılığında aldığı ücret denizde bir damla su misali. Yoksulluk sınırı 23 bin liraya dayanmış durumda.
YEMEKTE ET BULANI ALNINDAN ÖPERİM
Yemeklerimizin de mide rahatsızlığı yarattığını biliyoruz. Yemek listesinde etli yazıyor. O eti bulan işçinin anlından öperim. En ucuz ne varsa işçinin önüne getiriyorlar. Koşullarımız ortada, değiştirmek için en büyük eksikliğimiz birlik olamamamız. Daha doğrusu ürkeklik var. Belki de herkes birbirinden beklediği için sorunların üstesinden gelemiyoruz.
Bu arada bizim bir sendikamız vardı değil mi? Atama ile iş başına gelen işyeri temsilcilerimiz vardı. İlkokul birinci sınıfta bile seçimle başkan seçilir, o küçücük çocuklara fikri sorulur. İşte bizim sendika bu kadar demokratiktir! Hakkını da yemeyelim işverenin. Sorunlarını çözme konusunda sendikacıların eline su dökemezler. İşçi sorunlarını çözme konusunda fikirleri düşünceleri olduklarını düşünmüyorum. Öyle olacak ki en son hangi sorunlarımızı çözdüler, taleplerimizi patrona kabul ettirdiler hatırlamıyorum.
Aldığımız yüzde 48 zam bile eminim şöyle olmuştur; sendikacı patrona gider, ne vereceksiniz diye sorar. İşveren yüzde 48 der. Sendikacı işçiye gelir, şu kadar zam verdi der. İşte bizim sendikacılar böyle. Geçenlerde Manisa Serel Seramik işçileri Çimse-İş’ten istifa etti. Bizim işyeri temsilcileri dahil oraya koşarak gittiler. Bizim hangi sorunlarımızı çözdünüz de Manisa’ya gidiyorsunuz? Serel işçilerinin yaşadıkları sorunlar bizimkine benzer. Biz de geçen aylarda sendikadan istifa ettik. Sorunlarımız vardı ve Çimse-İş’in çözemeyeceğine inandık. Sendikanın merkez yöneticisi geldi, iki işçi arkadaşımız görüşmeye gitti. Sahildeki kafede buluştular. 18 maddelik talebimiz vardı. Yönetici bize söz verdi. “Bir hafta içinde çözeceğim. Taleplerinizi yerine getirmeden bir yere gitmeyeceğim” dedi. Kaç ay oldu ortada bir şey yok. Sorunlarımız belli, çözümleri belli. Nasıl olacağına biz işçiler karar vereceğiz. Aklımızı bulandırmalarına izin vermeyelim. Birlik olmakta ısrar edelim.