İngiltere’de grevler büyüyor ve parlamento dışı hareketler güçleniyor
İngiltere’de greve çıkılan sektörler çoğalıyor. Hükümet grev ve protesto hakkını kısıtlayan düzenlemeler yaparken sendikalar "Gücümüzü sokağa taşıyoruz" çağrısıyla eylem hazırlığında.
UNITE Genel Sekreteri Sharon Graham işçilerle birlikte | Fotoğraf: @UniteSharon/Twitter
Özden DİNÇ
Londra
İngiltere’de hayat pahalılığındaki artış ve reel ücretlerdeki düşüş karşısında haziran ayında demir yolu işçileriyle başlayan grev dalgası büyüyor.
Felixstowe limanında 1900 işçinin pazar günü başlayan 8 günlük grevi sürerken, İletişim İşçileri Sendikası (CWU) üyesi telekom işçileri ve postacılar, ağustos ve eylül için yeni grev takvimlerini açıkladı. Haziran ayından bu yana aralıklı grevlerini sürdüren ceza avukatları da 5 Eylül’den itibaren süresiz ve kesintisiz greve çıkacaklarını duyurdu. Reach Medya Grubuna bağlı gazetelerde çalışan ve Ulusal Gazeteciler Sendikası’nda (NUJ) örgütlü gazeteciler de 26 Ağustos Cuma günü greve çıkıyor.
Birleşik İşçi Sendikasında (UNITE) örgütlü Liverpool liman işçileri de yüzde 99 ile greve “Evet” dedi ve önümüzdeki günlerde grev tarihlerini açıklayacak.
Kamu Sendikaları Birliği (UNISON) üyesi hemşirelerden Ulusal Eğitim Sendikası (NEU) üyesi öğretmenlere, Yüksek Öğrenim Elemanları Sendikasının (UCU) üyesi akademik personele ve UNITE üyesi açık deniz sondaj işçilerine varıncaya değin farklı işkollarında işçilerin grev oylamaları devam ediyor. Ayrıca Amazon depolarındaki ve Grangemouth petrol rafinerisindeki işçilerin yaptığı gibi irili ufaklı fiili grevler de var.
PROTESTO HAKKI VE SENDİKAL HAKLAR KISITLANIYOR
“Polis, Suç ve Ceza Yasası”, “Uyruklar ve Göçmen Yasası” ve “Devlete Yönelik Tehditlerle Mücadele Yasası” gibi antidemokratik yasa değişiklikleri ile otoriterleşme yönünde adımlar atan Muhafazakar Parti iktidarı, söz konusu grev dalgasını da sendikal hakları kısıtlamak için bahane olarak kullanıyor.
Ulaştırma Bakanı Grant Shapps, demir yolcuların grevinde, Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikası (RMT) tarafından “anlaşmazlığa müzakere yoluyla bir çözüm bulmak için sendika ve demiryolu endüstrisi ile bir araya gelmek yerine, bir anlaşma sağlanmasını önlemek için” siyasi müdahalede bulunmakla suçlandı.
Shapps, geçtiğimiz günlerde sendikaları “tıpkı Thatcher gibi” alt etmelerini sağlayacak 16 maddelik bir planları olduğunu duyurmuştu. Söz konusu planının, grevler süresince geçici işçi çalıştırılması, sendikaların "yasa dışı" grevlerde ödeyeceği tazminatların artırılması gibi bazı maddeleri kısa bir süre önce yürürlüğe girdi.
Benzer şekilde Muhafazakar Parti liderliği yarışında son ikiye kalan ve başbakan olmasına kesin gözüyle bakılan Dışişleri Bakanı Liz Truss da göreve geldikten sonra ilk 30 gün içinde "sendikaların ülkeyi rehin almasına son vereceğini" söyledi. Truss, “Başbakan olarak, çalışkan insanların bel bağladığı hayati hizmetleri sekteye uğratan (ekonomiyi) zayıflatıcı grevleri ezeceğim” dedi.
Liz Truss’ın geçen hafta The Guardian tarafından yayımlanan ses kaydı, aslında iktidarın hem sendikal haklara hem de genel olarak protesto hakkına karşı neden savaş açtığına açıklık getiriyor. Hazine Müsteşarı olarak görev yaptığı döneme ait olduğu ifade edilen sızdırılmış ses kaydında Truss, İngiltere’de (Londra dışındaki bölgelerde) işçilerin yeterince çalışmadığını söylüyor, İngiltere’de “çalışma kültüründen" şikayet ediyor ve Çin örneğini işaret ederek işlerin farklı olabileceğini ima ediyordu.
Muhafazakar Partililer, grevler konusunda basına açıklama yaptıklarında, ülkede bir hayat pahalılığı krizi olduğunu kabul ediyorlar ancak bunu daha çok Kovid-19 pandemisi ve Ukrayna savaşı ile dünyanın genel ekonomik durumuna bağlıyorlar. İngiltere Merkez Bankası Başkanı’nın sözleriyle ücretlere enflasyonun üzerinde zam yapılmasının ülkeyi bir enflasyon sarmalına sürükleyeceğini savunuyorlar.
EMEĞİN ULUSAL GELİRDEN ALDIĞI PAY DÜŞTÜ
Sendikalar ise enflasyondaki artışın ücretlerden kaynaklanmadığına ve asıl meselenin, şirketlerin kârlılık oranlarının artışı olduğuna dikkat çekiyorlar.
Ülkedeki hayat pahalılığı krizine dair UNITE sendikası tarafından yayımlanan araştırma raporuna göre, Birleşik Krallık borsasında işlem gören (FTSE 350 endeksinde yer alan) şirketlerin kârlılık oranları, 2021 yılında pandemi öncesi 2019 yılına kıyasla yüzde 73 arttı. Bu listede yer alan enerji şirketleri dışarıda tutulduğunda dahi kârlılık oranlarının yüzde 43 arttığının ifade edildiği raporda, ulusal gelir dağılımının sermaye lehine değiştiği vurgulanıyor.
Yani UNITE, son kriz döneminde şirketlerin kârlılık oranları artarken emeğin toplam gelirden aldığı payın bir kez daha düştüğünü belirtiyor. Bu sebeple kimi sendikacılar İngiltere’nin aslında bir “kârlılık krizi” yaşadığına dikkat çekiyor.
Gelir dağılımı değişikliğinin arkasında emeğin pazarlık gücünü azaltan politikalar olduğunu belirten sendikalar “Şimdi pazarlık etmezsek ileride yalvarmak zorunda kalırız” diyerek grevdeki işçilerle dayanışma çağrısı yapıyor. Genel greve çıkılması veya koordineli süresiz grevler yapılması konusunda sesler yükseliyor.
Öte yandan politik mücadele hattı için de parlamento dışı yeni kampanyalar örgütleniyor. Örneğin hayat pahalılığına karşı CWU öncülüğünde örgütlenen ve geçtiğimiz hafta Londra’da ilk toplantısını yapan “Artık Yeter” (Enough is Enough) hareketine bugüne dek 400 binin üzerinde kişi üye oldu. Benzer şekilde yaklaşık 100 bin kişi “Sakın Ödeme İngiltere“ (Don't Pay UK) hareketinin 1 Ekim itibariyle fatura ödememe çağrısına uyacağını taahhüt etti. Haziran ayında başlayan “Sakın Ödeme İngiltere” hareketi enerji faturalarının alım gücüne uygun makul seviyelere çekilmesini talep ediyor.
SOKAĞA ÇAĞRI: İŞÇİLERİN EKONOMİSİ İÇİN BİRLEŞİN
Ülkenin en büyük ikinci sendikası UNITE da ekonominin işçilere göre yeniden düzenlenmesi için "Üretim yerlerindeki gücümüzü sokağa taşıyoruz" sloganıyla yeni bir kampanya başlattı.
UNITE, "İşçilerin Ekonomisi için Birleşin" (Unite for a Workers' Economy) isimli kampanyayla ilgili basın açıklamasında, siyasetçilerin şirket kârlarını, ücretler ve hizmetler pahasına koruduğunu ve işçilerin haklarının göz ardı edildiğini belirtiyor. Sendika, bu durumu değiştirmek için parlamentoda lobicilik yaparak hiçbir şey elde edilemeyeceğini ve bu nedenle yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu söylüyor.
UNITE sendikasının açıklaması şöyle devam ediyor:
“Artık eş zamanlı olarak hem işyerlerimizde güçlenip hem de toplum içinde örgütlenmemiz gerekiyor. (…) İnsanların dokunabilecekleri ve hissedebilecekleri pratik bir değişim için çalışacağız. Ve kendi programımızı geliştireceğiz: bir ‘İşçi Manifestosu’. Bir şeyleri farklı yapmanın zamanı geldi. Artık sendikal hareketin önderlik etme zamanıdır.”
Tüm bu hareketlerin Halklar Meclisi’nin (The People’s Assembly) çağrısıyla 5 Kasım’da Londra’da yapılacak olan protesto gösterisinde sokağa çıkması bekleniyor.