25 Ağustos 2022 19:40

Meslek kanununa karşı mücadelede Eğitim-Sen’e düşen sorumluluklar

Eğitim-sen MYK’sinin önerdiği eylem programı tartışılmaya muhtaçtır. Programda önerilen yürüyüş kolları şeklindeki eylem tarzı geçmişte çokça denenmiş ama etkili olamamış bir eylem tarzıdır.

Arşiv | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hüseyin KAYA
Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı

Yeni eğitim-öğretim dönemi, eylül ayında başlayacak. 1 milyon 200 bin eğitim emekçisi ve 17 milyondan fazla öğrenci ve velisini etkileyecek olan eğitim-öğretim dönemi sorunlar yumağıyla başlayacak. Krizin yarattığı hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, eğitim giderlerinin fahiş oranlarda artması hem velileri hem de eğitim emekçisi öğretmen ve diğer yardımcı eğitim emekçilerini derinden etkiliyor. Okullarda yaşanan sorunların yanında yüksek öğretimde, üniversitelerde barınma, beslenme, ulaşım sorunlarıyla birlikte, emekçilerin iş güvencelerinin olmamaları, kadrolaşma, bilim dışı vb. uygulamalar da artmakta. Özel ve vakıf üniversitelerindeki akademik personelin yanı sıra yardımcı ve idari personellerin yaşadıkları sorunlarda katlanarak artmaktadır.

MEB’in yanlış politikaları, var olan sorunları büyütmeye devam ediyor. Siyasi iktidarın yasalaştırdığı Öğretmenlik Meslek Kanunu önümüzdeki günlerde de öğretmenlerce çokça tartışılmaya devam edecek. Eğitim emekçilerinin büyük çoğunluğunu ifade ettiği gibi ÖMK (Öğretmenlik Meslek Kanunu) uygulandığında eğitim alanında birçok yeni sorun ve sıkıntı da beraberinde gelecek. Yasanın ilk aşaması şimdiden büyük sorunlar yaratmaya başladı. Yaz dönemi boyunca; angarya olarak adlandırılan seminerlerin takibi, seminerlerdeki konuların ve anlatıcıların yarattığı rahatsızlık gibi sıkıntılar öğretmenlerce yüksek sesle dillendirildi. Sınava hazırlanan ve bunun için seminerleri takip eden öğretmenler dahi, ÖMK’nin iptal edilmesi için sosyal medyada tepkilerini ifade etmeye başladılar. Öğretmenlerde başlayan tepkiler üzerine Mili Eğitim Bakanı Özer skandal açıklamalara imza attı. Bakan Özer'in “Sınav çok kolay olacak.” şeklindeki açıklaması, öğretmenleri aşağıladığı gibi çok savundukları uzman ve başöğretmen niteliğini basit sorular üzerine inşa ederek gerçekten nitelikle ilgisi olamayan kariyer basamakları oluşturduklarının da bir itirafı niteliğinde. Sonrasında “biz sınav olmasın dedik ama sendikalar sınav olsun diye ayağa kalktı.” açıklamasını yandaş sendika dahi yalanlamak zorunda kaldı.

Peki, eğitim ve eğitim emekçileri bu denli sorunlarla karşı karşıyayken eğitim alanındaki sendikalar ne yapıyor? Bu sendikalar bu sorunları çözmek için her şeyi yapıyor, bir araya gelmekten kaçınıyorlar. Farklılıklarını dile getirerek, bu sorunlar karşısında ya iktidara yandaşlık yapıyor ya da sessizliğe gömülüyorlar.

EĞİTİM SEN BAŞKANLAR KURULUNU TOPLUYOR

Eğitim emekçilerinin kurduğu ilk sendika olan ve eğitimin sorunlarına yönelik geçmişten bu yana mücadele eden Eğitim-Sen 26 Ağustos’ ta Başkanlar Kurulunu toplayacak. Bu toplantının ana gündemi ekonomik ve siyasal kriz, Öğretmenlik Meslek Kanunu ve eğitimde yaşanan diğer sorunlar olacak. Eğitim-Sen MYK’sinin şube meclislerinde tartışılması için gönderdiği eylem programı değerlendirilmeye muhtaç gözükmektedir.

Eğitimde yaşanan çok yönlü sorunların ve sıkıntıların yaşandığı bu dönemde, Eğitim-Sen’in mücadele programı oluşturması ve tartışmaya açması çok anlamlıdır. Bu mücadele programı önemli olduğu kadar, bu eylem önerilerinin yaşam bulması ve süreci karşılaması da bir o kadar önemlidir. Emekçilerin sorunlarının çözülmesi, taleplerinin elde edilmesi için birleşik, kitlesel mücadelenin örgütlenmesi, tüm mücadele araçlarının devreye sokulması, hareketi ilerletecek eylem biçimlerini gündeme alınmalıdır. Özellikle sorunların çok ağırlaştığı günümüz koşullarında sendikaların birlikte iş bırakma dahil her türlü eylemi yapmak için çaba içinde olmalıdır. Özellikle içinden geçtiğimiz dönem düşünüldüğünde diğer sendikalarla birlikte kamu emekçilerinin ortak talepleri etrafında birleşik bir mücadele örgütlenmelidir. Bunları daha öncede çeşitli platformlarda önerdik, tartıştık, eylemlerin yaşam bulması için işyerlerinde nasıl bir çalışma yürütülmesi gerektiğine dair programlar geliştirdik.

ÖMK KONUSUNDA NET BİR KARAR ALINAMADI

ÖMK konusunda Eğitim-sen MYK’sı başından beri mücadeleyi ilerleten bir yerden tutum almamıştır. Net bir karar alamayan kendi üyesini serbest bırakan, en hafifinden üyelerinin dayanışmasını değil rekabetini örgütleyen bir tutum aldı. Buna dair eleştirilerimizi ve yapılması gerekenleri söylemiştik. Ancak gelinen yerde emekçilerin sosyal medya üzerinden gelen tepkiler gözetilerek böyle kararlar alınması sendika genel merkezinin hala net bir kararının olmadığını yalpalamaya devam ettiğini göstermektedir.

GREV İÇİN İŞYERLERİNDE CİDDİ BİR HAZIRLIK YAPILMALI

Eğitim-sen MYK’sinin önerdiği eylem programı tartışılmaya muhtaçtır. Programda önerilen yürüyüş kolları şeklindeki eylem tarzı geçmişte çokça denenmiş ama etkili olamamış bir eylem tarzıdır. Yürüyüş kollarına katılacak kadro bulmakta dahi sıkıntı yaşanmış; yürüyüş kollarını, illerde karşılayan kitle dahi bulunamamıştır. Ziyaret edilen illerde gündem dahi oluşturmamıştır. Kadroları yormaktan başka bir işlev görmeyen bu eylem biçiminde ısrar etmenin mantığı yoktur. Merkezi ya da bölge miting önerilerine gelince bu eylem biçimlerini 5 Ekim tarihi işaret edilen iş bırakma eylemiyle beraber değerlendirmek gerekiyor. Eğitim-Sen'in iş bırakma eylemini önüne koyması çok anlamlı. Öğretmenlik Meslek Kanunun geri çekilmesi ve eğitimin diğer sorunlarının çözülmesi için kapsamlı bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiği açıktır. Eğitim emekçilerinin ÖMK’ye yönelik tepkisi, ağır ekonomik koşullarla birleşince hizmet üretiminden gelen gücün kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Eğitim-Sen grev tecrübesi olan bir örgüttür. Okullar açılmadan, işyerlerinde bir çalışma yapılmadan, farklı eylem ve etkinliklerle eğitim emekçilerinin birliğini güçlendirmeden önce tarih açıklanması doğru olmamıştır. Sürdürülen tartışmaya bakılırsa iş bırakma bir plana bağlı değil, “tepki var o zaman iş bırakalım” yaklaşımı ile önerilmektedir. Örneğin iş bırakma sonuç almazsa ne yapılacaktır? Bu sorunun cevabı yoktur. Grev tarihi ciddi bir örgütlenme aşamasından sonra örgütçe ortaklaştırılmalı ya da katılacak diğer sendikalarla ortaklaşa belirlenir. Grev öncesi, ciddi bir iş yeri çalışması ve hazırlığıyla yürütülmelidir. İş yerlerinde yürütülecek çalışmalar bildiri dağıtımı, görsel afişler, imza kampanyaları, serbest kürsü vb. şeklinde olmalı, ayrıca kadroların propaganda ve ajitasyon çalışmaları da yoğunluk göstermelidir.

SENDİKALAR ORTAK MÜCADELE ETMELİ

İlk baştan grev tarihinin 5 Ekim olarak ilan edilmesi diğer sendikalarla ortak iş bırakmanın önünün kesilmesi demektir. ÖMK ve eğitimdeki birçok sorunun çözümüne yönelik diğer sendikalarla ortak eylem yapmanın ve birlikte iş bırakmanın önemi çok açık. Bugün eğitim alandaki sendikalar -iş bırakma eylemi de dahil- tek başlarına yapacakları eylemlerle sonuç alabilecek durumda değildir. Eğitim iş kolunda yaşanan sorunların üstesinden diğer sendikalara üye emekçileri de işin içine katarak yürütülecek birleşik ve topyekün bir mücadele ile gelinebilir. Bu nedenle Eğitim-Sen Genel Merkez Yürütücüleri diğer sendikalarla ortak bir araya gelmenin koşullarını zorlanmalıdır. Sosyal medyadan, mektupla vb. gayri ciddi çağrılar yapmamalıdır. Çok açık davetler ve görüşme istekleri, ziyaretler gerçekleştirerek bir araya gelmeyi zorlamalıdır. Böyle bir tutum, kimlerin sorunların çözümünde samimi olduğunu da kamuoyuna gösterecektir. Merkezi ortaklaşmanın sağlanamadığı koşullarda yerellerde de ortaklaşma gerçekleşemez hale gelmiştir. Bu nedenle merkezden yapılan birlik çağrılar yerellerde de sürdürülmeli, yerel ortaklaşmalar sağlanmaya çalışılmalıdır. Eğitim-Sen’in bu çabası işyerlerinde de karşılık bulacaktır. Hem grevi örgütlemek daha kolay olacak hem de eğitim emekçileri, üyesi oldukları sendikaların gerçek yüzü ve niyetini görmüş olacaktır. Eğitim-Sen, 5 Ekim tarihinden vazgeçmeli iş bırakacak diğer sendikalarla birlikte yeni bir iş bırakma tarihi belirlemelidir. Aksi durumda ortak iş bırakma çağrısı samimiyetini yitirir ve iş bırakmayı örgütlenemez.

Ayrıca önüne, yakın bir zamanda iş bırakma gibi bir eylemi hedef olarak koyan bir örgütün, yürüyüş kolları, merkezi ya da bölge mitinglerinin hepsini birden dar bir takvimde örgütleme şansı yoktur. Özellikle yürüyüş kolları ile birlikte düşünülen merkezi miting önerisi bugünlerde hiç dinlendirilmelidir. Eğitim-Sen’in bu verili koşullarda yapabileceği, sonuç alabileceği eylemlere yönelmektir. Günü kurtaran, kulağa hoş gelen ama katılımın az, kamuoyu etkisinin düşük, sonuç almaya yönelik hiçbir yarar sağlayacak eylemleri mücadele programına almamalıdır.

Eğitim bilim emekçilerinin Eğitim-Sen’den beklentisi sorunların çözümünde birleşik (ortak) mücadeleyi örmeye çalışması, iş yerlerine kulak vermesi, işyerinden beslenen bir mücadele hattını örmesidir.

ÖNCEKİ HABER

HDP Sözcüsü Günay: Türkiye’nin çözüm derdi varsa Suriye’den çıksın

SONRAKİ HABER

HABER-SEN: PTT sendikal ayrımcılık yapıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa