Hidrojen ittifakı Avrupa’yı kurtarır mı?
Almanya ile Kanada sırasında Hidrojen İttifakı kuruldu. Plan, Rus gazı yerine hidrojeni geçirmek. İngiltere’de enflasyon rekor kırarken sendikalar asgari ücretin saat başı 15 sterlin olmasını istiyor.
Fotoğraf: Viktor Kiryanov/Unsplash
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck’in Kanada ziyaretleri sırasında Almanya ve Kanada arasında “Hidrojen İttifakı” imzalandı. Rus gazının yerine bunun geçirilmesi planlanıyor. Gözlemciler zaman planlamasının gerçekçi olmadığını düşünüyor. Bazılarına göre Almanya enerji dilenciliğine çıktı ve durum Nasrettin Hoca’nın “Peşin paraya gülmek” fıkrasına benziyor: Koyunlar dikenli tele takılacak, orada kalan yünler toplanacak, yıkanacak, satılacak...
İngiltere’de enflasyon oranı yüzde 10,1 ile son 40 yılın en yüksek düzeyinde ve önümüzdeki yıl yüzde 18’i aşması beklenirken, ücretlerdeki artış bunun çok gerisinde kaldığından fiili bir düşüş söz konusu. Sendikalar Konfederasyonu TUC, geçim sıkıntısı çeken milyonlarca işçiye yardımcı olacak şekilde asgari ücretin en kısa sürede saat başına 15 sterline yükseltilmesi çağrısı yaptı. Guardian gazetesi başyazısında da İngiltere’nin bir genel greve her zamankinden daha yakın olduğu belirtilerek, ana muhalefet İşçi Partisi’ne TUC’nin talebini desteklemesi çağrısı yapılıyor.
BERLİN DİLENCİLİK TURUNDA
Joerg KRONAUER
Junge Welt
Almanya Başbakanı Olaf Scholz övgü dolu bir konuşma yaptı. Salı akşamı Newfoundland’daki küçük bir kasaba olan Stephenville’de, Alman Ekonomi Bakanı Robert Habeck ve Kanada Çevre Bakanı Jonathan Wilkinson’ın yeni imzaladığı Alman-Kanada “hidrojen ittifakı”nın “büyük bir fırsat” olduğunu söyledi. Beş yıl süreyle geçerli olan ve yasal olarak bağlayıcı olmayan niyet beyanı, hidrojenin bir enerji kaynağı olarak kullanılması konusunda Almanya ve Kanada arasında yakın iş birliğini öngörüyor: Kanada, Rus doğal gazını hızlı bir şekilde terk etmeyi kolaylaştırmak isteyen Almanya’ya yenilenebilir enerjilerden ürettiği “yeşil” hidrojeni satacak. Salı günü Newfoundland’da Almanya için bir “transatlantik tedarik koridoru” kurulması da konuşuldu.
Yeşil hidrojenin bir enerji taşıyıcısı olarak kullanılması, yıllardır enerji dönüşümü için gündemde olan resmi Alman planlarının bir parçasıydı. 2021 yılına kadar, büyük rüzgar enerjisi potansiyeline sahip Rusya bile olası bir tedarikçi olarak görülüyordu. O günler geride kaldı. Ama neden Kanada? Ülke zaten dünyanın en büyük hidrojen üreticilerinden biri; hidrojeni şimdilik doğal gazdan üretiyor olsa da, mevcut hükümet geleceğin teknolojilerine sıkı sıkıya bağlı kalarak yeşil hidrojene geçmek istiyor ve en geç 2050 yılına kadar dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olmak için milyarlarca yatırım yapıyor. Scholz’a göre Kanada geleceğin “sürdürülebilir enerji için süper gücü”, bu nedenle Almanya için tedarikçi olarak akıllı bir seçim. Aynı zamanda Kanada bir NATO üyesi; Federal Cumhuriyet de NATO üyesi, bu nedenle yeşil hidrojeni nispeten krize dayanıklı bir şekilde alacak ve aynı zamanda kendi ittifakını finanse edecek.
“Hidrojen İttifakı”nın ilk somut projesi, Newfoundland sahilindeki Stephenville yakınlarında planlanıyor. Bölge olağanüstü rüzgarlı olarak kabul edilir. Orada 164 rüzgar türbinli bir rüzgar çiftliği inşa edilecek; diğer sistemler zaten tartışılıyor. Rüzgar enerjisi, sudan hidrojen üretmek ve daha sonra onu amonyağa dönüştürmek için kullanılacak. Nedeni: Son derece karmaşık bir işlemde taşıma için sıvılaştırma sırasında hidrojenin eksi 253 dereceye kadar soğutulması gerekir; amonyak sadece eksi 33 dereceye ihtiyaç duyar. Tabii ki, amonyak üretimi ve hepsinden önemlisi, hidrojene dönüştürülmesi çok fazla enerji tüketiyor, bu da enerji verimliliğini önemli ölçüde azaltıyor ve eleştirmenleri harekete geçiriyor. Stephenville yakınlarındaki proje konusunda halktan da protestolar var. Bölgede yaşayanlar planlar hakkında daha yeni bilgilendirildi, düşünceleri dikkate alınmadı. Bu nedenle Scholz ve Habeck ekolojik hasardan korkan düzinelerce protestocu tarafından karşılandı.
Stephenville’deki projeyi yürüten World Energy GH2 şirketi, 2024’ün ortalarında hidrojen ve amonyak üretmek istiyor ve daha sonra teorik olarak Almanya’ya ilk teslimatlara başlayabilecek. Gözlemciler programın son derece iddialı ama pek uygulanabilir olmadığını düşünüyorlar. 2025’te ikinci bir proje faaliyete geçmek zorunda; Nova Scotia eyaletindeki Point Tupper’da inşa edilecek yeşil bir hidrojen ve amonyak üretim tesisi. Sahibi Kanadalı Ever Wind Fuels şirketi, salı günü Scholz-Habeck ziyareti sırasında biri Eon, diğeri Uniper ile olmak üzere iki niyet mektubu imzaladı; her ikisi de yılda 500 bin ton yeşil amonyak için bağlayıcı satın alma anlaşmalarını içeriyor.
Federal hükümetin umudu, her şey yolunda giderse en geç 2025 yılına kadar Kanada’dan ilgili miktarlarda yeşil hidrojen almak için Point Tupper’daki Ever Wind projesine dayanıyor. Ancak Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ilgili illerde çok sayıda test ve onay prosedürünün halen beklemede olduğuna dikkat çekti; zamana ihtiyaç var.
Çeviren: Semra Çelik
ASGARİ ÜCRETİN SAAT BAŞINA 15 STERLİNE ÇIKARILMASINA TALEBİ
The Guardian
Başyazı
İşçi Partisi’nin geçen yılki konferansında parti üyeleri saat ücreti olarak 15 sterlin asgari ücreti desteklemiş, parti lideri Keir Starmer oylamayı görmezden gelmişti. Bu yıl ise Starmer bu politikadan kolayca sıyrılamayacak. Gerçek ücretler her zamankinden daha hızlı düşüyor. Enflasyon gelecek yıl yüzde 18’e ulaşabilir; bu, 1976’dan bu yana en yüksek oran.
Bu çerçevede, Sendikalar Kongresi (TUC) asgari ücretin 9.50’den 15 sterline çıkarılmasını talep ediyor. Bu büyük bir adım gibi görünse de kimseyi şaşırtmamalı. İngiltere’de işçiler geçim sıkıntısı karşısında ücret artışı talep ederken bir dizi grev ilan ediliyor. PA Media’nın endistri muhabiri Alan Jones, İngiltere’nin şu anda genel greve hiç olmadığı kadar yakın olduğunu düşünüyor.
Yüksek enflasyonun çoğu insanın gelirini erittiği ve yalnızca en tepedeki yüzde 1’lik kesimin maaşlarının fiyatlara ayak uydurabildiği bir ortamda, ücretler konusunda çatışma kaçınılmaz. TUC’un planı, asgari ücretin, medyan saat ücretinin üçte ikisinden dörtte üçüne yükseltilmesine dayanıyor. Ekonomiye, talep odaklı bir yaklaşım çağrısında bulunuyor.
TUC’a göre, İngiltere’nin sadece asgari ücreti değil sektörel ücretlerin ortalamasını da belirleyen bir toplu pazarlık yapısına ihtiyacı var. Avrupa’da bu tür programlar daha fazla gelir eşitliği ve daha yüksek ücret artışı sağladı. TUC, ücretlerin son İşçi Partisi hükümeti döneminde (2007-2010) olduğu kadar hızlı artması halinde asgari ücretin 2030 yılında saatte 15 sterline ulaşacağını söylüyor. Keir Starmer, son İşçi Partisi yönetimi kadar iddialı olmalı.
Ancak 2030 beklemek için uzun bir süre. Starmer daha radikal olmak istiyorsa, İlerici Ekonomi Forumu’nun (PEF) 2025 yılına kadar saat ücreti olarak 15 sterlin asgari ücret önerisini benimseyebilir. Enflasyon, toplumun gelir dağılımıyla ilgili bir sorundur; bazı firmalar tekel kârları elde ederken en çok yoksullar etkileniyor. Buna rağmen enflasyona karşı önlem olarak kârın azaltılması değil, ücretlerin kısıtlanması üzerinde duruluyor.
2025 yılında hayata geçecek 15 sterlin asgari ücret, düşük ücretli çalışanların son 10 yıldaki kayıplarını telafi edecektir. Bu aynı zamanda bir dengeleme önlemi olacaktır: Londra’daki çalışanların üçte biri, İngiltere’nin kuzeyindeki çalışanlarınsa yarısı bundan faydalanacaktır. Daha yüksek ücretler, çalışanların pastadan aldıkları paydaki daralmayı da tersine çevirecektir.
Halihazırda maliyetleri yükselen küçük şirketler için ücret artışının etkileri olacaktır. Ancak PEF’e göre, asgari ücretin yükseltilmesi hükümetin daha fazla vergi toplamasını ve sosyal yardımlardan tasarruf etmesini sağlayacak, ancak hazinenin, küçük işletmelerin artan maliyetlerini telafi etmek için sigorta primlerini 3 pence (kuruş) azaltabilmesinin önünü açabilecek.
Şu ana kadar Starmer’ın politika önerisi bu kadar detaylı bir planın ve hatta TUC’nin taleplerinin gerisinde kaldı. Ancak öfke giderek artıyor. Sendikaların desteklediği ‘Enough is Enough’ (Artık Yeter) taban inisiyatifi birkaç gün içinde 400 bin kişiden destek aldı. Başbakan adayı (ve mevcut hükümetin Dışişleri Bakanı) Liz Truss, sendikalarla çatışmak için can atıyor gibi görünüyor. Starmer, greve çıkanlarla dayanışma göstermeyecektir. Ama İşçi Partisi, daha yüksek bir asgari ücreti destekleyerek çalışanlara yakınlığını net politika tercihleriyle ifade etmelidir.