01 Eylül 2022 14:15

Müfredattan kaldırılan evrim Pamucak sahillerinde gözlendi

Evrim Atölyesi’nde burjuva politikalarının karşısında gençliğin verecek dinamik cevapları olduğunu, bilimsel gerçekliklerle ve evrimin mekanizmalarıyla gösterdik.

Paylaş

Anıl KARAHAN

Halil ALTAY

ODTÜ

 

Bu sene on dokuzuncusunu gerçekleştirdiğimiz Gençlik Yaz Kampı’nın sonuna geldik. Her sene ülkenin dört bir yanından gelen liseli, üniversiteli, işçi/işsiz gençlerle buluştuğumuz ve gelecekten çaldığımız yedi gün şiarıyla gerçekleştirdiğimiz kampımızı deneyimledik. Evrim Atölyesi, Kadın Çalışmaları Atölyesi, Politik İktisat Atölyesi gibi birçok atölyede birlikte ve birbirimiz için öğrendik. Derginin geri kalan sayfalarında çeşitli deneyimleri ve atölyeleri hep birlikte inceleyeceğiz. Bu yazıda ise gelin hep birlikte Evrim Atölyesi’nde neler yaptık değerlendirelim.

Atölyeye rağbet ilk günden itibaren oldukça yüksekti. Bu aslında bizlere gençliğin evrime ve bilime ne kadar da ilgili olduğunu gösteriyor. Özellikle 2017’de lise müfredatından kaldırılması ile liseli gençlerin daha çok ilgi duyduğu bir alan haline geldi. Nitekim evrimin bu denli yasaklanması da bugünün bilim anlayışını da sorgulatmaya yetiyor.

BİLİMİN KULLANIMI VE EVRİM

Peki sizlere de tekrardan soralım, bilim nedir ve bilim tarafsız mıdır? Bilim, toplumlar ortaya çıktığından beri insanın; doğanın işleyişini anlaması, kavraması ve yasalarını öğrenerek insanın pratik hayatını kolaylaştırmasıdır. Örneğin kuşu inceleyen insanlık yer çekimine karşı uçak üretmeyi başardı. Gelelim bilim tarafsız mıdır sorusuna. Bilimi üreten bilim insanları, toplumun içerisinde yaşayan insanlardan başkaları değildir. Bu yüzden bilim insanlarını da dönemin toplumsal düşüncelerinden ayrı düşünemeyiz. Her ne kadar atölyede de aksi cevaplar alsak da bilim tarafsız değil, tam tersine oldukça taraflı ilerlemektedir. Bugünün bilim anlayışına bir bakalım. Hem şirketlerdeki hem de devlet kuruluşlarındaki bilim üretimini fonlayanlar, aynı zamanda hâkim sınıfı oluşturan kapitalist burjuva sınıfından başkası değildir. Bu yüzden bilimin neye hizmet edeceğinden tutun da hangi amaçlarla kullanılacağı da bilim insanlarından çok bu insanların elindedir. Örnek vermek gerekirse, koronavirüs aşısı dünyanın dört bir yanındaki bilim insanlarının kolektif bir çalışmasıyla çok daha hızlı üretilebilecekken patent kullanılarak birkaç şirketin kâr ve çıkarlarını gözeten politikalarla belki de binlerce insan yaşamını yitirdi. Böylesine çıkar güden politikalar aklımıza insanın doğasına dair bir soru getiriyor, gen bencil midir?

İNSAN DOĞASI GEREĞİ BENCİL MİDİR?

Atölyemizdeki bir diğer çarpıcı tartışma ise insanlığın ya da genin bencil olup olmadığıydı. Katılımcılarımız bu noktada “Bencil gibi duruyor” diyenler ve “Bencil değildir” diyenler olarak ikiye bölündü diyebiliriz. Öncelikle bencillik gibi kavramların insan üretimi olduğunun ve bunun insanlar tarafından doğaya atfedildiğinin altını çizmekte fayda var. Dawkins gibi genetik deterministler, insanların genler tarafından yönetilen birer canlı makinalar olduğunu söylüyor. Bu insanlığın gelmiş olduğu ve içinde yaşadığı toplumsal gerçekliğe hakaret değil de nedir? Özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla birlikte üretim araçları kimin elindeyse zenginliğin de onlarda biriktiği ama çalışanların bundan hayatını geçindirecek kadarını aldığını görüyoruz. İlk toplumlara baktığımızda “ben” kelimesinin “biz” kelimesinden çok sonra ortaya çıktığını da görüyoruz. Kısacası “insanın doğası” dediğimiz, tartışma içinde bulunduğumuz toplumsal sistemin başındakiler neyi öğütlerse o şekilde gelişiyor. Bugün bize sıra arkadaşlarımızın, çalışma partnerlerimizin üstüne basmadan başarı olmayacağını söyleyen bir toplumda yaşıyorsak bencil davranışlar karşımıza elbette çıkar. Bizlerse bunun insanlığın iyiliğine ve toplumun bilimsel ilerleyişine hizmet etmeyen bir biçim olduğunu, birlikte bir hayatı yaratabileceğimizi söylüyoruz. Nitekim Sovyetler Birliği bunun canlı kanlı bir örneği olarak tarihte yerini almaktadır. Bilim üretiminden ekonomi planlarına kadar her şeyin halkla birlikte halkın ihtiyaçları doğrultusunda belirlendiği ve üretim sürecine herkesin yeteneği doğrultusunda katıldığı Sovyetler Birliği’nde üretimin sonuçları da insanların harcadıkları emeğe göre yine halkın belirlediği kıstaslarla dağıtılmaktaydı. Kısacası insanın bencil olmasının bir zorunluluk değil bugünün koşullarının bir sonucu olduğunu görüyor ve kolektif hayatının mümkünlüğünü de hem tarihin hem de kampımızın deneyimlerinden yararlanarak gösteriyoruz.

MÜCADELEDEN BAŞKA SEÇENEĞİMİZ YOK

Bizler bugün kapitalist burjuvaların ve onların egemenliğindeki politikaların durağanlığının karşısında gençliğin verecek dinamik cevapları olduğunu, bilimsel gerçekliklerle ve evrimin mekanizmalarıyla çokça kez gösterdik. Doğada güçlü olanın değil çevresel koşullara en iyi uyum sağlayanın hayatta kaldığını belirttik. İçinde yaşayacağımız dünyanın koşullarını bilimin ışığında değiştirebileceğimizi, toplumsal evrimin süreçleriyle de gördüğümüz bir atölyeyi hep birlikte gerçekleştirdik. Nasıl ki insanlık ilkel komünal toplumdan gelerek birçok toplumsal süreci deneyimlediyse kapitalizmin de bize söylendiği gibi nihai değil hatta tersine miladını dolduran bir sistem olduğunu birlikte gördük. Karşımızdakilerin güçlü olduğunu ve bugün bize mücadele etmekten başka bir yol kalmadığını da görüyoruz. Atölyenin en başında da söylediğimiz ve sonunda da karara bağladığımız şeyi bir kez daha söyleyelim: Burada öğrendiklerimizi ve tartıştıklarımızı, diyalektik materyalizmi ve evrimi bulunduğumuz her alanda tartışmaya devam edeceğiz ve bundan sonra bu görev sizlerin de görevidir!

ÖNCEKİ HABER

Kayra’dan mesaj var!

SONRAKİ HABER

Bakanlık, Erdoğan ve Soylu'nun hedef gösterdiği özel sektör öğretmenleri ile görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa