01 Eylül 2022 14:27

Praksagora’dan bugüne kadınların kurtuluşu yeni bir düzende

Kadın Çalışmaları Atölyesi’nde kadının bugünkü ikincil pozisyonunu inceleyerek kadınların bu pozisyondan çıkışının hangi koşullarda mümkün olacağını tartıştık.

İllüstrasyon: Freepik

Paylaş

Gözde TOPUZ

ODTÜ

 

“Her şeyin ortak olmasını talep ediyorum” diyor Praksagora, MÖ 391 yılında oynanan “Kadınların Halk Toplantısı” isimli oyunda. “Her şey herkesin olsun, artık zenginler ve fakirler diye bir şey olmasın. Bundan böyle belirli insanlar devasa tarlalara hükmederken, diğerleri ancak mezarlarına yetecek kadar küçük topraklarla yetinmek zorunda kalmasın.” 

Yunan yazar Aristofenes’in bu oyunu, aslında kadınları yeni bir düzen kurmak ve devletin kaderini kendi ellerine almak istedikleri için alaya aldığı bir komedya. Artık sınıflara ayrılmış, özel mülkiyetin devlet eliyle korunduğu, üretimin kölelerin emeği üzerine kurulduğu Antik Yunan dönemine bizler için ışık tutan bu oyunda Praksagora karakterinin tiradı, bizlere aynı zamanda kadının toplumdaki konumuna dair de ipucu veriyor. Toplumun ve devletin biçimi hakkında kendi fikirlerini belirten, bu biçime karar verenin ve yönetenin kendileri olması gerektiğini söyleyen kadınlar alaya alınıyor, sergilenen oyunda bizler için dikkat çekici bu sözler oyunu izleyenler tarafından kahkahalar ile karşılanıyor. 

Bu sözler bizlere yalnızca köleci toplumdaki kadının konumu hakkında ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda köleci toplum biçiminden önceki toplum biçiminde, ilkel komünal düzende, işlerin nasıl işlediğini anlamamıza yardımcı oluyor. Köleci toplumdaki kadının kurtuluşunu aradığı yer, kişilerin cinsiyetlerinden bağımsız olarak toplumdaki konumlarının eşit sayıldığı, henüz özel mülkiyetin ve sınıfların ortaya çıkmadığı ilkel komünal dönem oluyor ve bu eşitliğin nasıl var olduğunu anlatıyor: ortak mülkiyet ve üretimde alınan rollerin eş değerliği.  

İşte tam bu noktalardan yola çıkarak 19. Gençlik Yaz Kampı’ndaki Kadın Çalışmaları Atölyesi’nde kadının bugünkü ikincil pozisyonunu inceleyerek, sadece neden ve sonuçlarını değil aynı zamanda kadınların bu pozisyondan çıkışının hangi koşullarda mümkün olacağını tartıştık. 

İNSANLIĞIN BAŞLANGICINDAN GÜNÜMÜZE KADININ KONUMU

Praksagora’dan binlerce yıl önceden, insanlığın başlangıcından yola çıkarak başladığımız atölyemizde kadının bugünkü konumunun “ezelden beri devam eden”, “asla değişemez” bir konum olmadığını kanıtladık. Kadının konumunun bahsedilen oyunda da geçtiği üzere toplumsal koşullara, kadının üretimde aldığı role ve özel mülkiyete bağlı olduğu sonucuna tarihsel süreci inceleyerek vardık.

Günümüze ve kapitalist koşullara bir bakış attığımızda ise kadının özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla oluşan toplumdaki konumunun kapitalist koşullarda derinleştiğini gözlemleyebiliyoruz. Ancak bu koşullar yalnızca bu konumu derinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kadınları kitleler halinde bulundukları koşulların karşısında örgütlenmeye, toplum koşullarını değiştirmeye kararlı hale getiriyor.

Bugüne gelelim. Kadınların bulundukları her alanda baskıya ve şiddete maruz kaldıkları, ülkemizde tek adam yönetiminin kadınların yaşam alanlarını daraltıcı hamlelerde bulunduğu, kadınların bu baskı ve şiddete karşı kendilerini ifade ettikleri alanlara saldırıların giderek arttığı bu dönemde kadınlar, bulundukları her alanda mücadelelerine artan bir istikrarla devam ediyor. 

HAKLARIMIZI SAVUNMAK YETMEZ, DAHA İLERİSİ İÇİN MÜCADELEYE

 Atölyemizin sonunda tüm tartışmalarımız ve geçmiş deneyimlerimizden yola çıkarak yaptığımız forumda kadınların İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması veya 8 Mart, 25 Kasım gibi belirli günlerde bir araya gelme eğilimlerinin yüksekliğine vurgu yaptık. Bu bir araya gelişlerin çoğunlukla kaybedilen haklar etrafında olduğu, ancak şimdilik daha az olsa da kadınların sadece kaybettikleri için değil aynı zamanda kazanabilecekleri için mücadele ettiği üzerine konuştuk.

Liseli genç kadınların tartışmaları, kıyafetlerinin “açık olması”, “crop giyilmesi” hakkında okullarında düzenlenen konferanslar olması üzerine yoğunlaşırken üniversiteli genç kadınlar yurtlarında ve akademide uğradıkları cinsiyetçilikten söz ediyor; liseli, üniversiteli genç kadınlar tüm bu baskı ve saldırıların karşısında “Ne yapabiliriz?​” sorusunu tartışıyordu. Kadınların bulundukları alanlarda bir araya gelmesinin; birliktelikler, topluluklar kurmasının, sorunları hakkında tartışıp güvenli alanlarını beraber yaratmasının önemine değinirken bu birlikteliklerin kendi bulundukları alanda kendileri hakkındaki kararlarda söz hakkı sahibi olmak için atılan adımlar olduğunu unutmamak gerekir.

Kadınlar, bulundukları her alanda talepleri etrafında bir araya geldikleri birliktelikleri yarattıkça ve bu birliktelikler sürekliliğe kavuştukça sadece ellerinden alınan haklar için değil daha da ilerisi için mücadelelerine devam edecekler.

KİTLESEL 8 MARTLARDAN CİTÖB’E MÜCADELE BÜYÜYOR!

Kısacası MÖ 391’de geçen oyunda kadınlar yeni bir düzen kurma ve devletin kaderini kendi ellerine almak istedikleri için alay konusu olurken bugün, kadınların kurtuluşu tam da burada yatmaktadır. Kadınlar bulundukları her alanda acil talepleri etrafında bir araya gelip neler yapabilecekleri hakkında tartışarak, kendilerini ilgilendiren her konuda kendi sözlerini söyledikleri alanlar yaratıyor. İçişleri Bakanlığının açıkça kadınların bir araya geldiği alanların baskı altına alınacağını ifade eden genelgesinin de bir örnek olduğu baskı ve saldırılar bir araya gelme eğilimlerini güçlendiriyor, bu eğilimin güçlenmesi de baskıları ve saldırıları yapanların bastıkları zemini sarsıyor. Genç kadınlar yalnızca 8 Mart veya 25 Kasım gibi günlerde değil, her gün buluşup sorunlarını tartışmalı, çözümler üretmeli. Bu bağlamda bulundukları her alanda, yurtlarında, bölümlerinde, sınıflarında olan birliktelikleri güçlendirmeli, olmayan yerlerde kurmalı. Bu koşullar sağlandıkça liselerde 8 Mart’ı kitlesel kutlayan genç kadınlardan, üniversitelerde daha iyi bir Cinsel Tacizi Önleme Birimi için bir araya gelen kadınlara mücadelemiz büyüyor, güçleniyor.

ÖNCEKİ HABER

1 Eylül Dünya Barış Günü | Savaşlar ekmeğimizden, hayatımızdan çalıyor

SONRAKİ HABER

Sığınmacılar Platformu, seçim sürecinde mültecilere yönelik artan nefret söylemine dikkat çekti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa