01 Eylül 2022 14:27

İzmir’de “Barış” paneli: Savaşa karşı çıkmak antiemperyalist mücadeleyle mümkündür

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde İzmir'de Akın Birdal, Zeynep Altın, Feride Aksu Tanık ve Arif Koşar'ın katılımıyla panel düzenlendi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolaysıyla Mimarlar Odasında panel düzenledi.

İHD Ege Bölge Temsilcisi Ali Aydın’ın kolaylaştırıcılığını üstlendiği panelde insan hakları savunucusu Akın Birdal “Barış Arayışı”, Halkların Köprüsü Derneği’nden SES işyeri temsilcisi Uzman Dr. Zeynep Altın “Savaş ve Göç”, İzmir Tabip Odası’ndan Prof. Dr. Feride Aksu Tanık “Barış; Sağlığın Ön Koşulu”, Çalışma Ekonomisti Dr. Arif Koşar ise “Savaş ve Ekonomi” başlıklı sunumlar gerçekleştirdi.

Konuşmalarda savaşa karşı mücadelenin antiemperyalist ve kapitalizmin karşıtı mücadeleyle birleşmesi zorunluluğuna işaret edildi.

İlk sözü alan Akın Birdal, hak ve özgürlük ihlallerine karşı denetim mekanizmalarının işlemediğini söyleyerek, BM ve Avrupa Konseyinin denetim mekanizmasını yerine getirmediğini, barış üzerine sivil örgütlenmelerin ise devlet, şirket ve fonlarla bağımlı bir ilişki içerisinde olduğunu ifade etti.

“TÜRKİYE ASKERİ HARCAMALARDA 18’İNCİ SIRADA”

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yayımladığı son rapora göre dünyadaki askeri harcamaların 1 yılda 2 trilyon 113 milyar dolara ulaştığını söyleyen Birdal, Türkiye’nin dünya sıralamasında 18’inci sırada olduğu bilgisini verdi.

Türkiye’de barış mücadelesinin Kürt sorunu atlanarak verilemeyeceğini ifade eden Birdal, "Bugüne kadar gelmiş bütün siyasi iktidarlar İttihat ve Terakki'nin tekçi ideolojisini cumhuriyete de devretmişlerdir. Türkiye kurulurken hata yapıldı, o hata bugüne kadar sürüyor” diye konuştu.

“BARIŞIN OLMADIĞI ORTAMDA SAĞLIĞIN OLMASI OLANAKLI DEĞİL”

"Sağlığın ön koşulu barıştır" diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Feride Aksu Tanık şöyle devam etti: "Çünkü çatışmalı bir ortamda, otokratik bir rejimde, toplumsal barışın olmadığı koşullarda sağlığın olması olanaklı değildir. Barış, sağlığın küresel anlamda temel belirleyenlerinden biridir.” 

Küresel Barış Endeksi’nin dünyadaki 163 ülkeyi baz aldığı barışçıl ortam değerlendirmesinde Afganistan’ın 163’üncü, Türkiye’nin ise 145’inci sırada olduğunu hatırlatan Aksu, “Barışçıl bir ortam açısından çok sonlardayız” dedi. 

“BARIŞI SAVUNMAK GÖREVİMİZ”

Savaş ve çatışmaların doğuşta beklenen yaşam süresini de azatlığını söyleyen Feride Aksu Tanık, “Savaş ve çatışmalar insan yaşamının 4,75 yıl azalmasına neden oluyor. Küresel Barış Endeksi ile doğuşta beklenen yaşam süresinin büyük bir ilintisi var. Beklenen yaşam süresi, demokrasi olan ülkelerde uzuyor” dedi.

TTB Merkez Konseyi üyelerinin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dediği için gözaltına alındığını, 10’unun 20 ay, 1'inin de 36 ay ceza aldığını hatırlatan Aksu, “Barışı savunmak bütün sağlıkçıların, aydınların boynunun borcu” dedi. 

“ASIL SORUN GÖÇ DEĞİL SAVAŞLARDIR”

"Savaş ve Göç" konusunda sunum yapan Zeynep Altın ise kapitalist üretim ilişkileri içerisinde savaşların yeniden üretilen olağan dışı bir durum olduğunu ve kitleler halinde insanları göçe zorladığını söyledi. Asıl sorunun göç değil savaşlar olduğunu söyleyen Altın, “Bugün yaşanan göçün temel kaynağı yıllardır Ortadoğu, Afrika, Asya’da süren savaşlardır” dedi.

2015 yılında 55 milyon, 2021 yılında ise 82,4 milyon insanın zorla yerinden edildiğini hatırlatan Altın, “Bugün milyonlarca insan doğrudan yaşamı tehdit altında olmasa da evi iş yeri bombalarla yıkıldığı, işsiz kaldığı için göç ediyor. Aslında insan hakları adı altında kısıtlamaya çalıştıkları şey göçün kendisi” diye konuştu.

Avrupa ülkelerinin temel kaygısının göçmen akınını kontrol altına almak olduğunu söyleyen Altın, Macaristan, Yunanistan, Bulgaristan örnekleri üzerinden militarist önlemlere değindi ve göç yollarının Doğu Akdeniz’e kaymasıyla Akdeniz’in mülteci mezarlığına döndüğünü belirtti. Küresel kapitalist ekonomi için göçmen emeğinin ucuz iş gücü olarak kullandığına da dikkat çeken Altın, “Bugün yaşanan aslında bir mülteci krizi değil, en zenginlerin en yoksullara karşı sürdürdüğü kirli bir savaştır” dedi. Altın, herkesi mültecilerle dayanışmaya davet etti. 

“SAVAŞA VE ASKERİ SANAYİYE KARŞI ÇIKMALIYIZ”

Çalışma Ekonomisti Dr. Arif Koşar ise ABD, Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya’yı kapsayan blok ile Çin, Rusya ve ittifak halinde bulundukları ülkeleri kapsayan bloğun arasındaki gerilimin tırmandığını ve bir dünya savaşı riski barındırdığını söyledi.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte 1962’de Domuz Körfezi krizinden bu yana ilk defa nükleer silahların kullanımının somut bir gündem haline geldiğini ifade eden Koşar, “Bu yeni bir paylaşım ve savaşlar çağının resmi bir ilanıdır” dedi.

Rusya ve Çin’in Avrupa ve Amerika ülkeleriyle olan ticari bağımlığının boyutuna dikkat çeken Koşar, ticari ilişkilerin yansımalarının farklılıklarını anlattı. 

Türkiye’de silah sanayisine yapılan yatırımlar, üretilen projeler ve teşviklerin devasa boyutuna dikkat çeken Koşar, "Silah sanayinin en temel ihtiyacı savaştır. Savaş hedefi oldukça fazla silah satabilir. Türkiye’deki yandaş sermayeden seküler sermayeye kadar silah sanayisindeki bu dönüşümün politik sonuçları olması muhtemel. Çünkü bu büyüme, silah sanayisinin doğrudan talebi olarak savaş ve saldırgan dış politikanın büyümesi anlamına geliyor. Yani sadece hükümetler savaş istemiyor, doğrudan şirketler kendi ekonomik faaliyetlerinin bir parçası olarak savaşı gündeme getiriyorlar. Bu, önümüzdeki süreçte hem Kürt sorunu hem Suriye sorunu hem de yeni Osmanlıcı yaklaşımı gereği Afrika ve Ortadoğu'da yeni askeri müdahale ve savaşı gündeme getirilmesi için de politik baskı unsuru. Dolaysıyla savaşa karşı çıkanlar, kapitalizme ve askeri sanayi komplekse de karşı çıkmak zorunda” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Sığınmacılar Platformu, seçim sürecinde mültecilere yönelik artan nefret söylemine dikkat çekti

SONRAKİ HABER

Atila Sertel: Atatürk Orman Çiftliği arazisi AKP döneminde 382 dekar azaldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa