Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent: Yolsuzluk artık rejimin karakteri
İktidarın uzun süredir devam eden rüşvet iddialarına karşı tutumunu değerlendiren Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, yolsuzluğun yıllardır devlet idaresini finanse eder hale geldiğine dikkat çekti.
Aralarında CHP’nin de olduğu 6 parti eski SPK Başkanı Taşkesenlioğlu hakkında suç
duyurusunda bulunmuşlardı. | Fotoğraf: Esra Hacioğlu Karakaya/AA
Birkan BULUT
Ankara
İktidar, bir yılı aşkın bir süredir yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu ticareti gibi çok ciddi iddia ve ifşalarla karşı karşıya. Ancak bu iddiaları geçiştirme ve reddetme yoluna giden iktidar, Sermaye Piyasası Kurulunda rüşvet ağı skandalının ardından cumhurbaşkanı danışmanlarını görevden aldı. Yargı iddiaları görmezden gelirken, rüşvet iddialarının muhatabı AKP Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun ardından eşi, Ünsan Ban gözaltına alındı.
İktidarın bu iddialar karşısındaki tutumuna ilişkin sorularımızı yanıtlayan Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, normal bir düzen varmış gibi düşünülerek yolsuzluk iddialarının ele alındığını belirtti. Demirkent, özellikle 2015 yılından sonra Anayasa dışı bir meşruiyet ortaya koyan bir rejimin olduğunu söyledi. Bu rejimin ekonomide denetimsiz olduğunu, en temel haklar karşısında yasaları uygulamadığını, ülkeyi talan ettiğini anlatan Demirkent, “Olağan bir demokrasi yolsuzluğa karşı hangi araçlarla karşı çıkılır, savcılar harekete nasıl geçer geçsin gibi sorunlarla bakarsak rejimi ve nasıl mücadele edeceğimiz anlamadığımız anlamına gelir. Yolsuzluk bugün cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, devletin idaresini finanse eden bir şey. Bu anlamıyla yolsuzluk zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapmak ve iktidarı sürdürmek için uygulanan yöntemlerden birisi durumunda. Yıllardır medyaya kaynaklar ve ihaleler bu tür havuzdan dağıtılıyor. Bu anlamda yolsuzluk demek bana anlamlı gelmiyor, bu rejimin karakteri” dedi.
‘İKTİDARIN ÇEVRESİNDEKİ DAR GRUP SUÇTA KENETLENİYOR’
Rüşvet ve yolsuzluk iddialarının AKP tabanına yansımasını konuştuğumuzda Demirkent bunun iki yönde değerlendirilebileceğini söyledi. Bir yanıyla bu rejimin açtığı kanallardan beslenen dar bir grup olduğuna dikkat çeken Demirkent, bu grubun karıştığı suçun birbirlerine kenetlenmesine yol açtığını söyledi. Ancak daha geniş bir çevrede bir zayıflamanın olduğunu belirten Demirkent, “Erdoğan ve Bahçeli’nin demeçlerinde görmek mümkün. Çünkü karşılarına çıkan her sorunda -öğretmenlere uygulanan şiddetin ardından ‘çapulcular’ denilmesi gibi- 10 yıl öncesinin yanıtlarını veriyorlar. Oysa çevremizdeki herkes bu kışı nasıl geçireceğini düşünüyor. Böyle bir durumda hiçbir soruna yanıt veremeyen iktidar, demokratik yollarla iktidarını sürdürebilme olanağına sahip değil. O yüzden demokrasi dışı yollara ağırlık verdiklerini görüyoruz. Anayasa dışı meşruiyet arayışındaki iktidar, devletin bekası, terörle mücadele gibi söylemlere başvurulabiliyor. Fakat insanların artık bir gün sonra karnını nasıl doyuracağını düşündüğü bir ortamda, bu kadar büyük paraların kendi ceplerinden çalındıklarını görmesinin etkisi olacaktır” ifadelerini kullandı.
PROVOKASYON İLE HAK ARAMA ARASINA AYRIM KONULMALI
Muhalefetin tutumu konusunda provokasyon uyarılarının ciddi olduğunu anlatan Demirkent, “Ancak provokasyona kapılmamayı sadece sokağa çıkmayla düşünemeyiz. Kılıçdaroğlu’nun uyarısı Türkiye’deki seçimin olağan bir seçim olmayacağı yönünde. Bu nedenle provokasyon beklentileri ne yazık ki mümkün. Fakat böyle bir rejim ile karşı karşıyaysak halkın taleplerini dile getireceği toplantılar, gösteriler, geleceğine sahip çıkma konusunda mücadele gibi bir demokrasi gücü olmadan bu hesabın sorulması zorlaşır. Dolayısıyla provokasyona gelmemeyle sokakları ve demokratik yolları kullanmama arasında bir ayrımın konulması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
YOLSUZLUĞA DAYANAN GÜCÜ, HALKIN MÜCADELESİ DAĞITABİLİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TİP Milletvekili Ahmet Şık’a yönelik “Onun gücü ne AK Parti’yi kapatmaya yeter ne bizleri mahkum etmeye yeter. Önce o kendi paçasını nasıl kurtaracak ona baksın” sözlerine değinen Demirkent, Yolsuzluk olarak adlandırılan işlerin çoğunun iktidarın bu gücü sağlayacak serveti için yapıldığını ifade etti. Demirkent, “Böyle bir gücü dağıtacak tek şeyin de halk güçlerinin devreye sokulması ve demokratik yollarla hesap sorma kampanyalarının başlatılması olduğunu düşünüyorum” dedi.