Şili'de anayasaya ret | 'Yerli halkın tanınması ulusalcı refleksi harekete geçirdi'
Şili'deki referandum sonucunu Yazar Soner Torlak’la konuştuk. Torlak’a göre bu sonucun nedeni Şili’de anayasa ile beraber yerlilere -neredeyse- kendi kaderini tayin hakkı verilmek istenmesi.
Fotoğraf: Lucas Aguayo Araos/AA
Çağrı SARI
İstanbul
Şilililer yeni anayasa önerisini, yüzde 38’e karşı yüzde 62’yle reddetti. Anketler uzun süredir, anayasanın reddedileceğini gösteriyordu ancak yüzde 62 gibi ret marjı beklenenden çok daha geniş oldu. Halbuki, 2020’de Şilililerin daha da büyük bir çoğunluğu Pinochet döneminden kalma mevcut anayasayı değiştirmek için yüzde 78 “evet” oyu kullanmıştı. Bu sonuç anayasa taslağı için kampanya yürüten Cumhurbaşkanı Gabriel Boric hükümetini de sarstı. Boric yeni bir anayasa için çalışma başlatacaklarını ifade etti. Şili’de hazırlanan yeni anayasa, devlet çalışanlarının yarısının kadınlardan oluşması, ülkedeki 11 yerli topluluğun tanınarak Şili’nin “çok uluslu ülke” olarak tanımlanması, cumhurbaşkanı adayı olma yaşının 35’ten 30’a düşürülmesi, kürtajın yasal hale getirilmesi, Senatonun kaldırılması ve yerine Bölgeler Meclisi kurulması, su kriziyle mücadele için su kaynaklarına ‘Sahiplenilemez’ statüsü verilmesi ve Ulusal Sular Ajansı kurulmasının da aralarında bulunduğu 388 maddeden oluşuyordu. Diktatör Pinochet döneminde yazılan Şili anayasası, her ne kadar bir çok kez revize edilmiş olsa da “diktatörlük rejiminin mirası” olarak değerlendirilirken ve halk bu anayasayı uzun süredir istemezken yüzde 62 gibi bir ret sonucu nasıl doğdu? Meselenin arka planını Latin Amerika üzerine çalışmalar yapan Yazar Soner Torlak’a sorduk. Torlak’a göre bu sonucun nedeni Şili’de anayasa ile beraber yerlilere -neredeyse- kendi kaderini tayin hakkı verilmek istenmesi. Yani bir anlamıyla ulusalcı reflekslerin harekete geçmesi.
BORIC SEÇİLDİKTEN 5 AY SONRA TEKLİFİ SUNDU
Anketler, seçmenlerin çoğunluğunun metne karşı olduğunu göstermişti, Ancak alınan fark herkesi şaşırttı. Şili’de neler yaşandı?
Hikayeyi iki yıl kadar geriye sararak, Şili’de anayasa değişikliğine giden yoldan biraz bahsetmek gerekiyor. Önerilen değişiklik, 2020 yılında dönemin Devlet Başkanı aşırı-sağcı Sebastien Piñera’nın, ekim 2019’da metro ücretlerine yapılan zammın yol açtığı toplumsal kargaşa ve halkın hoşnutsuzluğunun ortasında yeni bir anayasa oluşturmak için referandum çağrısında bulunmasıyla başladı. Aşırı-sağcı Piñera hükümeti burada bir taşla iki kuş vurmayı hedefledi: Birincisi bir halk ayaklanmasıyla devrilme riskini anayasada oldukça ciddi tadilatlara giderek ve hatta meclisi yeniden seçime götürmeyi -kendisinin seçilmemesini de göze alarak- bertaraf etmek; ikincisi, neoliberal ekonomik sistemin temellerine dokunulmadan mecliste erkek-kadın temsil eşitliği vs. gibi üstyapısal siyasal reformlarla mevcut krizi atlatmak. Aşırı-sağcı Piñera hükümetinin bu iki konuda da başarılı olduğu söylenebilir: Nihayet, metro zammıyla başlayan toplumsal çalkalanmayı durdurabildi ve Şili’de neoliberal sistemin temeline dokunmaksızın-diktatörlük anayasasını lağvetmek vs.- gibi “demokratik” ve makyaj niteliğindeki reformlarla günü kurtarabildi. Fakat son seçimlerde sol-eğilimli ittifakın adayı Boric’e yenilmekten de kurtulamadı. Yani bu anayasa değişikliği süreci Şili’nin halihazırdaki yeni solcu hükümeti tarafından değil, aşırı-sağcı Piñera hükümeti tarafından başlatıldı. Ekim 2020’de Şilili seçmenlerin yüzde 78’inden fazlası anayasa değişikliği öneren bir plebisiti onayladı ve haziran 2021’de kurucu meclis üyelerini seçmek için tekrar oy kullandılar. Bütün bunlar sağcı Piñera Hükümeti döneminde oldu. Bu arada Şimdiki Devlet Başkanı Boric’in 2019’daki toplumsal çalkalanma sırasında ve sonrasında yeni bir anayasanın yapılması için aktif şekilde çalıştığını not düşelim. Sonrasında iktidar değişti ve oyların yüzde 56’sını alarak gelen yeni sol-eğilimli iktidar, diktatörlük anayasasının lağvedilmesine ve yeni bir anayasa yapılmasına dönük enerjiyi vakit kaybetmeksizin kullanabilmek adına önceki hükümet tarafından önerilen anayasa taslağından çok daha radikal sayılabilecek bir anayasa taslağını halkoyuna sundu. Ve bu taslak büyük bir çoğunlukla reddedildi.
BU SİSTEM İÇİNDE YAPILABİLECEK İLERİ BİR TEKLİFTİ
Yüzde 62 büyük bir rakam… Anayasa, devlet çalışanlarının yarısının kadınlardan oluşması, ülkedeki 11 yerli topluluğun tanınarak Şili’nin “çok uluslu ülke” olarak tanınması, kürtajın yasal hale getirilmesi, Bölgeler Meclisi kurulması gibi vaatler sunuyor. Bu maddelerin hangisine halk itiraz etti?
Bu iki soruya birlikte cevap vereyim: Aslında şaşırtıcı bir sonuç değil. Henüz beş ay önce yüzde 56 ile seçilmiş bir hükümet anayasa taslağı halk oylamasında yüzde 38’de kaldı; sayılarla düşününce tuhaf görünüyor. Fakat uzak bir ülkeden bahsetmenin biraz hariçten gazel okumak olduğu ve ülkeleri birbirine benzetmenin oldukça sakıncalı hatalara yol açabileceği şerhlerini düşerek ve tamamen kendi fikrim olarak şunu söyleyebilirim: Türkiye’de AKP hükümeti benzer şekilde 12 Eylül askeri diktatörlük anayasası yerine yeni bir anayasa yapmaktan bahsediyor uzun süredir. Seçimlerde CHP’nin başını çektiği ittifakın aynı oy oranıyla iktidara geldiğini ve beş ay sonra içinde Kürt halkına özerkliği de içeren bir anayasa paketini halk oylamasına sunduğunu farz edelim. Sonuç benzer olacaktır. Ulusalcı-devletçi refleksleri güçlü toplumsal kesimler kendilerinin daha beş ay önce yana yakıla oy vererek iktidara getirdiği ittifakın sunduğu anayasa değişikliği teklifini reddedecektir. Bu anlamda, Şili’de yerlilere -neredeyse- kendi kaderini tayin hakkı veren anayasa taslağı maddesi bu kesimlerin gözünde diğer bütün demokratik, neoliberalizm-karşıtı ve eşitlikçi kazanımlara ağır basmış gibi görünüyor. Üzerine konuştuğumuz anayasa teklifi neresinden bakarsanız bakın sistem içinde yapılabilecek en ileri anayasalardan biriydi; ilgili maddeler neoliberal ekonomik sistemin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, yerli halklara dönük ayrımcılığın köküne dinamit koyacak türden radikal maddelerdi ve anayasa değişikliğinin temelini oluşturuyordu. Tabii Şili’yi daha yakından takip edenler daha isabetli tespitler yapacaklardır fakat benim görüşüm bu yönde.
Bundan sonra ne olacak? Cumhurbaşkanı Gabriel Boric için itibar zedelenmesi mi bu?
Aslında sanırım Boric Hükümeti bir deneme yaptı, bu seferlik geri sekti; hatta bunun planlı bir deneme olduğunu düşünüyorum. Tahminim, Boric Hükümetinin anayasa taslağındaki maddeleri tek tek mecliste oylamaya suna suna hayata geçirmeye çalışacağı yönünde. Bir hükümet darbesi ya da müdahaleyle devrilmediği takdirde -ki bunun hazırlığının yapıldığına da eminim- süreç kademeli reformlarla ve müesses nizama yerli hakları başta olmak üzere taviz vererek devam edecektir.