ÇHD davasında yine tahliye çıkmadı
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile 20 kişinin “örgüt yöneticiliği” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 7'nci duruşması görüldü.
Çizim: Murat Başol / twitter.com/murattbasol
Devletin yönetilemez hale geldiği için tutuklandığını belirten ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Devlet yönetemediği için saldırır. Şu anda yönetemiyorsunuz, umarım çöküşünüz olsun” dedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, avukat Barkın Timtik ile 20 kişinin “örgüt yöneticiliği” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 7'nci duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi gereken dava, avukat ve izleyicilerin sayısı gözetilerek Silivri Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda görüldü.
Duruşmaya Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı İlknur Alcan ve ÖHD ile ÇHD üyesi avukatların yanı sıra çok sayıda avukat ile Fransa, İtalya, İsviçre Almanya ve Belçika barolarından da birçok avukat, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Dilşad Canbaz, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekilleri Sera Kadıgil ile Ahmet Şık katıldı.
ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile avukatlar Oya Arslan, Barkin Timtik ve Özgür Yılmaz tutuklu bulundukları Silivri Cezaevi’nden duruşmaya katıldı. Kozağaçlı ve beraberindekiler, mahkeme salonuna slogan atarak girdi. Bunun üzerine salonda bulunan izleyici ve avukatlar da alkışla yanıt verdi. Duruşmaya tutuksuz yarılananlar da katıldı. Duruşma, dosyaya giren belgelerin okunması ile başladı. Taleplere dair söz verilen iddia makamı, Kozağaçlı ve avukatların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
"TAHLİYE ZORUNLULUK HALİNE GELMİŞTİR"
İddia makamının talebine karşı söz alan Avukat Hasan Fehmi Demir, “Tutuklama halinin devamını istemek sağlıklı bir aklın ürünü olmaktan uzaktır. Gelinen aşamada serbest bırakılma artık gereklilikten öte zorunluluk haline gelmiştir. Sürekli aynı gerekçelerle tutukluma kararı veriliyor. Avukatlar zan altında bırakılmıştır. Çünkü hiçbir somut delil gösterilmemiştir. Gelinen aşamada bu durumların hukuki bir açıklaması yoktur” dedi.
ADALETSİZLİĞE KARŞI ÇIKTI
Daha sonra söz alan Avukat Oğuzhan Topalkara, üç ayrı ara karara işaret ederek, bu kararların tümünün aynı olduğunu ve virgül ile noktalarının dahi değişmediğine dikkat çekerek, tutukluluk haline tepki gösterdi. Topalkara, ayrıca celse aralarında verilen tutukluluk halinin devamına dair avukatlara tebligat gönderilmediğini söyleyerek, tepki gösterdi. Davanın hukuki olmadığını ve siyasi olduğunu dile getiren Topalkara, “Siz siyasi iktidarın ÇHD ile onların avukatları ile derdi olduğunu düşünüyorum. Savunmalarında ne diyorlar ki tutukluluk halinin devamına karar veriyorsunuz? Gerekçesini dahi yazmıyorsunuz? Bu bir kan, arazi ve düğün meselesi de değil. Meslektaşlarım ve buradaki birçok meslektaşım defalarca meslektaşının cenazesini kaldırmıştır. Bu durum ile suçlama konusu yapılıyor. Ebru Timtik sizin dosyanızda yer alıyordu, öldü. Yalnız siz dosyaya temas etmekte o kadar uzaksınız ki Timtik’in öldüğünü ve hakkındaki iddiaların düştüğüne dair bir olguya dahi eğilmiyorsunuz. Timtik neden öldü? Bu dosyalarda yer alan adaletsizliğe yönelik tepkisi nedeniyle yaşamını yitirdi” diye konuştu. Çok yakın bir dönemde savcı ve hakimlerden verilen kararların sorulacağını dile getiren Topalkara, dosyaya müvekkilleri hakkında süren ve verilen takipsizlik kararının dahi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından delil olarak dosyaya gönderildiğini söyledi.
TESPİT VAR MI?
Mahkeme başkanın dosyada Adli Tıp Kurumu’na (ATK) ait 9 sayfalık rapor olduğunu dile getirmesi ardından söz alan Hasan Fahmi Demir, raporda herhangi bir tespitin olmadığını bu yüzden değinmediklerini belirtti. Raporun yapılan işlemlere dair kısa bilgiler içerdiğini, söz konusu dosyada delil olarak sunulan ve “Hollanda-Belçika” belgeleri olarak bilinen belgelere dair bir bilgi veya tespitin yer almadığını ve görmediklerini belirten Demir, mahkemeye, “Varsa bir tespit siz söyleyin. Biz de öğrenelim” diyerek, tepkisini dile getirdi.
Daha sonra söz alan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, davada avukatların yargılandığına dikkat çekti. Daha önce de aynı isimlerin yargılandığını ve haklarında tahliye kararı veren hakimlerin başka yerlere tayin edildiğine işaret ederek, yargılamanın siyasi olduğuna işaret etti. Kozağaçlı ile yargılanan diğer isimlerin kaçma şüphesinin olmadığını ancak tutuklama gerekçesi olarak sürekli bu savın öne sürüldüğünü belirten Durakoğlu, “Adam zaten yurt dışından geldi. Neden kaçsın? Dava için buraya geldi. Ben sizden tahliye talep etmiyorum. Sadece hukuk adına yürekli olmanızı ve tarihe not düşmenizi istiyorum” şeklinde konuştu.
TAHLİYE TALEBİNDE BULUNMADI
Avukatların talebi ardından Selçuk Kozağaçlı, söz aldı. Ebru Timtik’in ölümünün üzerinden iki yıl geçtiğini anımsatan Kozağaçlı, Timtik’in mahkemenin ilgisizliğinden dolayı yaşamını yitirdiğini söyledi. 7 yıldır tutuklu olduğunu ve 10 yıldır yargılandığını belirten Kozağaçlı, tek bir kez bile tahliye talebinde bulunmadığını ve bulunmayacağını belirtti. Kozağaçlı, bir hafta sonra tutukluluk halinin 7 yılı bulacağını da paylaştı. 10 yıldır “örgüt üyesi” olup olmadığının tespit edilmediğine de işaret eden Kozağaçlı, dünyadan örnekler vererek, dünyada en çok tutukluluk halinin 7 yıl olduğu bilgisini aktardı.
"AHLAKSIZLIKTIR"
Mahkeme’ye, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AB BK) kurucuları arasında yer aldığını dile getiren Kozağaçlı, verdikleri kararlara uymamanın “ahlaksızlık” olduğunu söyledi. Türkiye hakkında 18’inci maddeden ihlal kararı verildiğini ve bu durumun “ahlaksızlık yapıyorsun, hukuku istediğin gibi kullanıyorsun” demek ile eş değer olduğunu, bugüne değin aynı maddeden üç kararın verildiğini ve üçünün de Türkiye hakkında verildiğin belirten Kozağaçlı, bunun üzerinde düşünülmesi gerektiğini dile getirdi.
"‘MESLEĞİNİZE İHANET EDİYOR MUSUNUZ?"
Mahkeme başkanına seslenerek, kanunda yer alan maddeleri uygulamadığını söyleyen Kozağaçlı, “Bu maddeler klişe iddialarla tutuklama vermiyor. ‘E ne yapalım biz böyle yorumladık’ diyemezsiniz” diye kaydetti. 15 Temmuz darbe girişimine işaret eden Kozağaçlı, tutuklanan hakim ve savcıların tahliye olmadıklarını hatırlattı. Kozağaçlı, “Biz mesleğimize ihanet etmedik. Biz mesleğimizi yapıyoruz. Siz mesleğinize ihanet ediyor musunuz? Onu göreceğiz. İşte arkamda 56 avukat örgütü temsilcisi ve baro başkanları. Sizin arkanızda kim var göreceğiz. Ben 10 yıldır yargılanıyorum. Bu ülkede her şey mümkün” diye belirtti.
"YÖNETEMİYORSUNUZ"
25 yıldır avukatlık yaptığını, mesleğe başladığından beri telefonlarının dinlendiğini, 20 yıldır fiziki olarak takip edildiğini belirten Kozağaçlı, “Devlet yönetilmez hale geldiği için tutukluyum. 17-25 Aralık sürecinde Hakan Fidan ile Erdoğan’ın kulağından tutup adliyeye getirmeye çalışan savcı beni de 22 Aralık’ta aldı. Şemdinli olayı, Diyarbakır ve Cizre JİTEM davalarına baktım. O dönemlerde bir şey yoktu. Devlet yönetemediği için saldırır. Şu anda yönetemiyorsunuz, umarım çöküşünüz olsun” dedi.
ÖCALAN VE AVUKATLARINA DİKKAT ÇEKTİ
2013 yılında başlayan “diyalog sürecine” değinen Kozağaçlı, bu süreçte Öcalan’ın avukatları ile görüştürüldüğünü dile getirdi. Öcalan’ın anlatımlarının devletin talebi üzerine Kandil’e götürüldüğünü belirten Kozağaçlı, “Tecrit olduğu için Öcalan’ın anlatımlarını götürülmesi güçleşti. Bu nedenle avukatlara ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle gemi ve helikopterler ayarlandı. Avukatlar da devletin bilgisi olan talepleri iletti. Şimdi, bu nedenle avukatlar yargılandı. KCK nedeniyle açılan ilk dava avukatlar için açıldı. Orada 22 avukat yargılandı. Müvekkillerim vardı aralarında. Şimdi bunu yapmak ‘ahlaksızlık’ değil mi?” diye sordu. Kozağaçlı, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçilemeyeceğini anlaması üzerine görüşmeleri kestiğini ve avukatların gitmesini de engellediğini dile getirdi.
"ÖRGÜT ÜYESİ OLDUĞUMU SÖYLESEM, BENİ BUGÜN TAHLİYE ETMEK ZORUNDASINIZ"
Kendisi hakkındaki iddiaları yineleyen Kozağaçlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yasa dışı bir şey yok. Olsaydı zaten 10 yıldır ceza verirdiniz. Bunu hâlâ fark edemediniz mi? DHKP-C üyesi olsaydım size söyler miydim? Asıl tartışılması gereken konulardan bir tanesi de bu. Eğer üyesi olduğumu söylersem beni bugün tahliye etmek zorundasınız. Bunu biliyorsunuz değil mi? Eğer iddiayı ikrar etsem ‘fazladan yatmışlığı var’ deyip serbest bırakmak zorundasınız. Eğer sorun cezaevi olsaydı, derdim. Ancak sorun zihniyet.”
"ORTAÇAĞ MAHKEMELERİ"
Avukat ve ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın beyanları ardından Barkın Timtik söz aldı. Mahkemenin “ön kabul” şeklinde hareket ettiğini dile getiren Timtik, kararın önceden belli olduğunu ve ceza verileceğini söyledi. Timtik, “Ortaçağ mahkemelerinin bugüne kalan temel özelliği; kişi, bir kez mahkeme önüne çıkarılmaya görsün, ağır işkencelere rağmen suçun itirafı sağlanamamışsa, demek ki sanık suçu gizliyordur. Bu sebeple susarak suçluluğunu ortaya koymuştur. Ağır işkencelerden kurtulmak için suç kabul edildiyse, ne ala! ‘Sanık suçunu itiraf etti’ olur. Değilse, ‘Sukut ikrardandır.’ Bugün bize yapılan bundan farklı mı?” diye sordu.
"HAKKINI ARAYAN SUÇLU"
Haklarını arayanların suçlu ilan edildiğini belirten Oya Aslan ise, “Sözünün kıymetsiz gösterildiği, kanıtların aranmadığı, itham edenin her sözüne ‘amin’ dendiği işe yargılama denmez. Bilirsiniz ki, hakkaniyetini yitirmiş yargı, idam sehpası gibidir. Tarihe ömürlerini çaldığı insanların sayısını, feryadını, hıncını, öfkesini ve utancını miras bırakır. Halk haklarını kullanmak istediğinde sokak ortasında coplanıyor, protesto hakkı keyfi biçimde engelleniyor, hakkın kullanmasını engelleyen değil, hakkını arayan yargılanıyor. Hatırlarsanız, milletvekili bir polise tokat attı diye vekilliği düşürüldü. Vekilin tokadı günlerce tartışıldı. Ama polisin sokak ortasındaki işkenceleri hakkın kullanılmasının engellenmesi tartışılmıyor. Hak bilincinin zayıf olduğu bir ülkede yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Aslan ve Özgür Yılmaz’ın beyanları ardından ara kararı açıklayan mahkeme, tutukluluk halinin devamına ve ATK’ye gönderilen raporun sonucunun beklenmesine karar vererek duruşmayı 7 Kasım’a erteledi. (İstanbul/MA)