12 Eylül 2022 03:41

Sinemacılar Altın Koza için ne dedi?

Kadir İnanır, Sırrı Süreyya Önder, Zihni Göktay, Özcan Alper, Fatoş Güney, Müjdat Gezen ve Tansu Biçer; Altın Koza Film Festivali'ne dair duygu ve düşüncelerini paylaştı.

Kolaj: Evrensel 

Paylaş

Volkan PEKAL

Altın Koza Film Festivali, sinemaseverler için olduğu kadar pek çok sinemacı için de büyük önem taşıyor. Aldığı ödüllerle sinema yolculuklarına daha güçlü adımlarla devam eden, festivalin ruhu ve toplumsal önemi sayesinde sinemayla bağını derinleştiren, ürettiği değerleri ilgiyle takip eden, özenli seçkilerini beğeniyle izleyen sinemacılar, Altın Koza’ya ilişkin görüşlerini gazetemizle paylaştı.

"FESTİVAL NEREDE YAPILIRSA YAPILSIN BİZ DESTEKLERİZ"

Kadir İnanır: Bir sanat dalı adına yapılan organizasyonlar ne kadar çok olursa o ülkede kültür ve sanata önem veriliyor demektir. Duygusal davranarak söylemiyorum; o sanat dalları arasında sinema en etkin, en toparlayıcı olanıdır. Çağlara taşıyan müthiş bir iletişim aracıdır. Belgesel yanıyla çok güçlüdür. Festival nerede yapılırsa yapılsın biz destekleriz. Adana Altın Koza Film Festivali’nin ilk yıllarında oradaydım, ödül de aldım. Küçük ya da büyük nerede yapılırsa yapılsın bize mutluluk verir. Saygı duymamız gerekir.

"TİYATRO ÖDÜLÜ ÇOK ALDIM ANCAK İLK DEFA BİR SİNEMA ÖDÜLÜ ALIYORUM"

Zihni Göktay: Altın Koza benim için çok önemli. Çünkü 57 senelik sanat hayatımda tiyatro ödülü çok aldım ancak ilk defa bir sinema ödülü alıyorum. İçerisinde hem Orhan Kemal hem de “emek” geçen bir şey varsa bu benim için çok önemli. Orhan Kemal benim çok saygı duyduğum, sevdiğim ve zevkle okuduğum bir yazar. Gençlik Tiyatrosundayken onun yazdığı “Eskici Dükkanı” adlı oyunda da oynadım. Adana yalnız, pamuk, narenciye üretmekle kalmamış. Aynı zamanda kültür üretmiş. Altın Koza deyince bir Yılmaz Güney gerçeği var. Yaşar Kemal, Orhan Kemal var. Orhan Kemal az cefa çekmedi. En fakir yazarımızdı. Babıali’deki Meserret Kıraathanesinde tahta masa üzerinde romanlarının müsveddelerini çıkarttı. Orhan Kemal Emek Ödülü benim için çok önemli ve buna layık görüldüğüm için çok memnun oldum. Altın Koza Film Festivali’nin benim için değeri çok yüksektir.

Muhsin Ertuğrul’un, Adana Şehir Tiyatrosunun kurulmasında emeği geçti. Ankara’da Meydan Sahnesinde iken Adana Şehir Tiyatrosu 1961 yılında ilk oynadığım şehir tiyatrosudur. Adana Şehir Tiyatrosu çok oyuncu yetiştirdi. Bir Çukurova Senfonisi vardır. Konservatuvarı vardır. Adana sadece ortasından nehir geçen bir şehir değil. Adana kebabı, bici bicisi olan bir şehir değil. Adana kültür üretiyor, ürettiği güzellikler var. Festivalden güzelliklerden bahsedelim.

"SİNEMAYA KAZANDIRDIKLARI İLE DEĞERLİ"

Müjdat Gezen: Altın Koza Film Festivali sadece bugün değil, ilk günlerinden itibaren sinemaya kazandırdıkları ile benim için her zaman değerli bir yere sahip oldu. Bu değerler arasında Yılmaz Güney, önemli bir yere sahip.

"ALTIN KOZA BİZİ CESARETLENDİRDİ"

Sırır Süreyya Önder: Altın Koza’yı kime sorsanız, sinemacı ya da yurttaş, kim olursa olsun içinde Yılmaz Güney geçmeyen bir cevap veremez. Türkiye sinemasında yapı taşı olarak gördüğüm “Umut”ta Adana’nın bir başrol olarak yer almasının sinema tarihi üzerinde ayrı bir yeri vardır. Benim hayatımda daha özel bir yere sahip. Sinema yolculuğuma yeni başladığım bir zamanda Adana’da “Beynelmilel” filmimizle cesaretlendirilmemiz bizi motive etmişti. Altın Koza kendisini kurumlaştırabilen, geleceğe taşıyabilen, hepsinden önemlisi genç sinemacıları cesaretlendiren, alan açan, onların sinema yolculuğunu destekleyen bir kimliğe bürünerek devam ediyor.

Ne şekilde engellenirse engellensin bir omuz vereni olacaktır. Mithat Alan Film Merkezinin kapatılması, oradaki iki sinema emekçisi kardeşimizin görevlerinden uzaklaştırılması gösteriyor ki iktidar bu alanda yürüttüğü iktidar mücadelesinde kendi doğal yetenekleri ile bir şey üretemeyince baskılama, kapatma, ortadan kaldırma yöntemlerine başvuruyor. Bu anlamda kendini kalıcılaştıran bir festival olması yüksek bir değere sahip. Bunun Adana seyircisi gibi bir kavramı oluşturmuş olması da önemlidir. Yine birçok festivalden farklı olarak kendini kentlileştiren bir festivaldir. Kentin tümünü festivalin içerisine katan, Adana’nın her köşesine taşıyan özellikleri ile çok müstesna bir yeri vardır.

"KİŞİSEL TARİHİMDE ÖZEL BİR YERİ VAR"

Özcan Alper: Çok sayıda festival yapılıyor olsa da Adana Altın Koza Film Festivali, Altın Portakal ve İstanbul ile birlikte Türkiye’nin sayılı köklü film festivallerinden biri. Çıkış itibarı ile de bulunduğu coğrafya itibarı ile de Çukurova coğrafyasının Türkiye edebiyatına ve sinemasına çok farklı katkıları var. Yılmaz Güney’in ilk çıkış yaptığı festivallerden biri. O yüzden Adana Altın Koza’nın farklı bir yeri var. 1973 yılında hem politik nedenler hem de ekonomik nedenlerden dolayı ara verildi. ‘90’larda yeniden ismi ile öne çıkmaya başladı.

Benim açımdan Altın Koza’nın çok özel bir yeri var. İlk filmim Sonbahar’ın ilk gösterildiği, dünya prömiyerinin yaptığımız ilk yer aslında. Şanslıydım ki o yıl “En İyi Film”, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu”, “Jüri Özel Ödülü” gibi pek çok ödül de aldım. İkinci filmim “Gelecek Uzun Sürer” ile “Yılmaz Güney Ödülü”, “En İyi Erkek Oyuncu”, “En İyi Görüntü Yönetmeni”, “SİYAD En İyi Film”, “En İyi Müzik Ödülü” gibi pek çok ödülle döndüğüm bir festival oldu. Bu yönü ile benim kişisel tarihimde özel bir yeri var. Bunun ötesinde sinemada festivallerin başka bir yeri var. Dünyadaki gelişmelere bağlı olarak, özellikle pandemi ile beraber sinemada kesintiler de oldu. Türkiye’deki politik atmosferin de son yıllarda ülkedeki atmosferi etkilediğini düşünüyorum. Bunlardan en çok uğraştığımız ve bazen canımızı yakan meselelerden biri de sansür ve otosansür meseleleri oluyor. Ama herkes iyi niyetle bu sorunları aşmaya çalışıyor.

 Adana’da Kadir Beycioğlu’nun artistik direktör olarak Altın Koza’nın son yıllardaki çıkışında önemli bir yeri vardı. Bir yıl önceki hastalık dönemi ve kaybı festivali etkiledi diye düşünüyorum. Çok normal bir şey. Bir festivalin artistik direktörü çok önemli bir şey. Dünyada da bu böyledir. Cannes, Locarna, Sundance ya da Tribeca gibi festivallerin çoğunda artistik direktörler ve yönetmenler festivalin çizgisini belirliyorlar. Bu anlamda Adana’nın kendi içinde ben bu yıl jüri başkanlığını kabul ettim. Umarım bu yıl güzel filmler izleriz. Birkaç yıldır Türkiye’deki festival dengesinden dolayı daha çok yönetmenlerin birinci ya da ikinci filmlerinin yarıştığını görüyorum. Bu da aslında kendi içinde avantaj da olabilir. Çünkü Türkiye’de birinci ve ikinci film yapmak gerçekten çok zor. Bu yönüyle de festivalin kendisine ayrı bir yer edinmeye çalışması iyi olabilir. Umarım bir an önce ortak akıl doğrultusunda, sektöre de danışılarak Altın Koza Film Festivali kendini başka bir yere taşır, umarım ulusal ve uluslararası düzeyde bir artistik direktör edinir.

"HAYATIMIZDA HEM İYİ HEM KÖTÜ ANILARI VAR"

Fatoş Güney: Adana Altın Koza Film Festivali, Türkiye’nin en önemli ve köklü festivallerinden birisidir. Bizim hayatımızda hem iyi hem kötü anıları var. Yılmaz, Altın Koza’dan birçok ödül almıştır. 1969 “Seyyit Han” filmiyle en iyi erkek oyuncu ödülü… 1970’te “Umut” ile en iyi film, en iyi oyuncu, senaryo, müzik ve görüntü yönetmeni ödüllerini, 1971’de “Ağıt” ile en iyi film, yönetmen, senarist, erkek oyuncu, görüntü yönetmeni ödüllerini… Ayrıca 1971’de “Acı” filmi ile ikinciliği, “Umutsuzlar” filmi ile üçüncülüğü almıştır. En büyük talihsizlik ise 1972’de 12 Mart dönemine denk düşen “Baba” filmiyle aldığı en iyi film ve en iyi oyunculuk ödülünün geri alınmasıdır. Sıkıyönetimin jüri üyelerine yaptığı baskı sonucu iptal edilen birincilik ödülleri… Cüneyt Arkın’a verildiğinde o, Yılmaz’ın hakkı olduğunu söyleyerek ödülü reddetmiştir. Daha sonra uzun süre kesintiye uğrayan festivalin Yılmaz adına verilen ödülle devam ediyor olması sevindiricidir.

Eskiden beri festivale ilgi çok büyüktü. Halk artistleri yakından takip eder, görmek için can atarlardı. Yılmaz’ın filmlerini oynatan sinemalar ağzına kadar dolup taşardı. Seyirci yerlerde oturur, “Kolla kendini Yılmaz” diye bağırırlardı. Ödül törenleri yine çok tezahüratlı olur, özellikle Yılmaz’a büyük sevgi gösterisi yapılırdı. Onun yeri herkesten farklıydı. Arabasını eller üzerinde havaya kaldırırlar, kadınlar, “Senin filmini görmek için tenceremi, tavamı sattım, satarım” derlerdi.

"HER KATILDIĞIMDA BİR PAYLAŞIM ALANI OLDUĞUNU HİSSETTİM"

Tansu Biçer: Sinema dünyanın her yerinde hazırlığı, çekim aşaması, çekim sonrası süreci çok zahmetli ve bir o kadar da maliyetli olan bir sanat dalı. Başta yönetmen ve yazarı olmak üzere filmi gerçekleştirmekle uğraşan insanlar hayatlarından önemli bir zaman dilimini akıllarına takılmış, söylemek istedikleri, anlatmasalar olmayacak hikayelerini anlatabilmek için harcamaktalar. Bütün bu uğraşın sonunda da aslında tek istedikleri o paylaşmak istedikleri hikayelerinin birileri tarafından dinlenmesi, görülmesi. Günümüz dünyası, hepimizi ‘like-dislike’ (sevdi-sevmedi) çemberine sıkıştırmış durumda. Bugün birinin sinema yapabilmesi için sadece aklındaki hikayeyi anlatmak istemesi yetmiyor. Her aşamada birilerine beğendirmek zorunda. Bu da oldukça yıpratıcı bir süreç. Ama bu süreci aştıktan sonra artık hikayesini paylaşabileceği noktaya geldiğinde de yine karşısına bu ‘sevdi-sevmedi’ konusu çıkıyor. İşte tam da burada festivaller bu zor süreçlerin bir sonuca bağlanması konusunda yardımcı oluyor. Sinemacıyı piyasa zorluklarından kurtaran, kaç kişi olursa olsun sinema seven, hikayeler dinlemeyi, paylaşmayı seven insanlarla karşılaştıran bir ortak alan açıyor. Anlatıcıyla dinleyiciyi buluşturan, ortada yanan ateş oluyor. Bu özelliğiyle film festivalleri kesinlikle çok önemliden öte hayati bir yer tutuyor. Adana Film Festivali de benim için böyle bir buluşma noktası. Her katıldığımda bir paylaşım alanı olduğunu hissettiğim, seçkisini yaparken her zaman özenli olduğunu düşündüğüm bir festival. Türkiye’nin en eski, en değerli festivallerinden biri. Bu özellikleriyle de benim için de özel bir yere sahip.

ÖNCEKİ HABER

Kılıçdaroğlu: Bugün 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir

SONRAKİ HABER

29. Altın Koza Film Festivali eki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa