Sinemanın geleceği nerede?
Nil Kural, 79. Venedik Film Festivali’nde dağıtılan ödülleri, öne çıkan filmleri yazdı.

Jüri Büyük Ödülü'nü kazanan “Saint Omer” filminin yönetmeni Alice Diop / Fotoğraf: Venedik Film Festivali basın kiti
İLGİLİ HABERLER

“Venedik’te Ölüm” ve yaşam

79. Venedik Film Festivali'nde "Sinemada kadın ödülleri" Çiğdem Mater’e ithaf edildi

Venedik Film Festivali'nden Çiğdem Mater'e selam: Film yapmak veya yapmayı düşünmek suç değil
Nil KURAL
79. Venedik Film Festivali’nde önceki gece dağıtılan ödüller, Jüri Başkanı ABD’li Oyuncu Julianne Moore’un konuşmasında vurguladığı gibi ticari eğilimlerin yerine sanatsal eğilimleri yerleştirdi. Altın Aslan’ı Laura Poitras’ın Fotoğraf Sanatçısı Nan Goldin üzerine çektiği belgeseli “All the Beauty and the Bloodshed”in kazandığı ödüllerde, festivalin sanatsal yönüyle takdir kazanan gözde filmleri de taçlandırıldı.
Moore’un önemli konuşmasına yer açalım: “Sinemanın geleceği hakkındaki tartışmaların ağırlıklı olarak sinemanın ticari tarafına odaklandığını hissediyorum. Sinemanın geleceği, endüstrinin, işin geleceği olarak konuşuluyor. Sanatın geleceği olarak değil.” Moore’un yanı sıra Arjantinli Yönetmen ve Senarist Mariano Cohn, İtalyan Yönetmen Leonardo Di Costanzo, geçen yıl “Happening” ile Altın Aslan kazanan Fransız Sinemacı Audrey Diwan, İranlı Oyuncu Leila Hatami, Nobel Ödüllü Yazar Kazuo Ishiguro ve İspanyol Yönetmen Rodrigo Sorogoyen’den oluşan jüri, Moore’un konuşmasından hareketle söylersek, sinemanın geleceğini belgesel, kadın sinemacılar ve sanatsal yönüyle öne çıkan filmlerde buluyor.
Edward Snowden belgeseli “Citizenfour”la Oscar kazanan ABD’li Belgesel Sinemacı Laura Poitras, Altın Aslan kazanan yeni filmi “All the Beauty and the Bloodshed” ile Aktivist ve Sanatçı Nan Goldin’e yakın dönemde girdiği bir mücadele üzerinden bakıyor. Mücadele alanı şu: Yüz binlerce insanı bağımlılık ve ölüme sürükleyen reçeteli ağrı kesici OxyContin’i üreten Sackler ailesi, paralarını saygın sanat kurumlarına bağış yapıp adlarını müzelerin bölümlerine, sergilerine verirler. Goldin, yaptığı protestolarla MET, Guggenheim gibi sanat kurumlarını Sackler’ları reddetmeye zorlar. Goldin’in kariyeri boyunca kaybetmediği karşı duruşuna vurgu yapan belgeselin Altın Aslan’a uzanması, İtalyan Yönetmen Gianfranco Rossi’nin 2013 yılında “Sacro GRA”yla büyük ödülü almasından dokuz yıl sonra belgesel türünde bir filmin Altın Aslan ile onurlandırılması anlamına geliyor. Nitekim Poitras da kabul konuşmasında jüriye belgeselin sinemadaki yerini böyle saygın bir ödülle vurguladığı için teşekkür etti.
“All the Beauty and the Bloodshed”in aldığı Altın Aslan’ın diğer bir önemi ise 2020’de “Nomadland” ile Chloé Zhao, 2021’de “Happening” ile Audrey Diwan ve bu yıl Poitras ile birlikte son üç yıldır Venedik’in en önemli ödülüne kadın sinemacıların uzanması… Başta küçümsenen pozitif ayrımcılık ve kadınlara önemli festivallerin vitrininde zorla açılan yerlerin kalıcı olduğu ve başarıyla taçlandırıldığı yıldan yıla vurgulanıyor.
Jüri Büyük Ödülü ise yarışmanın hem konu hem de senaryo örgüsü olarak en ilginç filmlerinden biri olan Alice Diop’un “Saint Omer”ine verildi. Aynı zamanda En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan “Saint Omer”, Genç Romancı Rama’yı ana karakter olarak izleyicisine tanıttıktan sonra küçük kızını öldürmekle suçlanan genç bir kadının mahkemesine ağırlık veriyor ve kadınlardan çocuklarına geçen travmalar ve bir toplumda kırılgan, marjinal konumda olmak üzerine kolay unutulmayacak bir filme dönüşüyor.
Oyunculuk ödülleri sürprizli değildi. Todd Field imzalı “Tár” gösterildiğinden beri ödülü almış gibi kabul edilen Cate Blanchett, beklenen En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Martin McDonagh’ın İrlanda’da iki arkadaşın bozuşması üzerinden İrlanda tarihini yorumlayan filmi “The Banshees of Inisherin”deki çok katmanlı performansı Colin Farrell’a hak edilmiş bir En İyi Erkek Oyuncu Ödülü kazandırdı. Filmin kara komedi ile trajedi arasında gidip gelen dört dörtlük senaryosu da jüri tarafından beklendiği gibi fark edildi ve McDonagh, “Three Billboards Outside Ebbing, Missouri”den beş yıl sonra bir kez daha Venedik’ten En İyi Senaryo Ödülü ile döndü.
İtalyan Yönetmen Luca Guadagnino, “yamyam romansi” gibi kağıt üzerinde yapılması çok zor filmi, hem duygusal hem etkileyici hem de radikalliğini koruyarak kotardığı “Bones and All” ile En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı. Aristokrat vampir kalıbının karşısına yamyamları, toplumun dışında, azınlık ve marjinallerden seçen “Bones and All”, filmin başrolünü Timothée Chalamet ile paylaşan Taylor Russell’a da Genç Oyuncu Ödülü kazandırdı. Guadagnino’nun risk alan ve kalıpları altüst eden filmi de, jürinin iki ödülle yarışmada öne çıkardığı yapımlardan biri oldu.
KAZANANLAR
En İyi Film: All the Beauty and the Bloodshed
Jüri Büyük Ödülü: Saint Omer
En İyi Yönetmen: Luca Guadagnino (Bones and All)
Jüri Özel Ödülü: No Bears
En İyi Senaryo: Martin McDonagh (The Banshees of Inisherin)
En İyi Kadın Oyuncu: Cate Blanchett (Tár)
En İyi Erkek Oyuncu: Colin Farrell (The Banshees of Inisherin)
En İyi Genç Oyuncu: Taylor Russell (Bones and All)
Evrensel'i Takip Et