‘Uluslararası gıda egemen sisteminde yoksul ülkeler yok sayılıyor’
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) Yönetim Kurulu Üyesi Gıda Mühendisleri Odası Kurucusu R. Petek Ataman ile gıda etiğini, vatandaşa yansımasını ve ekonomiye etkilerini konuştuk.
Fotoğraf: Unsplash
Ramis SAĞLAM
İzmir
Sağlıklı gıdaya ulaşım neredeyse olanaksız hale gelirken, “gıda etiği” daha da önemli bir hal aldı. Tükettiğimiz gıdaların güvenilirliği, gıdayı üreten emekçilerin, üreticilerin hak ettikleri refah seviyesi, kullanılan tekniğin/teknolojinin diğer canlı varlıklar ve çevre üzerine etkileri, gıdaya adil biçimde ulaşılabilirlik gibi pek çok konu etik alanının içinde yer alıyor.
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) Yönetim Kurulu Üyesi Gıda Mühendisleri Odası Kurucusu R. Petek Ataman ile gıda etiğini, vatandaşa yansımasını ve ekonomiye etkilerini konuştuk.
‘GIDADA YENİ YAKLAŞIM TALEP EDİLMELİ’
Gıda etiğini dünya üzerinde sürmekte olan çatışma, savaş ve iklim değişikliği nedenleri ve sonuçları ile birlikte sorguladıklarını belirten Ataman, “Topluma, çevreye, gezegene karşı sorumluluk hisseden bireylerin yeni bir bakış ve yeni bir dil geliştirmesi ve vatandaşlar olarak hükümetlerden yeni bir yaklaşım talep etmesi gereklidir” dedi.
İnsanın yaşamını sağlıklı ve aktif bir biçimde sürdürebilmesi için yeterli miktarda güvenilir gıdaya erişmesi gerektiğini söyleyen Ataman, “Ancak, değersel açıdan gıda çok boyutlu bir olgudur. Örneğin dünyanın bir yerinde kronik açlık çeken insanlar varsa, çocuklar açlıktan yaşamlarını yitiriyorsa bu bir etik sorundur, insanlığın sorunudur. Aynı şekilde soframıza gelen gıdaların üreticileri emeklerinin karşılığını alamıyorlarsa bu da etik bir sorundur. Gıda etiği bunlarla ve benzeri değer sorunları ile ilgilenir” diye konuştu.
Küreselleşme, tarım ve gıda ürünlerinin meta haline gelmesinin çocuk işçilik, tarım ve gıda sistemi ile yakından ilişkili olduğunu ifade eden Ataman, iklim değişikliği gibi gelişmelerin tarım ve gıda etiğinin daha yoğun biçimde konuşulmasının nedenlerinden biri olduğunu söyledi.
‘GIDA ZİNCİRİNDE SORMAMIZ GEREKEN SORULAR VAR’
Toplumsal anlamda gıda zincirinde bugüne kadar sorulmayan sorular olduğunu dile getiren Ataman, “Gıda etiği daha adil, kabul edilebilir sistemleri toplumlar olarak talep etmemize yardımcı olacak bir uygulamalı felsefe alanıdır. Küresel anlamda içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik dengelere bakıldığında, toplumsal duyarlılık gelişmeden tarım ve gıda sisteminde ekolojik dengelerin korunmasını sağlamak olanaklı değildir. Gıda hakkının ve gıda egemenliğinin sağlanması ve daha adil bir dünya için daha fazla somut adımlar atılması gerekiyor” diye konuştu.
‘SİSTEM ULUSLARIN GIDA EĞEMENLİĞİNİ SINIRLIYOR’
Bir avuç uluslararası dev firmanın hegemonyasında olan küresel bir tarım ve gıda sistemi içinde yaşamadığımızı belirten Ataman, “Bu sistem, ulusların gıda egemenliğini sınırlamakta, eşitsizlikleri derinleştirmekte ve her türlü çeşitliliği ortadan kaldırmaktadır. Yoksul ülkelerin toprakları kiralanarak tarım yapılmakta ve oluşan hasadı o ülkenin insanları tüketememekte. Bir dev firma, herhangi bir ülkedeki faaliyetini sonlandırarak o ülkenin ekonomisine, istihdamına önemli zararlar verebilmektedir” dedi.