13 Eylül 2022 21:45

"Sosyal konut projeleri fiyatları düşürmüyor, şantaj mekanizmasına dönüşüyor"

Akademisyen Murat Güney, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün detaylarını açıkladığı "sosyal konut projesi"ni Evrensel'e değerlendirdi: "Yapısal çözüm değil, konut fiyatları düşmez"

Fotoğraf: Emin Sansar/AA

Paylaş

Uğur ZENGİN
İstanbul

Akademisyen Murat Güney, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün detaylarını duyurduğu "sosyal konut projesi" ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Konut sorununun çözülmeyeceğini belirten Güney, projenin en yoksulları hedef almadığını vurguladı. Güney, "TOKİ konutlarında da insanlar ev alıyor ve borçlanıyor. Sürekli olarak bu insanlar ‘Bize oy vermezseniz, bu düzen bozulacak. Borçlarınız artacak, faizler artacak’ denilerek korkutuluyor. Bir nevi şantaj mekanizması da işletilmişti. Seçim öncesi insanları bağlamak gibi bir niyet söz konusu” dedi.

Güney’in ‘popülist bir seçim’ hamlesi olarak değerlendirdiği proje çok sayıda riski beraberinde barındırıyor. Projenin tamamlanamama ihtimalinin var olduğunu kaydeden Güney, projenin kimi zenginler için ise ‘gelir’ kapısı olabileceğini kaydetti. Güney, “Bir toplumsal maliyet söz konusu. Bu ücretli çalışanların, orta sınıfların üzerine binecek. Zenginden alıp yoksula aktarmak gibi bir politika olmuyor” ifadelerini kullandı.

"YAPISAL BİR ÇÖZÜM ÖNERMİYOR"

"Sosyal konut" paketi ile ne yapılmak isteniyor?

Bugüne kadar yaptıklarından çok da farklı bir önerileri yok. TOKİ bugüne kadar da bir takım sosyal konutlar yapıyordu. Aynı çerçevede sayıca daha fazla, daha iddialı bir plan var. Çerçeve aynı, yapısal bir çözüm önermiyor.

İktidarın şimdi böyle bir projeyi açıklamasının gerekçesi seçim yatırımı denebilir, inşaat ve bağlı sektörleri harekete geçirmek denebilir. Yapısal bir çözüm olmadığına göre başka bir gerekçe olmalı. Nasıl anlamak gerekir?

Ben seçim kampanyasının bir parçası olarak görüyorum. Bir anda apar topar biçimde açıkladılar. Bir takvim açıklandı, ‘seçilirsek’ yapacağız gibi bir iddia. TOKİ konutları ile ilgili de çalışmalar yapmıştım. TOKİ konutlarında da insanlar ev alıyor ve borçlanıyor. Sürekli olarak bu insanlar ‘Bize oy vermezseniz, bu düzen bozulacak. Borçlarınız artacak, faizler artacak’ denilerek korkutuluyor. Bir nevi şantaj mekanizması da işletilmişti. Seçim öncesi insanları bağlamak gibi bir niyet söz konusu.

"KONUT EN TEMEL HAK, YATIRIM ARACI OLMAMALI"

Bir yandan da ekonomik anlamda sıkıştılar. Asgari ücretlileri geçtim, ücretli çalışanların, orta üst seviye geliri olanların ev almayı hayal dahi edemeyecekleri bir haldeyiz. Hesap ettiğimiz zaman ulaşamıyoruz. Konut en temel hak. Barınma hakkı hava gibi su gibi… Bu konuda bir toplumsal baskı da oluştu. Bir şey yapmaları gerekiyordu. Apar topar hazırlanmış, çok da yeni bir şey ortaya koymayan proje olduğunu düşünüyorum.

Bugüne kadar aynı politikayı sürdürdüler. Ayinesi iştir kişinin derler ya, 2002’den beri TOKİ ev yapıyor. Onunla ilgili bir çalışma hazırladım. Bunca sosyal konut inşasına rağmen, yoksulların konut sahipliği ciddi biçimde azaldı. Yüzde 59’lardan neredeyse yüzde 49’lara kadar düşmüş. Dolayısıyla bu ve benzeri projelerin sorunu çözmediğini, daha kötü hale getirildiğini söyleyebiliriz. Çünkü konut AKP’nin gözünde bir yatırım aracı. Bu konuda netler. Bu bakış açısı değişmedikçe, sosyal konutlar bile (örneğin Kayaşehir’de) ticarileşebiliyor. Birtakım şartları var. Belli bir gelirin altında olacaksınız, size ait konut olmayacak, aldıktan sonra 5 sene içinde satamıyorsunuz vs. gibi. İnsanlar satış hakkını satıyor. İnsanlar borçlanıyor ya da ev değerleniyor. Bu da alım satıma konu oluyor. Yine kaybediyor evini.

"YOKSULLARIN EV SAHİPLİĞİ ORANI DÜŞECEK"

Erdoğan, “Bu projeleri ticari kazanç kaynağı haline getirmek isteyenlere de fırsat vermeyeceğiz” demişti, ancak sizin bunun böyle olmayabileceğini söylüyorsunuz…

Aynen. Çünkü öyle olmadığına dair örnekler var. TOKİ konutlarında ‘satamama’ süresi dolmadan satımın birtakım kağıtlarla yapıldığını gördük. Normalde bir kişi birden fazla sosyal konut alamaz. Ama o kağıtların zenginler tarafından toplandığı durumlar var. Bunlar bilinen şeyler. Yapısal sorunu çözmediğiniz sürece bunlar böyle olacak. İkinci, üçüncü konuta sahip kişilerden daha yüksek emlak vergisi alınması lazım. Devletin kiralık konut sunması lazım, bu hiç yok. Sunduğu konutlar yine de ucuz değil. Konut fiyatlarının düşmesine yönelik müdahalesi de yok. Çok konuta sahip olanlara servet ya da gelir vergisi koymak gibi bir çözüm önerisi yok. En temel problem insanların alım gücünün düşmesi. Hep olan durumu geçici ‘önlemlerle’ kurtarmak amaç. Sonuçlarını yoksullarda ev sahipliği oranlarının daha da düşmesi olarak göreceğiz.

"KUR KORUMALI MEVDUAT GİBİ KÜLFETİNİ BİZ ÖDEYECEĞİZ"

“Bazı konutları zenginler topluyor” dediniz. Bu konutları satın almak için belli kriterler var ama aslen kura ile belirlenecek kişiler alacak. Bu neye yol açıyor? TOKİ’nin böyle bir bütçesi yok ama konutlar maliyetin yüzde 40 altı fiyata satılacak. 200 milyar liralık bir açık var. ‘Zarar’ toplumsallaşıyor mu?

Kur korumalı mevduat gibi külfetini biz ödemiş olacağız. O yüzden konut politikanız sosyal adalet sağlıyorsa çok net biçimde şeffaf olmalı. TOKİ yıllardır inceleyebileceğimiz bir bütçesi yok. Emlak Konut lüks konut yapıyor, onu TOKİ’ye aktarıyor. Ama aktarılıyor mu? Vatandaş olarak göremiyoruz. Bir toplumsal maliyet söz konusu. Bu ücretli çalışanların, orta sınıfların üzerine binecek. Zenginden alıp yoksula aktarmak gibi bir politika olmuyor.

"YOKSULLAR ANCAK KARNINI DOYURABİLİYOR"

Bu konutları gerçekten yoksullar mı alıyor? Yoksa siyasi ilişkiler mi devreye giriyor? Burada bir şaibe var mı?

Spesifik olarak bilemeyiz. Muhtemelen de oluyordur. Ama şunu söyleyebiliriz, bu konutların fiyatlarını, taksitleri hesapladığımızda yine de en yoksulların alabileceği konutlar değil bunlar. En yoksullar ancak karnını doyurabiliyor. Gerçekten tamamen yoksul olanlara ilişkin bir politika yok. TOKİ orta-orta alt sınıfa yönelik konutlar inşa etti bugüne kadar.

Dünyada örnekleri var. Şili’de devlet hiçbir geliri olmayanlara ücretsiz olarak biraz şehir dışında da olsa TOKİ benzeri konutlarda barınma imkanı sağlıyor. Ya da çok çok düşük ücretlere kiralıyor. TOKİ ya da hükümet tamamen yoksulları hiçbir zaman hedeflemedi.

"KONUT FİYATLARINI DÜŞÜRMEZ"

Biraz da konut piyasasında fiyatları aşağı çekmek amacı güdülüyor. Hem kiralarda hem de konut fiyatlarında sizce etki yaratır mı?

Normalde arzı artırmış oluyorsunuz, hafif aşağı çekmesi beklenir. Ama ülkemizin bulunduğu tuhaf ekonomik koşullarda yapısal bir değişiklik yapılmadığı sürece konut fiyatlarını düşürmez. Konut tam bir sermaye koruma aracına dönüşmüş durumda. Parası olanlar ya dolar ya altın ya da konut alıyor. Bu koşul değişmediği sürece konut arzını artırmak kısmi müdahaledir.

Somut örnek vereyim. 2008-2009 yıllarında TOKİ’nin 50-60 bin liraya verdiği evler 8-10 sene içinde sekize katlamıştır. 400-500 bin liraya satılmıştı. Ticarileşmişti. Konut fiyatlarını düşürmedi, onlar da değerlendi. Bunlar da bir süre sonra bu koşullarda bir spekülatif fiyat artışıyla değerlenir ve yatırım aracı olarak görülür.

"SİYASİ ŞANTAJ MEKANİZMASI"

Ciddi bir borç yüküne de girilmiş oluyor. 240 ay vade deniyor. Bir insanın 20 yıl boyunca bir ev için çalışıyor olması, devletle böyle bir ilişkiyi doğrudan kuruyor olması neye yol açıyor?

20 sene boyunca bu düzenin değişmemesi gerekiyor. Başka bir hükümetin gelip faizleri artırmaması gerekiyor. Dolayısıyla daha önceki toplu konut projelerinde borçlananlardan bildiğimiz kadarıyla bir şekilde bir siyasi şantaj mekanizmasına dönüşüyor. ‘Bize oy verin, bu konutları düşük faiz ile edinmeye devam edin. Siyasi bir değişim olursa evlerinizden olabilirsiniz. Borçlarınız artabilir’ gibi bir kendi siyasetine bağlama politikası var.

"BORÇLANDIRARAK GÜÇSÜZLEŞTİRİYOR"

Siyasi iktidar çok kullanışlı bir projeye dönüşmüş oluyor.

Onlar açısından müthiş manalı bir proje. Çünkü hem borçlandırarak güçsüzleştiriyor. Bilinçli olarak yapısal bir çözüm önermiyorlar. Aynı zamanda bu proje ile bağlıyor.

SERVET VERGİSİ ÖNERİSİ…

Sizin çözüm öneriniz nedir?

Öncelikli olarak konutun temel bir yatırım aracı olmaktan çıkarılması gerekiyor. Konut bir barınma aracı haline gelmeli. Bu ekonomik koşulların değişmesi gerekiyor. Enflasyonun düşürülmesi gerekiyor. İnsanların alım gücünün yükseltilmesi gerekiyor. Ekonomi büyüdü ama çalışanların büyümeden aldığı pay her geçen gün azalıyor. Git gide bir konuta erişmek imkansız hale geliyor.

Bunun dünyada birçok örneği var. Üçüncü, dördüncü konuttan bir servet vergisi oranının çok çok yükselmesi söz konusu olabilir. Bunun çok sayıda örneği var. Onun dışında, boş konutlar var. İstanbul’da sadece 2008-2009’dan sonra yapılmış yeni 150 bin boş konut olduğu söyleniyor. Yani yeni konut yapmaya da gerek yok. Barcelona’da olmuştu. 2 seneden fazla satış amacıyla bekletilen konutlara yerel yönetim yarı fiyatına el koydu. Sosyal konut yapıp ihtiyaç sahiplerine kiralıyor.

Türkiye’nin ekonomik durumu belli. İktisadi olarak bu kadar konut bu kadar kısa sürede yapılabilir mi? Siz bunu mümkün buluyor musunuz?

2002’den bugüne kadar TOKİ’nin yaptığı konut sayısı projedeki konut sayısı kadar bile olmayabilir. 3 senede 500 bin konut bütün kamu kaynakları buraya aktarılırsa belki yapılabilir. Normal koşullarda çok zor. Biraz da popülist bir seçim vaadi. Sayılar şişirilmiş diyebiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Erzincan'da hakkındaki uzaklaştırma kararı dolan erkek, evli olduğu kadını katletti

SONRAKİ HABER

Edirne'de boşanma aşamasındaki eşini silahla yaralayan erkek tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa