15 Eylül 2022 08:45
/
Güncelleme: 07:59

Yıkılacak Duvarlar ve ‘Altı kırmızı kalemle çizilmiş şiirler’

Orhan KINACI
İzmir

Geçtiğimiz hafta Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 2020’de yayımlanan “Yıkılacak Duvarlar” adlı şiir kitabı yasaklandı. Kitap toplatılacak ve toplatılan nüshaları imha edilecek. Yıkılacak Duvarlar, Suruç Katliamı’nda, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenlere ve Kandıra Cezaevindeki tutsak kadınlara yazılmış şiirleri de içeren, genel olarak antidemokratik yaptırımlara başkaldıran bir içeriğe sahipti. Şiir kitaplarına duyulan ilgi bu kadar azken söz konusu yasağın pek konuşulmaması şaşırtıcı değil. Fakat şiir kitaplarının yasaklanması da yeni sayılmaz. Bu yasakları anımsamak, hiç değilse geçmişten örneklere göz atmak, bugün neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için bir pusula edinmemizi sağlayabilir.

"BİR ŞAİR ÇAĞINDAN SORUMLUDUR"

Türkiye’de yazdıkları yasaklanan şairler arasında ilk akla gelenlerden biri kuşkusuz Nâzım Hikmet’tir. Şairin 1938’de tutuklanması yazdığı her şeyin daha bir tehdit olarak görülmesini doğurmuştu. 835 Satır, Jokond ile Sİ-YA-U, Varan 3, Sesini Kaybeden Şehir gibi birçok kitabı yasaklanmıştı. Bir başka toplumcu Şair A. Kadir de 1938’de tutuklanmış ve Nâzım Hikmet’le aynı cezaevinde on ay kalmıştır. Şairin savaş karşıtı şiirlerini içeren kitabı Tebliğ (1943) sakıncalı görülerek basımından on beş gün sonra toplatılır. Şair tutuklanır. Ara sıra ifadeye alındığını, kendisine ‘Neden açlıktan, sefaletten söz ettiği’ ve ‘Savaşa neden karşı olduğu’ gibi sorular sorulduğunu kaydeder.

Bir diğer şairimiz Cahit Irgat. Rüzgârlarım Konuşuyor (1947) adlı kitabı yasaklanır. Kitaplarındaki savaş karşıtlığı askere gitmemeye bir çağrı olarak yorumlanmıştı. Her kitabından sonra savcılıklara çağrıldığını söyleyen şair, yıllar yılı takibe uğradığını anlatır. Şiir yüzünden başına çok şey geldiğini, yine de şiirden kopamadığını, şiirin de peşini bırakmadığını söyler. Rüzgârlarım Konuşuyor adlı kitabı “Bu şiirler istila görmüş şehirlere ve İkinci Dünya Harbi’nin sefaletine dairdir” diye başlar, bu söz şiirlerin içeriğiyle doğrulanır. Irgat’ın bu tutumu, “Bir şair çağından sorumludur. (...) İşte bu sorumluluk çağına tanıklık etmek demekti; çağına tanıklık etmekse ancak sanık olmakla mümkündür” diyen Arif Damar’ın sözlerini kanıtlar gibidir. Arif Damar da kitabı yasaklanan (Günden Güne, 1956) ve yargılanan şairlerden biridir.

"İKİ MİLYAR KİŞİYE İKİ MİLYAR EKMEK"

Ercümend Behzad Lav’ın S.O.S (1931) adlı kitabı “dinsel, kutsal inançları aşağıladığı” savıyla, Metin Eloğlu’nun Sultan Palamut (1957) kitabıysa “genel ahlaka aykırı ve müstehcen” bulunduğu için toplatılır. Bir örnek de Melih Cevdet Anday’ın Yan Yana (1956) kitabının yasaklanmasıdır. Polis, Abidin Dino’nun, Melih Cevdet Anday’ın ilk kitabı Rahatı Kaçan Ağaç’ın (1946) kapağına yaptığı resimde orak çekiç aramış ve bulur gibi olmuştur. Bu Melih Cevdet Anday’ın mimlendiğinin bir göstergesi olabilir. İkinci kitabı Telgrafhane’deki (1952) Tohum şiiri, içerdiği “gök gürültüsü”, “deli fişek” sözcüklerinin yorumu aşan bir okumayla ele alınması nedeniyle şüpheli bulunur ve kovuşturmaya uğrar. Şairden duyulan bütün bu kuşkudan sonra üçüncü kitabı Yanyana’nın toplatılması pek şaşırtıcı değil. Şair, kitabında “İki milyar kişiye bir dünya / İki milyar kişiye iki milyar ekmek” diler ve şiirlerin dayandığı düşünsel temel üzerinden suçlanır.

GÖSTERGELERİN ANLAŞILMASI

Can Yücel, Hasan Hüseyin, Şükran Kurdakul... Şiir bugüne kadar sayılamayacak kadar yasakla, engellemeyle, sansürle yüz yüze gelmiştir. Doğrusu kitapları yasaklanan şairlerde sıklıkla bir benzerlik görüyoruz; birçoğu kitabını çıkarmadan çok önce yazdıklarıyla, siyasi görüşleriyle ya da başka siyasi nedenlerle mimlenmiş, kovuşturmaya uğramış ya da bir tutukluluk süreci geçirmiştir. Bu nedenle çoğunun kitabı suç teşkil edebilecek anlamlar aranarak özel bir çabayla okunmuş, bazen de Melih Cevdet Anday’ın suçlanan Tohum şiirinde olduğu gibi aşırı yorumlamalara gidilmiş, şiirin anlamı çarpıtılmıştır. Ölene kadar tutuklamalarla, mahkemelerle, kitap yasaklarıyla, haksızlıklarla yüz yüze gelen Rıfat Ilgaz, bu tip okumaları kastederek alaycı bir dille, “Yazılarımın, şiirlerimin altını kırmızı kalemle çizip suç bulan yetkililere bir bakıma saygı duyuyorum. Onlar yazdıklarımı, şiirlerimi dikkatle okuyorlar” der.

Sanatın her alanında yasaklarla yüz yüzeyiz, bugüne kadar benzer dönemlerden geçtiğimizi ve biriktirdiğimiz deneyimleri unutmamalıyız ki yasaklara karşı bir refleks gösterebilelim. Son dönemde kültür alanındaki baskılara karşı ses yükseltmekten çekinmediğimiz ortada, peki ya Yıkılacak Duvarlar’ın karşı karşıya olduğu bu suskunluk nasıl açımlanmalı? Kovuşturmaya uğrayan şiirlerin tarihi sanatın toplumsal yanını gözler önüne seriyor. Öyle ki bugün yasaklanan bir şiir kitabı gelecekteki yasakların ve toplumun farklı alanlarındaki baskıların göstergesi olabilir. Dahası, yasaklanan kitaplar kadınların kurtuluşundan, özgürlükten, sömürüden, hapislerden, haksızlık karşısında direnişten söz ediyorsa bu göstergelerin anlaşılması daha da önem kazanır.

Evrensel'i Takip Et