Eğitim masrafları ve liselilerin eğitim hakkı mücadelesi
Yeni eğitim dönemi ulaşımdan beslenmeye, kırtasiye ürünlerinden üniformalara kadar eğitimin en temel gereçlerinin devlet tarafından karşılanması talebinin yakıcılığıyla açılıyor.
Kaynak: Freepik
Berfin Ezgi TATLI
İstanbul
Yeni eğitim öğretim yılı 12 Eylül’de başladı. Başlamasıyla birlikte de birçok sorunu aslında beraberinde getirmiş oldu. Uzun süredir devam eden ekonomik kriz ve ağırlaşan etkisinin en derin hissedildiği günlerden biri de okulların açıldığı hafta oluyor. Özellikle eğitimin devamlılığı için gerekli materyal masrafları ve daha birçok gider geçen seneden bugüne artan enflasyonla, eriyen ücretlerle neredeyse karşılanamaz hale geldi, üstüne üstlük bağış adı altında toplanan kayıt paraları da cabası. Evrensel gazetesinin manşetine de konu olan “Çocuk okutmak bu kadar zor olmamalı”* serzenişleri, bunun karşısında öğrencilerin çantalarına neredeyse beslenme konulamaması, öğrencilerin sağlıklı bir şekilde eğitimine devam etmesinin önüne geçen en temel unsurlar haline gelmiş durumda.
Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere, birçok uluslararası belgede, ülkelerin anayasalarında eğitimin bir insan hakkı olduğu vurgusuna rastlanmaktadır. Kazanılmış bir hak olarak var olan eğitimin temel bir insan hakkı olması, bu eğitimin her vatandaş tarafından nitelikli ve parasız bir biçimde devam ettirilmesi gerekliliğinin kendisinin devletin bir yükümlülüğü olmasını zorunlu kılar. Ancak bu durum eğitimdeki özelleştirilmelerle birlikte düşünüldüğünde ise eğitimin satın alınabilen bir “hizmet” oluşu insanların “eğitim hizmetine” ulaşabilenler ve ulaşamayanlar arasında bir ayrıma dönüşmesinin önünü açar. Öte yandan eğitime devam edebilmek için gerekli harcamaların ücretsiz olarak devlet tarafından karşılanmaması da eğitime erişim sorununu gündeme getirir. Anayasalarda, İnsan Hakları Bildirgesinde her ne kadar eğitim bir hak olarak var olsa da böylesi bir tabloda herkes için eşit ve erişilebilir eğitim bir hak olmaktan çıkar, devletin sorumluluk alanı daraltıldıkça kamusal niteliği zarar görür ve aslında erişebilenin sahip olabileceği bir hizmet haline gelir. Çünkü eğitim hakkının bir hak olarak var olabilmesinin en temel koşulu eğitimin parasız bir biçimde olması gerekliliğidir.
KIRTASİYE MASRAFLARI %400 ARTTI
Peki bu parasız eğitimin kapsamı tam olarak nedir? Parasız eğitim tarifi yapıldığında ilk akla gelen şey okullara kaydolmak ve devam edebilmek için para ödememektir. Ancak bu oldukça eksik bir tanım olarak karşımıza çıkar. Ki bugün açısından özel okulların giderek artması ve hatta devlet okullarında bile bağış adı altında alınan kayıt paraları da bunun da ortadan kalktığı koşulları bize göstermektedir. Temelde parasız eğitim demek, eğitim öğretim sürecine katılabilmek için karşılanması gereken temel gerekliliklerin yani test kitaplarının, kalem, defter, kâğıt gibi kırtasiye ürünlerinin, kitaplar gibi ders araç gereçlerinin, okula sağlıklı bir biçimde devam edilebilecek beslenmenin, okula gidilmesini sağlayabilecek ulaşımın; bütün bunlar için gerekli olanak ve koşulların devlet tarafından karşılanması ve yaratılması demektir. Ancak bugün bu tablodan oldukça uzak olduğumuz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çünkü Her öğrencinin ihtiyacı olan defter, kalem, pastel boya, sulu boya, A4 kâğıdı gibi temel okul masrafları geçen yıla oranla %400 civarında artış göstermiş durumda. En temel ihtiyaçlardan olan kurşun kalemin bile bugünkü fiyatı geçtiğimiz yıldan üç kat daha fazla.
Okullardaki eğitimin basitçe sınava hazırlanan bir öğrencinin bile ihtiyacını karşılayamadığı bir noktaya gelmesi, okullara dağıtılan ve iktidar tarafından “Ücretsiz yaptık” diye övünülen MEB kitaplarının yetersiz kalması aslında öğrencileri ek kaynaklar almaya, dershanelere veya özel derslere başvurmaya zorunlu hale getiriyor. Ekonomik krizle birlikte ek kaynakların her hafta zamlanması, fiyatların üç haneli sayılardan aşağı neredeyse düşmemesi yeni dönemde eğitimi adeta bir “lüks”e dönüştürüyor. Herkes için eşit ve erişilebilir olması gereken eğitim masraflarını karşılamak için öğrencilerin tüm bir yazını çalışarak geçirmesinin zorunluluğu ve bunun bile yetmemesi artık normalleşmiş durumda. Bu da eğitim sürecinin bir parçası olabilme koşullarının parası olanın dahil olabileceği veya öyle ya da böyle eğitimin bir şekilde parçası kalabilmek adına lise çağında çalışmanın yaygınlaştığı bir tablo yaratıyor.
PARASIZ EĞİTİM İÇİN MÜCADELEYE!
Bu tablonun bize gösterdiği ekonomik krizle birlikte giderek derinleşen bir sorun olarak eğitime ulaşma olanaklarının sınırlanmış olması. Okulların açılmasıyla daha da gün yüzüne çıkan bu tablo bizlere sınıflara adım atar atmaz parasız, bilimsel, nitelikli bir eğitim talebi etrafında bir mücadeleyi örme zorunluluğunu karşımıza koyuyor. Ulaşımdan beslenmeye, kırtasiye ürünlerinden üniformalara kadar eğitim devamlılığımızın en temel gereçlerinin devlet tarafından karşılanması talebinin yakıcılığıyla birlikte açılan yeni eğitim öğretim döneminin, bu hakları kazandığımız, mücadele deneyimlerini biriktirdiğimiz bir yıl olması dileğiyle!
*https://www.evrensel.net/haber/469903/cocuk-okutmak-bu-kadar-zor-olmamali