16 Eylül 2022 04:58
/
Güncelleme: 17 Eylül 2022 11:29

Azize Tan: Amacımız büyük değil iyi bir festival yapmak

İsmail AFACAN
Balıkesir

Seyir Derneği tarafından düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, 16-21 Eylül tarihleri arasında ilk kez izleyiciyle buluşacak. Direktörlüğünü Azize Tan’ın, program danışmanlığını Fatih Özgüven’in üstlendiği festivalde dünya festivallerinde ses getiren yerli ve yabancı yapımlar beyaz perdeye yansıyacak. “Uluslararası Seçki”, “Bu Dünyanın Çocukları”, “İlk Filmler”, “Ulrike Ottinger 80 Yaşında”, “Anısına”, “Çocuklar İçin Sinema” ve “Türkiye’den Filmler” bölümlerinden oluşan festival programı kapsamında toplam 48 film gösterilecek.

Festival Direktörü Azize Tan ile Ayvalık Uluslararası Film Festivali’ne dair konuştuk. Festivali imece usulü yaptıklarını söyleyen Tan “Amacımız çok büyük değil iyi bir festival yapmak. Kırmızı halılar yerine sinemacılar ve seyircilerin bir arada bulunabileceği ve sinema üzerine sohbet edebileceği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Ayvalık’a özgü, samimi bir festival yapmak hedefimiz ama uluslararası standartlardan da ödün vermiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Ayvalık’ta son yıllarda film festivalleri düzenleniyordu. Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ilçede önceki yıllarda düzenlenen festivallerden farkı nedir? 

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’ni yapan ekip daha önce Başka Sinema bünyesindeki festivalde de çalışıyordu. Bu yılın başında Ayvalık’ta Seyir Derneğini kurduk ve festivali bağımsız olarak düzenlemeye başladık. Festivalin direktörü yine benim, program danışmanı yine Fatih Özgüven ve festivalde çalışan ekibin çok büyük kısmı da aynı kişilerden oluşuyor. O nedenle festivalin ruhunun çok fazla değişmediğini söyleyebilirim.

"FESTİVALİ İMECE USULÜ YAPIYORUZ"

Ayvalık’ta film festivali yapmanın avantajlarını ve dezavantajlarını nasıl açıklarsınız? 

Ayvalık tarihi, kültürü, seyircisi ve konumuyla film festivali yapmak için ideal bir ortam sunuyor. Hem buranın yerlileri, hem sonradan yerleşenler sanatla yakından ilgili. Festivali imece usulü yapıyoruz. Herkesin çorbada tuzu var. Şehrin festivali sahiplenmesi en büyük avantajımız.  Olumsuz tarafı zaman zaman bizi zorlayan poyraz rüzgarı. Onu da zaten logomuza koyduk. Bir de mekanlarla ilgili zorluklar oluyor bazen. Umuyorum gelecek yıl mekan konusundaki sıkıntımızı da aşıp daha büyük kapasiteli bir salona kavuşacağız.

Film festivali denince ilk akla gelenler Antalya, Adana ve İstanbul... Festival olarak ülke sineması açısından nasıl bir boşluğu doldurmayı planlıyorsunuz? 

Biz Ayvalık’ta farklı bir festival yapmayı hedefliyoruz. Amacımız çok büyük değil iyi bir festival yapmak. Kırmızı halılar yerine sinemacılar ve seyircilerin bir arada bulunabileceği ve sinema üzerine sohbet edebileceği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Ayvalık’a özgü, samimi bir festival yapmak hedefimiz ama uluslararası standartlardan da ödün vermiyoruz. Kaliteli bir içeriği izleyiciyle buluşturmak, paneller ve söyleşilerle programı zenginleştirmek, gençler ve çocuklar için özel atölye çalışmaları düzenleyerek onları da festivale dahil etmek istiyoruz. Önümüzdeki yıllarda hem Türkiye hem de uluslararası festival takviminde adı bilinen bir festival olmak hedefimiz.

"ÖNCELİK NİTELİKLİ FİLMLERİ BİR ARAYA GETİRMEK"

Festivalde ülke ve dünya sinemasından öne çıkan yapımlar sinemaseverlerle buluşacak. Seçkiyi hazırlarken öncelikleriniz nelerdi?

Festival hazırlarken en büyük öncelik nitelikli filmleri bir araya getirmek oluyor. Sınırlı sayıda film gösterebiliyoruz ve yılın öne çıkan yapımlarına yer vermeye çalışıyoruz. Jerzy Skolimowski’den Bresson’un Rastgele Balthasar’ından esinlendiği Ai, George Miller’dan 3000 Yıllık Bekleyiş, David Cronenberg’den Müstakbel Suçlar bu filmler arasında.

Yerli seçkimizde bu yıl Türkiye’nin Oscar Adayı olarak seçilen Tayfun Pirselimoğlu’ndan Kerr, yeni bir ilk film olan Cem Demirer’den Mendire, Çiğdem Sezgin’in Adana Altın Koza Film Festivali’nde gösterilecek filmi Suna, Ziya Demirel’in Ela ile Hilmi ve Ali adlı filmi, Nazlı Elif Durlu’nun Zuhal adlı filmi, Ali Tansu Turhan imzalı Diyalog, Ali Kemal Güven’in yönettiği Çilingir Sofrası ve Tareq Daoud yönetmenliğindeki Yaban uzun metraj yerli filmlerimiz. Kısa film seçkimiz son yıllarda büyük bir hevesle sürdürülen kısa film çalışmalarının nitelikli örnekleriyle dolu. Susam, Stiletto, Rüzgar İçinde, Belki Bir Gün Gideriz, Lekesiz, Sıradan Bir Gün ve Our Ark seçkide göstereceğimiz filmler.

Bu Dünyanın Çocukları adlı bölümümüzde Dardenne kardeşlerden Tori ve Lokita, Hirokazu Kore-eda’dan Bebek Servisi’ni göstereceğiz. Yönetmen, Ressam, Fotoğrafçı, Seyyah Ulrike Ottinger 80 yaşında, onun da kariyerinin en karakteristik filmi Dorian Gray’in Magazin Basını’ndaki Portresi’ni gösteriyoruz. İlk filmini çeken yönetmenlerin filmleri de bu yıl heyecan verici. Güneş Sonrası Cannes’da çok ses getirdi. Medusa Deluxe bence bu yıl bizim programın sürprizlerinden olacak. Claire Denis’nin Öğle Güneşinin Altında filmini Nikaragua’daki Sandinista Devrimi dönemini günümüz pandemi ortamına uyarlamasıyla çok başarılı buluyorum. Mia Hansen Love’ın yönettiği Güzel Bir Sabah da sevdiğim filmlerden.

"SİNEMA ALANINDA ŞARTLAR KOLAY DEĞİL"

Seyir Derneği festival kapsamında Kültür İçin Alan desteğiyle bu yıl Genç Sinema programını başlatıyor. Öte yandan festival kapsamında genç sinemacılara “Yeni Bir ...” başlığıyla bir ödül verecek. Ayrıca 25 farklı üniversiteden 30 öğrenci festival boyunca Ayvalık’ta olacak. Festival olarak gençlere önem veriyorsunuz. Sizce genç sinemacıların yaşadığı sorunların başında neler geliyor? Türkiye genç sinemacılar açısından nasıl bir ülke? 

Yarışma yapmıyoruz ama kariyerinin başındaki sinemacıları desteklemek için “Mey Diageo’nun desteklediği ‘Yeni Bir…’ ödülünü veriyoruz. Bu da diğer festivallerden farklı olduğumuz bir taraf. Söylediğiniz gibi gençlere yönelik projelere önem veriyoruz. Genç Sinema programı çerçevesinde Ayvalık’ta ağırladığımız öğrencileri ilerleyen zamanlarda hem sinema camiasında hem de festivali düzenlediğimiz ekibin bir parçası olarak görmek istiyoruz. Sinema alanında kariyer yapmak isteyenler için şartlar kolay değil. Oturmuş destek yapıları yok. Kültür Bakanlığının verdiği destek herkese yetmiyor. Bu kaynakların çoğalması gerek. O yüzden genç sinemacılara ya da öğrencilere alan açmak, onlara eğitimler vermek, festival kapsamında tecrübe kazanmalarını sağlamak, verdiğimiz ödül gibi küçük teşviklerle görünürlüklerini artırmak önemli diye düşünüyorum. Bir de her zaman olduğu gibi dayanışmanın çok önemli olduğunu ve genç kuşak sinemacıların bilgi ve tecrübe paylaşmak konusunda kendilerinden önceki kuşaklardan daha açık olduğunu düşünüyorum.

"YÖNETMEN, RESSAM, FOTOĞRAFÇI, SEYYAH…"

Ulrike Ottinger’in 80. yaş gününe özel “Dorian Gray’in Magazin Basınındaki Portresi” festivalde izleyiciyle buluşacak. Ulrike Ottinger sineması hakkında neler söylersiniz?  

Yönetmen, Ressam, Fotoğrafçı, Seyyah... Bu yıl 80 yaşına giren Alman Sanatçı Ulrike Ottinger’i bir kalıba sokmak zor. ’60’lı yılların siyasi tartışmalarının etkisiyle sömürgecilik ve toplumsal cinsiyet normlarını eleştiren bir bakış işlerinin merkezine yerleşti. ’70’lerde tüm dünyada çok ses getiren Yeni Alman sineması akımının bir parçası olmaktansa bildiğini okumayı, neredeyse sadece kadın karakterlerin olduğu bir sinemasal evren yaratmayı seçti. Ottinger özgün olmayı hep başardı.

Festivalde yakın zamanda kaybettiğimiz isimlere özel bir program hazırlandı. Bu isimler arasında Erden Kıral, Cüneyt Arkın, Cem Madra ve Peter Brook yer alıyor. Bu sinemacılar hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?  

Erden Kıral benim şahsen de çok sevdiğim çok kıymetli bir sinemacıydı. Hiçbir zaman yaşlanmayan, merakı ve araştırmacı ruhu hep diri biriydi. Cüneyt Arkın bir ikondu. Sinemada “star” kavramının olduğu döneme ait bir oyuncuydu. Çok da yakışıklıydı. Peter Brook tiyatro, opera ve sinemada birçok eser yönetmiş, kitaplar yazmış öncü bir sanatçıydı. Arkasında çok büyük bir sanatsal miras bıraktı.

Cem Madra Ayvalıklı bir sanatçıydı ve çok genç yaşta hayatını kaybetti. Onu da en sevdiği filmlerden olan Cassavetes’in Faces’i ile anmak istedik, Ayvalık’taki dostlarıyla birlikte. Geçtiğimiz günlerde Jean-Luc Godard’ın öldüğü haberini aldık. Programda bir filmi yok ama 91 yaşında hâlâ genç, hâlâ avangard’dı.

"KÜLTÜR SANAT KURUMLARIYLA İŞ BİRLİĞİ YAPMAK HEDEFİNDEYİZ"

Festival, Ayvalık’ın ardından 24 ve 25 Eylül tarihlerinde Mordem Sanat iş birliğiyle Diyarbakır’da izleyicilere özel bir seçki sunacak. Türkiye’nin iki farklı coğrafyası arasında sanat köprüsü kuruluyor. Bu konuda neler anlatırsınız?

Türkiye’nin farklı yerlerindeki kültür sanat kurumlarıyla iş birliği yapmak hedefindeyiz. Bu yıl, Kültür İçin Alan desteğiyle Ayvalık’tan sonra 24-25 Eylül tarihlerinde Diyarbakır’a gideceğiz. Mordem Sanat’ta Ayvalık programındaki 10 filmi göstereceğiz ve atölye çalışmaları yapacağız. Gelecek yıllarda farklı şehirlerle bu iş birliklerini devam ettirmek istiyoruz.

Evrensel'i Takip Et