16 Eylül 2022 04:00

ETF işçilerinin eşleri: Birbirimize sahip çıkalım ki yarınımız güzel olsun

ETF Tekstil’in kapatılmasının ardından alacakları ödenmeyen DERİTEKS üyesi işçilerin başlattığı direniş 2 aya yakındır sürüyor. ETF Tekstil işçilerinin en büyük destekçileri de eşleri oluyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Yan yana dizilen çadırların içinde bulunan banklarda oturanların sürekli değiştiği, ETF Tekstil direnişindeyiz. Yazın başlayan direniş sonbaharın yağmuru ve rüzgarı altında da sürüyor. Geceleri daha soğuk artık, ancak nöbetleşe biçimde fabrika önünde kalan işçiler alanı terk etmemeye kararlı. İşçilerin yanı sıra çocukları gidip geliyor arada, eşleri geliyor destek vermeye. Onlardan biri de 9 yıllık ETF İşçisi Gülşah’ın eşi Rahman Ergi. Diğer işçi eşlerine nazaran o daha sık burada, neredeyse her gün. Bütün işe koşturan, tüm işçilerin sevip bağrına bastığı bir “yoldaş” artık o burada. Çadırda yan yana oturuyoruz. 1 yıldır işsiz olduğunu söylüyor. Daha önce büyük firmalarda vasıflı eleman olarak çalıştığını, vinç operatörü olduğunu ancak artık vasıfsız işçilik yaptığını, vasfının bir değerinin kalmadığını, aylardır bir iş bulamadığını söylüyor: “İş var da insanca bir iş yok. Günde 8 saat deyip, sürekli fazla mesaiye bırakıyorlar, hafta sonu da çalıştırıyorlar, üstüne bir de hiç geçinemeyeceğin bir ücret teklif ediyorlar. Benim ağır vasıta araç kullanımı belgem var, vinç operatörlüğüm var. Aslına bakarsan vasıflı bir elemanım. Ama vasıflı iş bulamıyorum işte. Oysa ben çocuklarımla da vakit geçirebileceğim bir zamanım olsun, onlara gelecek de sağlayabileceğim bir iş istiyorum ancak sadece karşımıza çıkan kölelik koşulları…”

HAK ARAYINCA İŞTEN ATILDI

Rahman Ergi, önceki iş yerinde fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi karşısında şirketi mahkemeye verince işsiz kalmış. Uzun işsizlik dönemlerinin ardından arkadaşının vasıtasıyla Silvan’da bir iş bulmuş, oraya giderek vinç operatörlüğüne devam etmiş ancak günde 800 derecelik tonlarca malzemeyi taşımak, taşlama bölümüne girip çıkmak, bir de bu koşulların karşısında düşük ücret almak tak etmiş canına. Çocuğu da hastalanınca dönmüş İstanbul’a ailesinin yanına. “Yaş ilerledikçe insan geriye bakıyor, gençliğinin gittiğini fark ediyor. Elde kalansa sıfır. Onca yıl o kadar çalıştım, ne kaldı? Ne biriktirebildim?​” diye soruyor.

Ergi yine de çeşitli firmalara üretimden paketlemeye kadar pek çok iş için başvuruyor. Dönenler oluyor ancak yine fazla mesai ya da uzun yol… Yol ücretinin verilmediği, servislerin de olmadığı iş yerlerinin dönüş yaptığını ancak bu koşullarla çalışmak istemediğini söylüyor: “İşverenin isteği bitmiyor. Mesela ben Baymak’ta çalışırken şeftim, iyiydi durumum ama iki haftada bir gün anca izin yapıyordum. Bakma, hayattan bıkmış durumdayım bu yüzden. Yani gençken anlamıyorsun bunu.”

Şimdi Gülşah Ergi’nin aldığı işsizlik ödeneği, sendikanın verebildiği destek ile evi döndürüyorlar. Bir de dava açtığı önceki iş yerinin mahkemesi sonuçlanmış: “Aslında kabul etmeyecektim, tüm alacağım gelmedi çünkü ama ETF direnişe geçince, yani buradaki durumdan dolayı önümüzü göremeyince kabul etmek zorunda kaldım. O da bizi birkaç ay idare edecek ancak.”

Bir yandan da ev kiralarına yüzde 100 zam geldiğini söylüyor: “Evimiz kira, 1000 liradan 2 bine çıkardı. Çok sinirlendim. Durumumuz ortada ama başka eve çıkmak istesek 5 binden başlıyor kiralar. İmkanı yok. Mecburen kabul etmek zorunda kaldık.”

Ergi Çifti’nin 11 yaşında çocukları var bir de.

- Tam okul dönemi, çocuğun okul ihtiyaçlarını nasıl karşıladınız bu durumda?

- Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği… ETF işçilerinin çocuklarına kırtasiye yardımı yaptılar. O sayede halledebildik. Sağ olsunlar çoğu ihtiyacı karşıladılar. Bizi büyük bir dertten kurtardılar...

Bu esnada yanımıza gece nöbetine kalacak olan işçilerin adını listeye geçiren bir işçi geliyor. Rahman Ergi’ye dönüp soruyor: “Gülşah kalacak mı bu gece?​”

Yanıtı: “Ben bilmem abi, onun kararı, ona sor...”

"SONUNA KADAR EŞİMİN ARKASINDAYIM"

Yaklaşık 2 aydır süren direnişe gündüzleri daha çok işçi geliyor ama gece kalmak özellikle kadınlar için kolay olmuyor. Kimisi kocası izin vermediği için kalamadığını söylüyor. Kimi kadın işçiler bu duruma kızarak karşılık veriyor. Kimisi kocası kızsa da kalıyor. Direnişi sonuna kadar destekleyen işçi eşleri ise gece kalmalarını sorun etmiyor. İşte onlardan biri Rahman Ergi. Eşi Gülşah’a bırakıyor kararı. “Evde çocuk var, aç”, “Gece gece ne işin var buralarda” gibi şeyler söylemiyor. “Gülşah bilir, onun kararı” diyor: “Ben hayatım boyunca özellikle çalışma hayatımda haksızlıklara karşı geldim. Birinin hakkı yendiğinde karşısında durmak istedim hak yiyenin. Eşim buraya gelmek istemese bile gelmesini isterim ki o zaten her gün geliyor. Eşimin sonuna kadar arkasındayım. Yani biz zengin değiliz, zaten buradan alacağımızla da zengin olmayacağız ama hakkımızı da yedirmeyiz. Sadece hakkımızı istiyoruz yani. Burada yıllarca emek verdi Gülşah. Onun hakkını almasını istiyorum. Ben zaten baskıcı olamam. Sonuçta burada bir direniş var, herkesin amacı bu hakkı almak. Kazanılırsa ne mutlu onlara, herkese iyi bir örnek olur. Eşimin de bu süreci yaşaması, bilmesi önemli. Kimi insanın ailesi çok baskıcı olur, ben baskıcı bir ailede büyümedim ama eşimin ailesi biraz baskıcıdır. O yüzden ben onu ezmeye karşı duruyorum. Hür ve özgür biri o. Hem ben bugün varım yarın yokum. Kendi ayakları üzerinde durmasını bilmeli. Böyle öğrenilir bu.”

Peki ya evdeki işler? Onları da bölüşüyor musunuz?

Temizlik de yemek de yaparım. Camı çok iyi silemiyorum ama yıkıyorum ben de. Bir de ütüyü beceremem. Onun haricinde her şeyi de yaparım, gocunmam. Bu ikimizin de görevi. Ben çalışmadığımda o bana, o çalışmadığında ben ona desteğim. Hayat sonuçta paylaşınca güzel. Birbirimize sahip çıkacağız ki yarınlarımız güzel olacak. İyi günümüz de kötü günümüz de olacak elbet. Paramız da olacak, olmayacak da. Zaten çok lüks bir hayat istemiyoruz biz, kendimize, çocuğumuza bir gelecek kuralım yeter. Ne daha fazlasını Gülşah istedi benden, ne de ben daha fazlasını istedim ondan. Birbirimize umut olmalıyız.

"İŞÇİLER ELİNDEKİNİ KARŞI TARAFA VERMEMELİ"

Rahman ile sohbetimiz, işçilerin yaşamının neden bu kadar zorlu olduğu ve nasıl aşılacağı sorusuna verdiği cevapla sonlanıyor: “İnsanları alıştırmışlar asgari ücretle çalışmaya. Baskılarla insanları yıpratıyorlar. Bu şartlara alışmamalıyız. Çalışıyorsun çalışıyorsun yıllar sonra elinde olan borç. Oysa işveren işçiye muhtaç. Biz onlara muhtaç değiliz. İşçiler bunun farkında olsa çok şey değişir. Hayat daha güzel olur. Biz başımızı dik tutarsak buna mecbur olmadığımızı biliriz. Bizde de kopukluk var, birlik içinde değiliz. Birlikte olsak güçlü oluruz, başımızdaki iktidarı bile biz başa getiriyoruz ama karşısında yine el pençe duran biziz. Bu yanlış. Kimse hakkını yedirmemeli, işçiler elindekini karşı tarafa vermemeli.”

ÖNCEKİ HABER

Suat Toktaş, Halk TV'deki genel yayın yönetmenliği görevinden ayrıldı

SONRAKİ HABER

DİSK: 21. yüzyılda insan kaçakçılığına karşı mücadelemiz sürecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa