17 Eylül 2022 05:53

Tutkuların en büyüğü: Akordeon

Azerbaycan Garmonu çalan Köçerli: "Ülkelerarası yeni dostluklar, fikir alışverişleri için çok önemli adım festivaller. Körüklü çalgıların Türkiye’deki geleceği açısından da bu festivali önemsiyorum."

Tutkuların en büyüğü: Akordeon

Fotoğraf: Kadir İncesu

Kadir İNCESU

Müziğin insan ruhundaki etkisini uzmanlar uzun uzun anlatabilir. Kendimden örnek verecek olursam, daha çok bildiğim müzikleri dinlemeyi tercih ediyorum. Çünkü bildiğim müziklerin bendeki etkisini biliyorum. Zaman zaman duvarlarımı yıkıp yeni müziklere kapılarımı açtığım da oluyor. Geçmişte, geçmişte dediğim 35 yıl kadar önce akordeon ile daha içli dışlıydık. Okulda arkadaşlarımız çalardı, televizyonda da sık sık dinleme olanağı bulurduk. O zamanlar akordeon bizim için eğlence demekti. Geçtiğimiz yıl ise akordeonun bilmediğimiz özellikleriyle tanışma olanağı buldum.

Ataşehir Belediyesi, Akordeon ve Körüklü Çalgılar Eğitim ve Uygulama Çalışmaları Derneği (AKORDER), İstanbul Okan Üniversitesi ve Dünya Akordeon Konfederasyonu ortaklığı ile geçen yıl gerçekleştirilen İstanbul Uluslararası Akordeon Festivaline kadar en azından benim hayatımın son 35 yılında akordeon yoktu… O festivalde ülkemizin ve dünyanın sayılı akordeon virtüözleriyle tanışma, onları dinleme olanağı bulunca işler değişti. Çok sık olmasa da günlük müzik listelerime girmeye başladı. Çocukların, gençlerin akordeona olan ilgisini görmek benim için ayrıca şaşırtıcıydı.

Hep söylerim, performans sanatlarını canlı izlemek gerekir. Dijital cihaz karşısında yarı uyku halinde de müzik dinleyebilirsiniz. Keyif de alırsınız. Ancak canlı olarak izlediğinizde neredeyse bütün duyularınız işin içine giriyor. Sanatçının jest ve mimikleri, beden dili, her an değişen duygu durumu... Resmen, sanatçı sizi de çekip alıyor sahneye yanı başına…Ataşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü T. Volkan Aslan’ın akordeon için “Ülkemizde ve dünyada ortak bir dil oluşturabilmiş ender enstrümanlardan birisi,” demesi de boşuna değil.

FESTİVAL İÇİN ÇABALAYANLAYANLAR

İlkini büyük bir heyecanla takip ettiğim, ülkemizde ilk olma özelliği taşıyan İstanbul Uluslararası Akordeon Festivali bu yıl ikinci kez düzenlendi. Ataşehir Belediyesinin öncülüğünde, Ataşehir’in parklarında ve Mustafa Saffet Kültür Merkezinde 6 gün süren festivalde konserler, dans gösterileri, workshoplar, master class, ulusal ve uluslararası yarışmalar ile paneller müzikseverlerle buluştu.

Nereye giderseniz gidin, gözleriniz önce tanıdık simalar arar. Festival alanında geçen yıl tanıştığımız isimleri görüyorum önce… Subhan Köçerli, Angel Marinov, Katerina Lekka… Yarı Türkçe, az İngilizce selamlaşıyoruz.  İlk kez merhabalaştığım ustalar; Danijela Rakiç, Gulamriza Seyid Hassani, Raymond Bodell, Aleksa Mirkoviç, Ruslana Bezpalko, Galiymzhan Narimbetov, Shkumbin Miftari… Festival için çabalayan onlarca emekçi, müzisyen arkadaşlarımız…

"AMAN KATERINA MOU"

Hem ezgileri hem de beden dili ile sahnede çok etkileyici bir performans sergileyen Katerina Lekka’yı görünce, Haris Alexiou’nun söylediği bir şarkının sözleri geliyor aklıma… İçimden söylüyorum, hatta Alexiou’ya eşlik bile ediyorum “aman Katerina mou / kuzum Katerina mou…” Lekka, izleyicilerden aldığı olumlu tepkilerin kendisini sevindirdiğini, müzikseverlerin ilgisinin mutlu ettiğini söylüyor. Adalarda, deniz kenarında ve Boğaziçi’de akordeon çalmayı çok isteyen Lekka “Bu yıl kendimi İstanbul’da çok mutlu hissettim. Hem müziğimizi hem de bizi sevgiyle kucakladılar,” diyor.

YENİ DOSTLUKLAR, YENİ FİKİRLER…

Geçtiğimiz yıl da festivale Azerbaycan’dan katılan, akordeondan daha küçük ve farklı klavye sayısı olan Azerbaycan Garmonu çalan Subhan Köçerli bu yıl ikincisi yapılan akordeon festivalinin önemine dikkat çekiyor; “Ülkelerarası yeni dostluklar, fikir alışverişleri için çok önemli bir adım festivaller. Körüklü çalgıların Türkiye’deki geleceği açısından da bu festivali önemsiyorum. Yeni dostluklar, yeni fikirler, yeni bakış açıları kazandım. Benim geleceğim açısından da değerli zamanlardı.”

Kendisi gibi akordeonist olan babasının izinden gittiğini söyleyen Angel Marinov gülümseyerek bakıyor, festival alanında kalabalığa… Subhan Köçerli’nin kardeşi felsefe eğitimi alan Minaya Köçerli yetişiyor imdadıma… Hemen çeviriyor söylediklerini; “İstanbul Uluslararası Akordeon Festivali, üste düzeyde bir festival… Festivalin yüksek izleyici sayısının olması önemli. Alandaki kalabalık dinleyici kitlesi beni çok memnun etti, heyecanlandırdı.”

Marinov, 20 yıllık dostu Pan Flüt Sanatçısı Aydın Yavaş için de özel bir besteye imza attı. İlk kez bir arada sahneye çıkan ikilinin performansı görülmeye değerdi. Sahneden iner inmez anlattı henüz adı bile olmayan bestesini; “Besteme, fırsat bulup da bir ad veremedim. Belki Aydın Hoca bir isim verebilir isterse… Türkiye ve Bulgaristan’ın kültürel anlamda ortak noktalarını anlatan bir beste yapmak istedim. Türkiye ile kardeş ülkeyiz. Türkiye’ye olan duygularımı anlatmak istedim.”

Piyano alanında yüksek lisans yapan, 2000 yılı itibariyle, dünyanın en büyük Pan Flüt Sanatçısı Gheorge Zamfir’in Master Class öğrencileri arasında yer alıp birlikte konserler veren, 2001 yılında beş Balkan ülkesinin müzisyenlerinden oluşan (Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, Yugoslavya, Türkiye) 9 kişilik Balkan Akordeon Orkestrasını kuran Aydın Yavaş, Angel Marinov’un kendisi için yaptığı besteyle ilgili duygularını paylaştı: “Marinov çok değerli bir müzisyen eğitimci ve bestecidir. Pan flüt için yazdığı bu eserin devamının olacağını düşünüyorum...”

Ukrayna vatandaşı, Çaykovski Ulusal Konservatuarı mezunu Ruslana Bezpalko 3 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Yüksek lisansı ülkesinde yapan Ruslana, ülkemizde özel müzik dersleri veriyor. 17 yıldır akordeon çalan Ruslana, festivale davet edildiği için heyecanlandığını, birbirinden değerli ustalarla tanışmanın kendisi için bir şans olduğunu belirtiyor.

"AKORDEON AİLEMİN BİR ÜYESİ GİBİ"

Kazakistan’dan festivale katılan Galimzan Narimbetov, akordeonist olan anne ve babasından etkilenerek akordeon çalmaya başlamış. 8 yaşından itibaren akordeon çalan Galimzan, “Enstrümanım bedenimin bir parçası, ailemin bir üyesi gibi” derken gözlerinin içi gülüyor. Galimzan, bu tür festivallerinin öneminin de altını çiziyor; “Farklı ülkelerden sanatçıları bir araya getirmek çok zor. Birbirimizden çok şey öğreniyoruz, birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz. Böylece daha iyisini yapmaya çalışıyoruz.”

Festivale Kosova’dan katılan, akordeonun tarihi ve teknikleri üzerine bir kitap üzerine çalışan Shkumbin Miftari, “Benim için akordeon yoksa hayat da yok. Akordeon her şeyim, Yalnızca mesleğim değil. Tutkuların en büyüğü…” şeklinde konuşuyor. Bu sözüne karşılık söylediklerimi çevirmesini istiyor konuğumuz…  “Aç kalayım, akordeonum yanımda olsun!” deyince çevirmen arkadaşımız Shkumbin “kesinlikle!” diyor kahkahalar atarak…

"KENDİMİ MUTLU VE MİNNETTAR HİSSEDİYORUM"

Yeni yaşını sahne arkasında ilk kez bir araya geldiği arkadaşlarıyla kutlayan Aleksa Mirkoviç, piyanist olan annesi ile klarnet çalan ağabeyinden etkilenerek başlamış akordeon çalmaya… Doğum gününü de sahne arkasında kutlayan, 6 yaşında akordeon çalmaya başlayan Aleksa’nın annesi piyanist, ağabeyi ise klarnet sanatçısı… Uluslararası pek çok ödülü olan sanatçı katıldığı yarışma ve festivallerde ağırlıklı olarak kendi bestelerini yorumluyor. Aleksa farklı ülkelerde sahneye çıkmayı önemsediğine dikkat çekiyor; “Farklı ülkelerin coğrafyalarıyla, kültürleriyle, insanlarıyla tanışmak müziğimi etkiliyor. Bir yandan yaş alıyor büyüyorsunuz, bir yandan da o kültürler aracılığıyla zenginleşiyorsunuz.  Akardeon çalarken kendimi mutlu ve minnettar hissediyorum.”

AKORDER Yönetim Kurulu Başkanı ve Festival Sanat Yönetmeni Aziz Ali Elyağutu, başarıyla biten bir festivalin ardından kısa bir değerlendirmede bulundu: “Akordeon, dünya üzerinde birçok enstrümana oranla, daha fazla kültür ile buluşmuş ve kaynaşmıştır. Akordeon ailesinden gelen çalgılar, içinde oldukları kültürde yabancı kalmamışlardır. Akordeon, bugün tüm dünyada, bir kültürel iletişim unsuru ve gerçeğidir. 100 yıllık cumhuriyetimizin en nitelikli eğitim öğretim kurumu ve sistemi olan köy enstitülerimizde müzik eğitiminde seçilen çalgılardan biri olmasına karşın günümüzde bu durumun ne yazık ki sürmediğini görmekteyiz. Akordeonu, ülkemizde tekrar müzik eğitimine kazandırmak için hem ülkemizde hem de dünyada ses getiren organizasyonlar gerçekleştirmeyi önemsiyoruz.”

Evrensel'i Takip Et