18 Eylül 2022 01:40

Ak kağıt üstünden beyaz perdeye

Yaşar Kemal ve Orhan Kemal gibi romancıların toplamda 23 eseri sinemaya uyarlanmıştır ki bazı romanlar farklı yıllarda farklı yönetmenler tarafından tekrar tekrar beyaz perdeye aktarılmıştır.

Ak kağıt üstünden beyaz perdeye

Lion Hank ve Eskici ve Oğulları film afişleri

Nuri GÜRDİL

“Sinema” deyince aklınıza amma önce, amma sonra edebiyat ya da roman kavramları gelir. Sinemanın icat edilip toplumsal bir temaşa haline geldiği yıllardan bugüne sinema sektörü edebiyattan yararlanmış, romanlar sinemaya uyarlanma konusunda kaynak olarak görülmüştür. Yazılan ilk roman olarak kabul edilen Cervantes’in Don Kişot’undan yaklaşık 300 yıl sonra ortaya çıkan sinema “yedinci sanat” dalı olarak kendisinden önceki tüm sanat dallarını içerisinde barındırır; resim, fotoğraf, müzik… Ancak en kuvvetli bağını da öykü anlatımı noktasında edebiyatla kurar.

Ortaklık tamam da ayrışmak niye? Roman ve sinema aynı öyküyü anlatsa da üretim süreçlerinin farklılığı nedeniyle son kullanıcı diyebileceğimiz okur-izleyici üzerindeki etkileri farklıdır. Roman, tüm imgelemini “okurun hayal gücü”nün eşlik etmesiyle son derece kişisel olarak yaparken sinema, kolektif bir biçimde üretildiği için yüzlerce kişinin doğrudan ya da dolaylı katkısıyla izleyici için “kısmen hazır” bir imge oluşturur. Romanın ayrıntılar için bolca zamanı vardır, sinema ise üretim maliyetleri, seyircinin sabrı, salon durumu, zaman darlığı vb. nedenlerle olayları kırpmak, kısmak, ayrıntılardan kaçınmak durumundadır. 

Türkiye sinemasında Çukurovalı romancılar 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren görünmeye başlar. Özellikle Yaşar Kemal ve Orhan Kemal gibi romancıların toplamda 23 eseri sinemaya uyarlanmıştır ki bazı romanlar farklı yıllarda farklı yönetmenler tarafından tekrar tekrar beyaz perdeye aktarılmıştır. Yaşar Kemal’in en karakteristik romanı -ve en ünlüsü- kuşkusuz İnce Memed’dir ve henüz Türkiye’de sinemaya uyarlanamamıştır. İnce Memed’in, İngiliz Sinema Adamı Peter Ustinov tarafından Memed My Hawk adıyla yapılan uyarlamasının Türkiye’de çekilmesine izin verilmediği için 1984 yılında -o zamanki adıyla- Yugoslavya’da çekilmiştir.

İnce Memed romanı öyküsüyle, kurgusuyla, karakterleriyle ve anlatı diliyle hem Türk edebiyatında hem de dünya edebiyatında yeri belli bir eserdir; peki Memed My Hawk filmi için aynı şey söylenebilir mi, aynı etki ve güce sahip midir? Aynı soruları Shakespeare için de Çehov, Charles Dickens ya da Alexander Dumas uyarlamaları için de sorabiliriz. Ancak bazı uyarlamalar da vardır ki toplumsal etki ve bilinirlik bakımından kaynak romanın önüne geçer; örneğin Hababam Sınıfı, örneğin Dövüş Kulübü…

Yaşar Kemal’in sinemaya uyarlanan ilk eseri Beyaz Mendil adlı öyküsüdür. Senaryosu ve yönetmenliği Lütfi Ömer Akad’a aittir: “Yaşar Kemal’in yazdığı öyküde, delikanlı kızla kaçtıktan sonra zengin ağanın adamlarıyla günlerce peşlerine düştüklerini anlatan bölüm dört satırla özetlenmiş. Senaryoda ise bu bölüm filmin yarısından fazlasını oluşturuyor.”*

Sinemamızın genç yönetmenlerinden Erhan Tuncer, Yaşar Kemal uyarlaması Beyaz Mendil adlı film üzerinden şöyle bir tespit yapar: “Beyaz Mendil, hikayesi yerli, anlatısı temiz, oyunculukları dönemin standartlarına göre oldukça başarılı bir film. Öykünün yalınlığı, Akad’a sinemasal bir dünya kurma olanağı tanıdığından, Yaşar Kemal’in büyülü gerçekçi olarak niteleyebileceğimiz edebi eserlerinin etkisi filmde yok. Her şey yeteri kadar. Dönemin filmlerinde sıklıkla rastladığımız tiyatral oyunculuklardan ve diyaloglardan eser yok.”**

1956 yılında Vatan gazetesinde tefrika edilen Suçlu romanı ise Orhan Kemal’in sinemaya uyarlanan ilk yapıtıdır. Sorunlu bir aileye sahip olan Cevdet’in ailesinin sevgisizliği, toplumun ilgisizliği sonucu düştüğü kötü durumu ve bu durumdan yine toplum sayesinde kurtuluşunu konu edinir. Filmin senaryosunu Atıf Yılmaz, Yılmaz Güney ile birlikte yazmıştır. Özellikle diyalog kurmadaki başarısıyla Orhan Kemal birçok filmde senarist ya da diyalog yazarı olarak görev alır; ancak romandan filme geçişte yaşanan sönümleme Orhan Kemal yapıtları için de geçerlidir. “Aile bağlarının toplumsal çözülmelerle kopup insani değerlerle yeniden yaratıldığı Eskici ve Oğulları romanı ana karakter olan Topal Eskici’yi, geçmişi ve bütün değer yargılarıyla bir bütün olarak sunarken, yapılan uyarlamada Topal Eskici geçmişinden koparılmıştır. Başarılı bir uyarlama olmasına karşın Eskici ve Oğulları, Topal Eskici karakteri etrafında Orhan Kemal’in yaratmış olduğu siyasal-sosyal-ekonomik göstergeleri bu kopukluk nedeniyle yansıtmayı başaramamıştır.”***

Ülkemizde geçmişten bugüne sansür, teknik ve finansal olanaksızlıklar vb. nedenlerle uyarlamalarda genel olarak kayıplar yaşansa da bu sadece bize özgü bir durum değil, tüm ülke ve kültürlerde görülen bir durum. Şiiri bir başka dile çevirirken ya da bir coğrafyayı haritaya aktarırken veyahut da -en az- dört boyutlu evreni fotoğrafa aktarırken yaşanan kayıplar gibi romandan sinemaya aktarımlarda da kayıplar yaşanıyor; ancak öyküyü kendi sanatsal aracının diliyle “kendince” anlatmayı başarabilen “sanatçılar” bu yükün altından alnının akıyla kalkabiliyor.

*Akad, Lütfi, Işıkla Karanlık Arasında, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2004

**https://www.tsa.org.tr/tr/yazi/yazidetay/425/yesilcam%E2%80%99in-beyaz-mendili

***MASDAR, Funda, Orhan Kemal Uyarlamalarında Çukurova Gerçeğinin Yansımaları

Evrensel'i Takip Et