20 Eylül 2022 04:50

Karanlık odalarda çöpten kurulan bir hayat!

Ağrı Patnos’ta engelli bir babanın 11 çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Meliha'nın 37 yıllık yaşamı yoksullukla mücadeleyle geçmiş. Eşi ise tersaneye bağlı atölyede taşeron işçi olarak çalışıyor.

Meliha ve ailesinin yaşadığı gecekondu. | Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Pendik Esenyalı Mahallesi’nin ara sokağında bir gecekondu. Dökülen boyaları yıllardır bakım görmediğini gösteriyor. İki göz odalı evin kapısından girer girmez nemli, ağır bir rutubet kokusu karşılıyor. Meliha, altı çocuğu ve eşiyle bu evde yaşıyor. Evin odalarında konu komşunun yardımıyla alınan eşyalar var. Ama yetersiz. Altı çocuğa sadece üç yatak düşüyor. Ağrı’dan dört yıl önce yoksulluk nedeniyle göç etmişler. Eşi tersaneye bağlı bir atölyede taşeron işçi olarak çalışıyor. Aldığı asgari ücret, göç etmelerine neden olan yoksulluktan kurtarmamış.

Meliha, Ağrı Patnos’ta engelli bir babanın 11 çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiş, 37 yıllık yaşamı yoksullukla mücadeleyle geçmiş. 23 yaşındayken evlendiği eşi dört sene evveline kadar Ağrı’da briket ocağında çalışıyormuş. Toz, akciğerlerine hasar verince işi bırakmak zorunda kalmış. Doktor “Tozlu işlerde çalışırsan ölürsün” demiş. Sağlığına uygun başka iş bulamayınca İstanbul yoluna düşmüşler. Eşi üç yıl iş bulamamış. Bu nedenle tüm yük asgari ücretin yarısına meyve sebze halinde iş bulan Meliha’nın sırtına binmiş. “Buzdolabımız bile yoktu o zaman” diye anlatıyor o dönemi. Meliha son çocuğuna hamile kalınca işi bırakmak zorunda kalmış. Eşinin iş bulmasına kadar geçen bir yıllık sürede yardımlarla ayakta kalabilmişler. 

ÇÖPTEN TOPLANAN EKMEKLER

Eşi 10 aydır Dilovası’da tersaneye bağlı bir atölyede asgari ücrete çalışıyor. Ancak hayat pahalılığının her gün yükseldiği bir dönemde, asgari ücretle altı çocuklu bir ailenin yaşamı yardımlarla bile sürdürülemiyor. “Çöpten ekmek topluyoruz” diyor Meliha: “Evde çocuklara kahvaltıya koyacak bir şey yok. Eşim işyerinde verilen küçük kahvaltılıkları yemeyip eve getiriyor. Arkadaşlarından kalan bayat ekmek parçalarını toplayıp getiriyor. Bazen askıda ekmeğe gidiyoruz ama hep olmuyor. Bazen olmayınca çöplere gidip ekmek topluyorum.”
Çocukların beslenme çantasına da ekmek arası domates ve marketten aldığı margarini sürüyor bazen. Ekmeğin içine koyduğu domatesleri de pazardan pazara, arta kalan çürüklerle çıkıklarla elde ediyor. Akşam yemeği ise makarna ve pilavdan ibaret: “Bunları da yapmasam hepten aç kalırız” diyor ve devam ediyor: “Asgari ücret ne ki geçinelim! Kira 1500 lira. Ev sobalı, kışın yine mahallede dolaşıp çöpe atılan tahtaları toplayıp gelip yakıyorum. Bize kömür odun yardımı çıkmıyor. Eşim sigortalı olduğu için eğitim yardımı da vermediler bu sene. İBB’den gıda kartı alıyorum, o da yetmiyor. Hiçbir şey alınmıyor.”

SOKAK IŞIĞINDAN YARARLANIYORLAR

Evin ihtiyaçları sadece gıda değil, faturası, çocuğun bezi, çocukların kıyafeti, ayakkabısı, Meliha’nın ve genç kızların pedi... Temel ihtiyaçlar bunlar ama hep eksik kalıyor: “İlk sene çocuğumun öğretmeni karşılamıştı bez masrafını. Bu yıl eski bezler bulup kesip bebeğe bez yapıyorum. Ama çocuk pişik oluyor. Ped alamıyoruz, yine bez kullanıyoruz. Hijyenik değil ama sağlığımızı boş verdik zaten. Çocuklarımın ayakkabısını da çöpten karşılıyorum. Atılan ayakkabılardan uygun olanını getirip giydiriyorum. Bazen Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine gidip yardım alıyoruz. Çocuklara geçen oradan kıyafet alabildim. Elektrikten çok tasarruf yapıyoruz ama yine de 185 lira gelmiş. Düşünün akşam lamba yakmıyoruz, sokak lambasının ışığı vuruyor buraya, onu kullanıyoruz. Televizyona günde bir saat izin veriyorum. O zaman da bütün elektrikleri, ışıkları kapatıyoruz. Bazen çamaşır makinesini kullanmayıp elde yıkıyorum, çok yakmasın diye. Ütü yapmıyoruz. Ama şofben var, o çok yakıyor çocukları yıkadığımda. Hep böyle kör gibiyiz evde, karanlıkta oturuyoruz. Devlet olsa, garibanlığımızı görse en azından faturamızı karşılar belki. Benim kullanmam gereken mide ilacım, kansızlık ilacım var. Ona 50 lira vereceğime çocuklara ekmek alırım diyorum, ilaçlarımı almıyorum.”

İşte asgari ücretli bir ailenin kemeri sıka sıka geldiği nokta. Karanlık odalarda sokak lambasının aydınlattığı kadar görebiliyorlar birbirlerini.

YOKLUK İÇİNDE OKUMAK

Altı çocuğun yaşları 1.5 ile 16 arasında değişiyor, İkisi erkek dördü kız. Onlar da pek çok şeyden özellikle de eşit eğitimden mahrum kalıyor. Yazın okullar tatil edilince anneleriyle beraber hurdaya gidiyorlarmış. Toplayıp sattıkları yine ekmek parası. Okul zamanı yine yardım kuruluşlarının yolunu tutuyormuş Meliha. Bu yıl Tuzla Belediyesine eğitim başvurusunda bulunmuş ancak yardım alamamış. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği aracılığıyla kırtasiye ürünlerinin bir kısmı karşılanmış ama hâlâ eksikler var. O eksikler yine yardımlarla tamamlanmaya çalışılıyor. Evin salonunda yerde çalışıyorlar sıra sıra dizilip, evdeki tek masa iki öğrenciyi anca alıyor. Beş öğrenci okutan Meliha’nın en büyük çocuğu meslek lisesinde ve üniversiteye hazırlanıyor. Tüm bu yoksulluğa karşı umutlu bir genç kız. Meliha da “Okusun, biz çok çektik, onlar hayatlarını kurtarsın” diyor. “Biliyorum işsizlik var, meslek lisesindeyim, pek çok dersi göremiyorum ama yine üniversiteye gidip elime mesleğimi almak istiyorum. Ben mesela test kitapları alamıyorum, çok pahalılar. Çözüp ders çalışmak istiyorum ama onları alabilecek bir durumda değilim. Üniversiteye gitmek istiyorum ama bu açığı da nasıl kapatacağım bilmiyorum” diyor kızı. Bu sene devletten eğitim yardımı alamayan aile, çocukların kırtasiye masraflarını yine Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği aracılığıyla karşılıyor. 
Böyle bir evde çocukların karnına hamburger, pizza girmiş midir hiç? Sabah doya doya kahvaltı yaptıkları, taze ekmeğin kokusunu aldıkları bir sabahları olmuş mudur? En sevdikleri yemek gelmiş midir rahatlıkla önlerine? Nedir ki en sevdikleri yemek? Ortanca kız çocuğu, “makarna” diyor, büyüğü, “pilav”. Annesi onları en sevdiği yemeklerin bunlar olduğuna ikna etmiş. Deşince, “Hamburger, pizza da çok severiz tabii ama alamayız onları” diyorlar.

Hayalleri de sevdikleri yemekler kadar mütevazı. Ortanca kız çocuğu kendilerine ait bir ev istiyor. Huzurlu bir ev olmasını. Aynı odada çifter çifter yatan kardeşlerin geniş, hepsinin ayrı yataklarının olacağı bir evi istemesi elbette lüks değil. Büyük kız çocuğu ise hayallerini sıralamakta çok zorlanıyor, “Bilmem, bir şey düşünmedim. Sadece okuluma odaklanmış durumdayım. Üniversiteyi kazanmak istiyorum” diyor. 

MELİHALARIN YAŞADIKLARI YARDIMLA AŞILMAZ!

Evlerini birlikte ziyaret ettiğimiz Esenyalı Kadın Derneği Başkanı Adile Doğan Meliha’nın yaşadıklarının aslında mahalledeki hatta memleketteki yoksulların yaşadıklarının bir özeti olduğunu vurgulayarak çözümün yardımlar değil, acil taleplerin karşılanmasından geçtiğini vurguluyor.

Her gün bu manzara ile karşılaşmaktan usanan bir öfkeyle sıralıyor bu talepleri Doğan: “Kadınların sürekli yardım arayışları her yerde sürüyor. Sabahtan muhtarlıklardan başlayıp derneklerle devam edip vakıflara kadar bir sürü yere başvuruyorlar. Sürekli asgari ücretin üzerine bir şey koyma arayışı var. Ek iş meselesinde artık insanlar tükenmiş durumda. Meliha’nın kocası anlattığı gibi ağır bir hasta. Ağır hasta olmasına rağmen hiç uygun olmayan koşullarda ve gece çalışıyor. Bunun karşılığında sadece eline asgari ücret geçiyor. Meliha’nın kocası fazla mesai talep etse bile buna bedeni yetmez. İnsanlar da artık çözümü bir şekilde birbirleriyle dayanışma ve yardımlaşmayla buluyor. Buna da 20 yıllık iktidarları boyunca vatandaşı bir şekilde yardımlara muhtaç etmeleri, insanca yaşam koşullarını talep etmekten bile uzaklaştırmaları neden oldu.”

Şu an en çok okul yardımı talebiyle karşılaştıklarını dile getiren Doğan, “Okul kitabı bulmuşsa çantayı bulamıyor, çanta varsa defteri yok. Çocukların kimi artık poşetle, bez çantayla okula gidiyor. Bu tablo yaratıldı, bu yoksunluğun zemini hazırlandı. Şimdi devletin kaynakları boşaldı ve insanlar yeterince destek ve yardım alamıyorlar. İktidarın hiçbir organından, hiçbir hücresinden yapılan yardımlar yoksulluğu gizleyemiyor, yetmiyor. Örneğin Pendik Belediyesi kırtasiye yardımı dağıtımı yaptı. Ama bir ay içerisinde bizim derneğimize yardım talep eden 200 aileden hiçbirine çıkmadı. Mahallenin çoğu belediyenin bağlı bulunduğu kurumların dağıttığı desteği alamamış durumda. Kime ne kadar verildi, sonuç yok! ‘Yaptık, dağıttık’ diyorlar ama bunun yansımasını göremiyoruz. Bunların yoksullara ulaşması konusunda da ciddi bir sorun var. İnsanlara sürekli yardım adı altında aslında sadaka veriliyor” dedi.

“Emekçiler, işçiler, Meliha gibi yoksullar insanca çalışma ve insanca yaşama koşullarından uzaklaştı” diyen Doğan şöyle devam etti: “Ne olursa olsun iki yaka bir araya gelemiyor. Biz de bu tablo karşısında daha geçen seneden tespit ettiğimiz okula beslenme götüremeyen çocukların bir öğününün ücretsiz olması talebi ile çağrı yapıyoruz. İnsanca çalışma ve insanca yaşama koşulları istiyoruz. Meliha’nın kocasının günde yedi saat çalışması gerekiyor ama aynı zamanda kendisinin ve altı tane çocuğunun karnını doyurabilecek bir ücret alması gerekiyor. Ücretlerin yükseltilmesi ek zam talebinin de hayat bulması gerektiğini söylüyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Kira fiyatlarının, gıda zamlarının düşürülmesi gerektiğini savunuyoruz. Meliha’nın çocukları ekmek arasına domates koyup getirdiğini söylüyor. O ekmek o çocuğun çantasından çıkarıp yeninceye kadar domatesin suyu ile sırılsıklam oluyor, kokuyor. Çok açık ki Meliha gibi milyonlarca emekçi aile şu an sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Çöp toplayarak, pazar altlarından erzak kaldırarak. İşte birlikte gidip gördüğümüzde o rutubetli, nemli, pis kokulu evde küçük bir bebeğin de varlığını düşünürsek sağlıksız bir ortamda yaşamaya çalışıyor bu aile. Bir an önce çocukların sağlıklı ve ücretsiz bir öğün alması, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, ek zam talebinin karşılanması gerekiyor. Bu acil taleplerimiz için de yan yana gelip mücadele etmemiz şart.”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Oya Ersoy: 5-17 yaş arası 1 milyon 200 bin 892 çocuğun okul kaydı neden yok?

SONRAKİ HABER

Kraliçe Elizabeth için cenaze töreni düzenlendi | Kraliçeye pahalı veda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa