Posta hayatlar
Posta hizmetlerinin bir kısmı ucuz işçilik için taşerona verilmiş. Asgari ücrete çalışan bu işçiler maksimum iş yapmalarına rağmen aldıkları asgari ücretleri bile zamanında alamıyor. Çünkü taşeron denilen illet burada da işçilerin yıllardır kanını emiyor ve yetmemiş olacak ki emdiği kan, hala işçilerin ücretlerini vermiyor.
AKP iktidarıyla hayatın her alanını taşerona devreden zihniyet, yeni soygun alanlarını icat etmedeki başarısını PTT’de de ortaya koymuş durumda. Kuruma maliyeti aynı olmasına rağmen bir başka el eliyle, işçilerin iş güvencesini ortadan kaldırarak ve onların daha ucuza çalışmasını sağlamaktadır. Kuruma maliyeti aynı olmasına rağmen işçinin cebine giren para azalmakta, tuzu kuruların cebine giren para sürekli fazlalaşmaktadır. İnsanların kalın bağırsağındaki ASALAKTAN farkı olmayan taşeron sistemi, aynı o PARAZİT gibi bedavadan geçinmektedir. Kanunen taşeron uygulaması yasak olmasına rağmen birileri sürekli bunlara göz yumarak beslemektedir.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2007/3132 Esas ve 2007/14914 karar numarasıyla 14.05.2007 tarihinde PTT bünyesinde taşeron uygulamasının kanunen yapılamayacağını kesin karara bağlamasına rağmen, halen PTT bu uygulamaya hiç hız kesmeden yıllardır devam etmektedir. Kanunu, yasaları ve mahkeme kararlarını hiçe sayan PTT sorumlu olduğu işçilerin ücretlerini bile ödememektedir. Bu kanunsuzluğu da siyasi irade çanak tutmakta ve göz yummaktadır.
PTT’de örgütlü Memur-Sen ise PTT’de çalışan işçiye bırakın sahip çıkmayı, ücretlerini alamadıkları için yaptıkları eyleme bile destek vermemiştir. KESK ve DİSK postane önünde PTT işçileri için eylem yaparken Memur-Sen karşı kaldırımda kıyafet özgürlüğü için imza toplama telaşındaydı. Asıl işini bile daha yapamamışken, başka alanda ölesiye mücadele etmesi sanırım kuruluş amacının en temel ilkesi.
Tüm bunların kabahatlisi kim diyince de sözü üstada bırakmak gerek ;
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
*Birleşik Metal İş Kocaeli Şube Sekreteri
Evrensel'i Takip Et