Gebze’den işçiler: Sadece çocuklar için çalışır durumdayız
Gebze’de servis durağında konuştuğumuz işçiler, geçim derdinin gün geçtikçe arttığını, çocukların eğitimi için ellerindekini son kuruşa kadar harcadıklarını ifade etti.
Fotoğraf: Evrensel
Dilara KANIK
Hasret Gültekin KOZAN
Gebze
Okullar açıldı, işçi aileleri çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak ve evi geçindirebilmek için temel harcamalardan kıstıkça kısıyor. Gebze’de servis durağında konuştuğumuz işçiler, geçim derdinin gün geçtikçe arttığını, çocukların eğitimi için ellerindekini son kuruşa kadar harcadıklarını ifade etti.
İki çocuğu üniversitede, bir çocuğu da lisede okuyan Autoliv işçisi, çocukları için yaşadıklarını söyledi. Liseye giden çocuğunun sadece giyim masrafının 890 lira tuttuğunu söyleyen Autoliv işçisi, “Sonuçta okutmak zorundayız. Kendimizden kısıyor, çocuklar için yaşıyoruz. Liseye giden çocuğum için okul alışverişi şimdiden 1500 TL’yi buldu. Sadece elbisesi 890 TL. Okula servis ile değil, belediye otobüsüyle gidiyor. Servis ücreti nereden baksan 1000 lira. Üniversiteye giden çocuklarım devlet yurdunda kalıyor. Devlet yurdundan memnun olmak zorundalar, başka alternatifleri yok” dedi. Sendikalı bir fabrikada çalıştığını söyleyen Autoliv işçisi, henüz öğrenim ödeneği almadıklarını, beklediklerini belirtti.
"BESLENMEYİ EVDE YAPIYORUM"
Eczacıbaşı’da taşeron olarak çalışan bir kadın işçi, üç çocuğundan ikisinin lisede birinin de ilkokulda okuduğunu söyledi. Eşinin de çalışmasına rağmen çok zorlandıklarını söyleyen kadın işçi, “Çocuklar için her şeyin en ucuzunu aldık. Bulabildiğim en ucuz çanta 50 lira, o da kaliteli değil. Kalitesiz, ucuz ürünler alarak gidermeye çalıştık ihtiyaçlarımızı. Zor olsa da hayatta kalmaya çalışıyoruz. Çocuklara önceden iki ayda bir ayakkabı alırken şimdi en fazla altı ayda bir alabiliyoruz. Herkes için durum aynı. Önceden pazara gidince 300 TL’ye ihtiyacımız olanı alabiliyorduk, şimdi 300 TL’ye hiçbir şey alamazsın. Önceden 3 kilo alsam şimdi 1 kilo alıyorum. Sadece çocuklar için çalışır durumdayız” dedi.
"GİYİM KUŞAM ARTIK BİTTİ"
Biri üniversiteye giden, diğeri de üniversiteye hazırlanan iki çocuğunun olduğunu söyleyen bir başka otomotiv yan sanayi işçisi kadın, “Eskiden memleketlerimizde yaşıyorduk, başka bir sürü tanıdığımız aile de öyle. Sonra şehir merkezlerine taşındık. Baba çalışırdı anne de çocuklara bakardı. Şimdi anne-baba çalışıyor, hatta 16 yaşındaki çocuklarımızı da çalıştırmak zorunda kalıyoruz. Sırf masraflarımızı karşılayabilelim diye. Ama maalesef yine karşılayamıyoruz. Şu fırına girin, ekmeğin tanesi ne kadar diye, bakın ona göre hayata devam edin. Şuradan gidin bir peynir alın, kilosu kaç para? Bunu hiç tartışmaya bile açmamıza gerek yok. Bu durumu, bu pahalılığı görmeliyiz artık” dedi.
Asgari ücret aldığını söyleyen kadın işçi şöyle devam etti: “Kadınlar her zaman en çok çalışan en çok yorulan ve bu pahalılıkta en çok ezilen durumda. Hem dışarda çalışıyor hem geliyor evde çalışıyor. Hem de az bir gelir olmasına rağmen bir denge kurmaya çalışıyor. Ben araba parçası üreten bir fabrikada taşeron firmada, asgari ücret ile çalışıyorum. Açıklanan resmi enflasyon rakamlarına inanmıyorum. Gerçek rakamları açıklamıyorlar. 4 kişilik bir ailenin hanesine giren en az 13-14 bin lira olması lazım. Gerçi bu para sadece evin ekmeğini, peynirini karşılaması için. Zaten giyim kuşam bitti” diye konuştu.
"EVLENMEK BU DURUMDA ÇOK ZOR"
25 yaşında genç bir metal işçisi düğün yapmanın, ev almanın imkansız olduğunu dile getirdi. Askerliğini yaptığından beri çalıştığını söyleyen işçi, “Ben sendikalı bir yerde çalışıyorum, diğer yerlere göre biraz daha iyi. Üç yıl için 16 bin lira banka promosyonu aldık ama ek zamma dair henüz bir şey yok. Gelecek planlarım arasında evlenmek var ama ekonominin geldiği bu durumda biraz zor. Evlilik için birikim yapmaya çalışıyoruz ama yapamıyoruz. İşçilerin bu koşullarda birikim yapması imkansız. Düğün yapmak istesen 200-300 bin lirayı gözden çıkartmak zorundasın. Ev almaya kalkmış olsan, kredi çeksen faizler çok yüksek. Şu an gençlerin çoğu yurt dışına çıkmak, ülkeden gitmek istiyor ve bunun yollarını arıyor. Benim de imkanım olsa ben de gitmeyi istiyorum ama geçinmek zorunda olduğum için fabrikada çalışıyorum” dedi.
"PROMOSYONLAR ARTIRILMALI"
Bir otomotiv yan sanayi fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir başka işçi, eğitim çağında çocuğunun olmadığını söyledi ama promosyon tartışmalarına değindi. Çalıştığı fabrikada banka promosyonu aldıklarını belirten işçi, “Ne kadar alsak da az. Gerçek enflasyon oranı açıklanan rakamlardan çok daha yüksek. Bize yansıyan rakamlar gerçek değil. İstediğimiz promosyon ücreti çok daha yüksek ama bize promosyonun az olmasına dair bir sürü sebep sunuyorlar. Durum sadece patron ile banka arasındaki bir anlaşma gibi duruyor ama sendikalı iş yerlerinde işçinin hakkı olan promosyonu alması için sendikalar işvereni zorlamalılar. Çünkü sendikalar işçilerin hakkını savunmak için vardır. Sendikaların Ankara’daki ağababaları görevini yapmalı. O yüzden promosyonun daha fazla olması için de gerekli mücadeleyi vermelidir” dedi. Ek zam tartışmalarının fabrikada konuşulduğunu ama bunun için herhangi bir adımın atılmadığını söyleyen işçi, “Şu koşullarda bir işçisinin minimum 17-18 bin lira maaşının olması lazım” diye konuştu.
"DÜŞÜNMEMEMİZ LAZIM AMA ERDOĞAN DÜŞÜNDÜRÜYOR"
İşçilerle yaptığımız görüşmeleri gören 12 yaşındaki bir çocuk da “Ne sordunuz, ben de görüş vermek istiyorum” diyerek bizi durdurdu. 5’inci sınıfa giden çocuk, “Okul alışverişi için çok şey alamadım. Geçen seneden duran şeylerle idare ediyorum. Şu an biraz sıkışık o yüzden alamadık. Onlar bana ikinci döneme kadar yeterse, babamın maaşı artarsa o zaman alabileceğiz” dedi. Sadece babasının çalıştığını söyleyen çocuk, “Annem 1. sınıfa başlayan kardeşime bakmak için işten çıktı. Kardeşimin okul masrafları 3 bin TL tuttu. Arkadaşlarımda da bu durumu yaşayanlar var. Gündem çok kötü. Bu durumları bizim, çocukların düşünmemesi gerekiyor. Ama Erdoğan bize düşündürüyor” dedi. Kantin fiyatlarının çok pahalı olduğunu söyleyen çocuk, “Tost 12 lira. Bazen evden götürüyorum. Bazen annem 5 lira veriyor, onunla idare ediyorum” dedi. “Okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilmesini ister misin?” diye sorduğumuz çocuk, “İsterim ama vermezler” ifadelerini kullandı.