Ercüment Akdeniz: Sadece seçim ittifakı denklemiyle ortaya çıkmadık, biz bir mücadele ittifakıyız
Artı TV'de konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek ve Özgürlük İttifakı için "Sadece seçim ittifakı denklemiyle ortaya çıkmadık, biz bir mücadele ittifakıyız" dedi.
Ekran görüntüsü, Artı TV canlı yayınından alınmıştır.
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Artı TV'de Kemal Avcı'nın sunumuyla canlı yayımlanan "Ankara Gündemi" programında 24 Eylül'de yol haritasını açıklayacak Emek ve Özgürlük İttifakı'na dair açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Elazığ ziyaretinde maruz kaldığı pankart provokasyonunu kınayan Akdeniz, "Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının, Kürt siyasetçilerin bir an önce özgür bırakılmaları talebinimizi de kararlı şekilde yineliyoruz" dedi.
Görüşleri farklı olsa da tek adam yönetimi tarafından kim garde uğrarsa onun yanın olduklarını ve olacaklarını vurgulayan Akdeniz, "Sayın İmamoğlu'nun haksız bir duruşması yine gündeme gelecek. Sayın Kaftancıoğlu'nun siyaset yasağı konusunda da yüksek dayanışmamızı gösterdik, yine gösteririz. Seçim güvenliği konusunda da ortak yaklaşımımız devam edecek. Hep beraber Adil Seçim Platformu'nun içerisindeyiz zaten" diye konuştu.
AMİNİ EYLEMLERİ: BU SADECE İRAN'DA YAŞANAN BİR OLAY OLARAK GÖRÜLMEMELİ
İran'da süren Mahsa Amini eylemlerine de değinen ve Amini'yi saygıyla anan Akdeniz, "Bu sadece İran'da yaşanan bir olay olarak görülmemeli. Ortadoğu'da kadının özgürlüğü, gerçek anlamda bir laiklik ihtiyacı var ve Türkiye demokrasi güçlerinin çok güçlü bir dayanışma göstermesi gerekiyor" dedi.
"MUSA ANTER DAVASI HALK BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ"
Musa Anter davasına da değinen Akdeniz, "Kürt bilge insan Ape Musa'yı sevgiyle saygıyla anıyorum. Bu dava zaman aşımına uğratılıyor. 21 yıllık AKP iktidarında bir bütün olarak sorumluluk var. Bu iş bu noktaya gelmemeliydi. Yarın duruşma var. Böyle sonuçlanırsa, bu yalnızca JİTEM suçlarının, halka karşı işlenmiş suçların üzerine bir sünger çekilmesi olmayacak. Yeniden çete ve mafya düzenine, yeniden siyasi cinayetlere ve Türkiye'nin yeniden bu karanlık güçlerin önüne atılmasına vesile olacak. Bu yüzden halk bitti demeden bu dava bitmez, bitmemeli" ifadelerini kullandı.
"NEFRET DEĞİL KARDEŞLİK KAZANSIN"
Pazar günü düzenlenen LGBTİ karşıtı mitinge dair de değerlendirmelerini dile getiren Akdeniz, "İstanbul Sözleşmesi'ni de hedefe koyan bu mitingler nefret suçudur. Valiliklerin bu mitinglere izin vermesi kabul edilemez. Kamuoyu vicdanında bunun yeri yoktur. Biz nefret değil kardeşlik kazansın diyoruz. Hem sağduyu hem de demokrasi mücadelesini yükseltme çağrısı yapıyorum" dedi.
"YENİ BİR YOL AÇIYORUZ"
Emek ve Özgürlük İttifakı'nın hedeflerine değinen Akdeniz, "Adaylık tartışmalarına kilitlenmiş bir seçim denkleminde halkın örgütlü, birleşik mücadelesi sahada kendisini ortaya koyamıyor. Enflasyon, yolsuzluklar, yasaklar karşısındaki durum da böyle. Olay, seçim olacak, bir kesim gelecek ve her şey güzel olacağa bağlanırsa biz buradan bir çıkış elde edemeyiz. Seçimleri önemsiyoruz, halkı seçeneksiz bırakmıyoruz. Artık Emek ve Özgürlük İttifakı da var. Sadece iki blok yok. Yeni bir yol açıyoruz. Bunun ihtiyacı olarak ortaya çıkıyoruz. Bizim farkımız; her şeyi seçime, sandığa odaklayan, çözümü ve kurtuluşu sadece orada gören yaklaşım değil, halk ne kadar işçi sınıfı ne kadar örgütlü olursa, emekçiler gücünü ne kadar meydanlarda gösterebilirlerse, grevlerle üretimden gelen gücünü ne kadar gösterebilirlerse, demokratik dönüşüm o kadar kolay olur. Bu işin sigortası olur. Seçimlerden sonra da hakları büyütmenin güvencesi bu olur. Biz sadece bir seçim ittifakı denklemiyle ortaya çıkmadık. Biz bir mücadele ittifakıyız. Sömürülen, baskı altında tutulan bütün halkların, emekçilerin mücadele ittifakına kapı açıyoruz" dedi.
DEKLERASYONDA NE VAR?
Akdeniz, 24 Eylül'de halk buluşmasıyla açıklanacak deklerasyona dair de şunları söyledi:
"Bizi bir araya getiren ilkelere değinirsem şunları söyleyebilirim. Bir: Ekonomide temel sorun Türkiye'de ve dünyada sadece kötü yönetimlerden kaynaklanmıyor. Kapitalizmin doğasına ilişkin bir sorun var. Üretim anarşisi var, plansız ekonomi var, zengin sınıfları sürekli zengin eden bir amaç var. Kapitalizme alternatif bir ekonomik bir modelle çıkmadığınız zaman, yeni bir toplumsal bölüşüm rejimi ortaya koymadıkça burada bir sonuç elde edilemez. Grev yasaklarının kalktığı bir Türkiye olacak. 21 yıllık AKP döneminde 200 bin işçinin grevine yasak koyarsanız, o grev yasaklarında halen ıslak imzanız varsa ekonomide farklı bir tablo ortaya koyamazsınız. Önce grev özgürlüğünü, sendikalaşma özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü kararlı biçimde ortaya koyacaksınız. Özeleştiri vereceksiniz. Patronların elindeki o silahı yasaklayacaksınız.
İkinci olarak demokratik bir anayasa. Demokratik anayasa olmadan Türkiye'nin bir çıkış yolu bulması mümkün değil. Bizim açımızdan tek adam yönetimi zaten gitmesi gereken bir yönetim. Hep beraber göndermemiz gereken bir yönetim. Eğer bir kez daha halktan kredi alırsa, faşist bir rejimi, faşist bir anayasayı da inşa etmekten geri durmayacaklar. Ama biz 'Ne tek adam yönetimi ne de güçlendirilmiş parlamenter sistem' diyoruz. Arkadaşlarımızın altılı masada yaptığı çalışmalar basına yansıdığı kadarıyla bizim açımızdan çok altı dolmuş çalışmalar değil. Biz tam halk egemenliğini savunuyoruz. Sadece dört yılda bir seçimlerle iktidarların oluşması değil, halkın tabanda halk meclislerinde örgütlendiği, karar mekanizmalarında doğrudan yer aldığı, görevini yapmayanları görevden alabildiği ve meclisle birleşmiş bir halk egemenliğinden söz ediyoruz.
Demokrasi açısından da bunun laiklik ile taçlanması gerekiyor. Laiklik de devletin yansızlığıdır, inananlar ve inanmayanlar karşısında. Din ve devlet işlerinin tamamen ayrışmasıdır.
Dış politikada savaş tezkelerine hayır diyen bir anlayışımız var. Bu iktidarın en büyük kötülüklerinden biri şu oldu. 'Yerli ve milli' iktidarın yayınına övünerek 'Yerli ve milli muhalefeti inşa ediyoruz' diyorlar. Bu ne demek? Yunanistan ile savaş tezkeresine evet veren bir muhalefet istiyorlar. Sınır ötesi operasyonlarda aynı şeyi istiyorlar. Kürt sorununun demokratik çözümünde aynı yaklaşımlar… Kürt sorununun çözümünde de eşit haklara dayanan, Türk ve Kürt halkını beraber kurucu bir unsur olarak gören, Türk ve Kürt emekçilerinin birliğine dayanan demokratik bir anayasa ile kurucu bir esasla ancak bir çözümü geliştirebileceğimizi düşünüyoruz." (HABER MERKEZİ)