Örgütlenme engeliyle karşılaşan sendikacılar: Baraj kaldırılsın, itiraz engellensin
İşçilerin sendikalaşmasının önünde bulunan yasal engellere dikkat çeken sendikacılar barajın kaldırılmasını, yetki itirazının da engellenmesini talep ediyor.
Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Son dönemde çeşitli iş kollarında işçilerin sendikalaşma eğilimleri artıyor. Ancak Anayasa’da yer alan bir hak olmasına rağmen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, bu haklarını elde edebilmek için mücadele etmek zorunda kalıyor. Sendikaların ve işçilerin önünde yer alan engellerden öne çıkanları ise baraj ve patronun yetkiye itiraz hakkı. İş kolunda yüzde 1 oranında örgütlü olmayan sendikalar toplu sözleşme imzalayamazken, toplu sözleşme yetkisi olan sendikalar ise patronun itirazıyla karşılaşıyor. Yetki itirazı davalarının 5 yılı bulabildiğini, bazen bu sürenin sonunda örgütlendikleri iş yerlerinde üyelerinin bile kalmadığını dile getiren sendikacılar, “Yetkiyi bakanlık veriyor, patronun itiraz hakkı olmamalı. Bununla ilgili yasal bir düzenleme yapılmalı” diyor.
BARAJ, İTİRAZ, İŞTEN ATMA, PATRON SENDİKALARI...
İstanbul’daki Öztaş Çorap ve Çiftçiler Ayakkabı Türk-İş’e bağlı DERİTEKS’in örgütlenme çalışması yaptığı işyerlerinden. DERİTEKS Genel Başkanı Makum Alagöz örgütlülüğün yüzde 85’e varmasına rağmen baraj engeli nedeniyle bir adım atılamadığını, patronun da bu durumu kullandığını anlatıyor: “İşverenler de bizimle görüşmeyi bir türlü kabul etmedi. Kabul etmediği gibi başka sendikaların örgütlenmesi için uğraş verdi. Bu süreçte başka sendikalar da bizim baraj engelimizi fırsat bilerek harekete geçti ve bizde örgütlenen işçileri kendileri örgütlemeye çalıştı...”
DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş Genel Başkanı Birol Sarıkaş da iş yeri ve iş kolu şeklinde ikili bir baraj engeli olduğunu belirtiyor. Sarıkaş bu engellerin aşılması durumunda ise işçilerin işten atılması, patrondan yana sendikaların getirilmesi gibi yöntemlerin kullanıldığını söylüyor: “Böyle müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyor işveren. İş yerlerindeki aktif örgütlü işçileri, sendika yöneticilerimizi tehdit etmeye kadar varıyor. Bizim örgütlenme faaliyeti yürüttüğümüz yerde, barajı geçmiş kendini yetkili gören sendikalar da bizim aleyhimize çalışmalar yürüterek, ‘Onların baraj sorunu var, yetkisi yok’ diyerek işçilerin iradesine, demokratik seçimlerine müdahale ediyorlar. Sadece bize değil kendi aralarında da centilmenlik anlaşmaları yapan yetkili sendikalar da birbirlerine ‘Siz bizim işyerlerimize dokunmayın, biz size’ diyerek işçilerin iradesini kendileri ipotek altına alıyorlar. İşçilerin Anayasa’yla, yasalarla, bir taraftan işverenler eliyle, bir taraftan iş birlikçi sendikalar tarafından iradeleri engelleniyor. Bu yüzden de ortada ciddi bir sendikasızlık oranı var, sendikal haklardan yararlanamıyor işçiler.”
MAHKEME SÜRECİ UZADIKÇA UZUYOR
Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Başkanı Necmettin Aydın baraj sorunu yaşamasalar da örgütlenme sürecinde pek çok sorunla karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyor. En büyük engellerden birinin patronların yetkiye itiraz etmesinin olduğunu belirten Aydın, “Çoğunluğu elde edip örgütlenmeyi sağladığımız yerlerde Bakanlık yetkiyi tanısa dahi işverenin yetkiye itiraz hakkı var. Bu süreçten sonra yetki itirazı davası ya da işe iade davası 4 ay sürmesi gerekirken 5 yıl sürüyor. İşveren davayı yetkisiz bir mahkemeye taşıyarak da yapıyor bunu” diyor.
Aydın, Gebze’deki Baldur Süspansiyon fabrikasında yaşananların, karşılaştıkları engeller açısından açık bir örnek olduğunu ifade ediyor: “Baldur’da işveren toplantılara katılmadı. O dönem zaten işçilerin hepsini çıkardı. Biz mücadelemizi ısrarla sürdürdük ve 5 yıl sonra kesinleşmiş yetki geldi. Ama o 5 yılda üye işçi kalmamıştı. Biz işçileri yeniden sendikaya üye yaptık. İşveren ısrarla yine yanaşmadı, grev kararı aldık. İşveren grev kırıcılığı yapmak için her yolu denedi. Sarı sendikalarla iş birliği yaptı, bir sürü hile hurda çevirdiler. Rüşvetle, tehditle, ‘Cumhurbaşkanına yakınız’ diyerek, işçileri villalara götürüp eğlendirerek, yemek vererek, akla hayale gelmeyecek yöntemlerle sendikadan uzaklaştırmaya çalıştılar.”
Bunların yanı sıra başka işyerlerindeki örgütlenmelerinde patronun iş kolu değişikliği yapması, şirket içinde şirket kurması ve o şirketleri farklı iş kollarında göstermesi gibi yöntemlere başvurduğunu anlatıyor.
YASAL DÜZENLEME ÖNEMLİ
Yasaların patrondan yana olduğunu, işçilerin hak arayışlarında karşılarına kolluk güçlerinin sert müdahalelerle çıktığını, valiliklerden belediyelere devletin tüm kurumlarının işçilerin karşısında olduğunu belirten Necmettin Aydın şunları söylüyor: “Sendikalar ve işçiler karşısındaki bu yasalar ve engeller için sürekli bakan ve milletvekilleri ile görüşmeler yapıyoruz. Kanunlardaki bu açıkların kapatılması, düzeltilmesi lazım. Bunlar yapılmıyor, siyasi iktidarın tercihi bu. Gerçekten adaletli, hakkaniyetli bir iktidar başa gelirse bunlar düzeltilebilir.”
Aydın yaşanan bu sorunların çözümünde önemli bir yanın da mücadele olduğunu anlatıyor: “Eğer bir fabrikada çok örgütlüysek işgal ediyoruz, üretimi durduruyoruz, işverenin tepesine biniyoruz. İşveren ya fabrikayı kapatacak ya anlaşmak zorunda kalacak. Öyle olan fabrikalar da oluyor. Ama örgütlü yerlerde de işçi sınıfı çok politik değil. Kendi haklarının politikadan geçtiğinin de çok farkında değil. O politik bilinci kazandırmak için eğitimler, toplantılar yapıyoruz. İşçi de katılıyor ama kolay değişmiyor. Basını da görüyorsunuz, sendikalar terör örgütleri gibi gösteriliyor. İşçiler biraz korkuyorsa çözülüyor. Dolayısıyla yasal düzenlemeler çok önemli. Çağrımız elbette işçilerin mücadeleci sendikalarla buluşması, kendi haklarını bilmeleri, öğrenmeleri, hem eylem ve etkinliklere hem kararlara mutlaka dahil olmaları. Alınırsa böyle sonuç alınabilir.”
FİİLİ MÜCADELE ÖNEMLİ
Çalışma yaptıkları bütün fabrikalarda iş yeri komitelerinin işçilerin bilinçlenmesi için önemli olduğunu dile getiren Makum Alagöz şöyle devam ediyor: “İşçi mücadele ettiği sürece kazanan olur. Yetkimiz olmadığı halde örgütlü olduğumuz işyerlerinde toplu sözleşme yapabildik. Yeni örgütlenmeye çalıştığımız yerlerde daha çok sıkıntı yaşıyoruz. Baraj sıkıntımız varken, fabrikalarda yetki alamazken gerçekten fiili mücadele örgütlüyoruz. Eğer iş yerinde bir mücadele ağı yaratamazsan hiç başaramazsın. Ama elbette yasal engeller bir yandan elini kolunu bağlıyor. Biz bu yetki sorununu çözmek için Türk-İş Genel Başkanı ile bir görüşme yapacağız.”
"YASAL ENGELLER DE MÜCADELEYLE AŞILIR"
Bazen kimi sendikaların da yasalara sığındığını dile getiren Birol Sarıkaş, “Daha bu yolun başında sendikaların tutum alması gerekirken, biz yetkiyi alan sendikanın uzlaştığı bir noktayı görüyoruz. ‘Ne yapalım işte yasa böyle’ denen bir süreç de oluyor sendikalarda. ‘Dava süreci sonuçlanıncaya kadar bekleyeceksiniz’ deniyor. Oysa burada işçilerle beraber mücadeleci bir çizgi izlemek gerek. Evet örgütlenme önünde yasal engeller var, işveren işçinin önüne türlü engeller çıkartıyor, evet iş birlikçi sendikalar mücadeleden vazgeçirmek için elinden geleni yapıyor ama bizim de başka silahımız var. Örgütlenip, dayanışarak işçileri o bilinç noktasına getirerek, sadece sendikalara üye yaparak değil mücadeleci bir çizgide işvereni ve yasaları alt edecek yöntemlerle hareket etmek lazım. Biz üye olan arkadaşlara hep ‘Üye olmakla işin bitmiyor’ diyoruz. Bizim sizin için yapabileceklerimiz var ama kazanacaksak birlikte bir şeyler yaparsak kazanabiliriz. Bunun için işçinin bir bilinçle, grev komiteleri, dayanışma komiteleri, işçi komiteleri oluşturarak mücadele etmesi gerekir” diyor.
Bunun yasal engelleri aşmak için çaba gösterilmemesi anlamına gelmediğini belirten Sarıkaş şöyle devam ediyor: “Tam tersine bu mücadele zaten onları da ortadan kaldıracak sonuçlar doğuracaktır. İşçinin bu fiili mücadelesi, kendi aleyhine olan yasaları da parçalayıp atacaktır. Kendisinin özgür iradesiyle sendikasını seçebileceği, sendikalarını yönetebileceği ve o toplu pazarlık üzerinde kendisini layıkıyla temsil edeceği sisteme oturtacağız diye düşünüyoruz ve bu doğrultuda çabalarımızı sürdürüyoruz.”