21 Eylül 2022 22:41

Sibel Balaç için adalet günden güne gecikiyor

Cezaevlerindeki hak ihlallerinin sona ermesi ve adil yargılanma talebiyle ölüm orucunu sürdüren Sibel Balaç 38 kiloya düştü ve durumu kötüleşiyor. Annesi, "Evladımın ölmesini mi istiyorsunuz" diyor.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Cezaevlerindeki hak ihlallerinin sona ermesi, adil yargılanma gibi hak talepleriyle ölüm orucunu 270 günden fazladır sürdüren Sibel Balaç'ın durumu günbegün kötüleşiyor.

Balaç, sağlık durumu cezaevinde kalmasına uygun olmadığı için Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi'ne sevk edilmişti. Balaç'ın avukatı Ceren Yılmaz, müvekkilinin durumuyla ilgili bilgi verip serbest bırakılması çağrısı yaptı. Sibel Balaç’ın annesi Nuray Balaç da kızının durumunu anlatarak yetkililere “Evladımı bana verin artık. Evladımın ölmesini mi istiyorsunuz” diye seslendi.

"38 KİLOYA DÜŞMESİNE RAĞMEN SAĞLIK KURULU ‘İNFAZININ ERTELENMESİNE GEREK YOK’ DEDİ"

Sibel Balaç, Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nde tutulurken infaz erteleme talebinde bulunduklarını söyleyen Av. Ceren Yılmaz, süreci şöyle anlattı:

“Bu talebimiz üzerine rapor alınması için 7 Eylül 2022 tarihinde Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bulunan mahkum koğuşuna getirildi. Bir hafta boyunca sağlık kurulu raporuna esas olacak tetkikler yapıldı. Sibel, tetkikleri çoktan bitmiş olmasına rağmen 16 Eylül Cuma günü, yani hastanedeki 10. gününde sağlık kuruluna çıkarıldı.”

19 Eylül'de sağlık kurulunun Balaç'ın infazının ertelemesine gerek olmadığı ama tek de kalamayacağı yönünde rapor verdiğini öğrendiklerini söyleyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ankara İnfaz Savcılığı, 19 Eylül Pazartesi günü Sibel'in sağlık dosyasını İstanbul Adli Tıp kurumuna gönderdi. ATK'den gelecek cevaba göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı infaz ertelemeye ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar verecek. Biz ATK'nın hızla rapor vermesini talep ediyoruz çünkü Sibel'in tutulduğu mahkûm koğuşunun koşulları tarifsiz kötü. Sibel'in tutulduğu yer havalandırma sistemi olmayan, penceresinden ışık ve hava girmeyen, zeminin altında bulunduğu için lağım kokan, yemek kokularının dolduğu bir yer.”

"SAĞLIĞI HIZLA KÖTÜYE GİDİYOR"

Balaç’ın 15 gündür bu koşullarda olduğuna değinen Yılmaz, “Buradaki ilk haftasında 3 kilo kaybetti ve hızla sağlığı kötüye gidiyor. Tarafımıza Sibel'in 38 kiloya düştüğü bilgisi verildi. Sibel ölüm orucunda ileri günlere gelmiş olduğu için ısı, ışık, ses ve kokuya hassasiyeti var. Bu nedenle koku ve havasızlık onun günlük olarak tüketmesi gereken sıvı ve şekeri almasına engel oluyor” bilgilerini verdi.

Yılmaz, “ATK’nın bir an evvel raporunu açıklaması ve Ankara Cumhuriyet Savcılığının Sibel hakkında infaz erteleme kararı vermesi gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

ANNE BALAÇ: EVLADIM NEFES ALAMIYOR

Anne Nuray Balaç da "Benim evladımı cezaevinde kötüleştiği için hastaneye getirdiler. Durumu iyiye gitmiyor. Ben refakatçi olarak kalıyorum yanında” bilgilerini verdi.

Sibel Balaç’ın hastaneye geldiği ilk zamanlar yavaş da olsa yürüyebildiğini fakat artık yürüyemediğini anlatan anne Balaç, “Nasıl diye sorarsanız, kızım ayaklarının üstüne basamıyor. Kolundan tutarsam tuvalete götürebiliyorum. Gece uykuları hiç yok, ayakları yanıyor, çırpınıyor, kalbi ağrıyor, bütün kemikleri çıkmış evladımın. Bir de yatak yarası başladı. Anne olarak çok zorlanıyorum” dedi.

Hastanenin koşullarını anlatan anne Balaç "Hastanedeki koğuşumuz hava almıyor. Ben bile mahvoldum orada. Kendimden geçtim, evladım nefes alamıyor. Tuvaleti pislik içinde. Ben elimden geldiği kadar silmeye çalışıyorum ama temizlik malzemesi olmadığı için yeterli olmuyor. Havalandırma denen bir şey yok” diye konuştu.

Yetkililere seslenen anne Balaç, “Artık evladımı bana versinler. Ortada bir şey yok ve yavrum olmayan bir şeyle suçlanıyor. Sonuç bir an önce çıksın. Evladım can çekişiyor, çırpınıyor. Bir şey yapamamak benim için çok zor ve evladımı kaybetmek istemiyorum. Bunu bünyem kaldırmaz” dedi.

Anne Balaç sözlerini şöyle tamamladı:

“Adalet Bakanlığına, milletvekillerine, İçişleri Bakanı’na hatta Cumhurbaşkanı'na bile sesleniyorum. Bana evladımı verin artık. Evladımın ölmesini mi istiyorsunuz? İlla birinin ölmesini istiyorsanız evladımı bırakın artık benim canımı alın. Olmayan bir şeyle suçladınız. Gençliği mahvoldu yavrumun. 4 senesini mahvettiniz, 4 senesi kaldı. Ortada bir şey yok.” (HABER MERKEZİ)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Kağıthane'de Nurgül Altıntaş'ı ateşli silahla öldüren Eyüp Doğan hakkında müebbet hapis istemi

SONRAKİ HABER

Sedefnur Çağlar'ı yaralayan Ahmet Ata, 'kasten öldürmeye teşebbüs'ten yargılanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa