Bergama'dan Almanya’ya taşınan antik kent: Pergamon
Osmanlı, bir anlaşmayla Almanya’ya Haydarpaşa-Ankara demir yolu hattı boyunca 20 km enindeki alanda toprak altı zenginliklerinin çıkarılması hakkı verdi. Sonuçları Berlin’deki müzede sergileniyor.
Fotoğraf: Ali Çarman/Evrensel
Ali ÇARMAN
İzmir
İnsanlık bugünlere gelinceye kadar büyük değişim-dönüşümler geçirdi. Doğaya biçim verme, ekonomik-politik sistemlerle birlikte yol alarak günümüze devasa bir miras bıraktı. Bütün bu yaşananlar tarihe uygarlıklar diye not düşüldü.
Bizler de bu tatil dönemimizde ‘Pergamon Acropolis’ açık hava müzesini gezelim dedik. Müze giriş kapısına geldiğimizde birçok milletten ziyaretçi sıra bekliyordu. Türkiye’de müze ve benzeri yerlere girişte yerlilere ayrı, misafirlere-turistlere ayrı ücret talep ediliyor. Düpedüz ayrımcılık olan bu uygulama ile tarihe sahip çıkıldığı ileri sürülüyor.
ANADOLU TOPRAĞINDAKİ ZENGİNLİKLER
Göbeklitepe, Nemrut, Hasankeyf, Efes ve daha nice tarihi şaheserler gücün ve baskının aracı olarak (egemenliğin görkemi) genellikle yüksekçe yerlere kurulmuş.
Anadolu toprakları bir uçtan diğer uca çok zengin bir kültürel mirasa sahip. Ancak bu topraklarda öteden beri egemenlik sürenler bunun değerini bilmek, korumak, halka açmak yerine kendi menfaatleri doğrultusunda adımlar atmışlar.
Bu vurdumduymaz şahsi menfaatçi tutum sonucu irili ufaklı binlerce tarihi eser yurt dışına kaçırılmıştır.
BERLİN-BAĞDAT DEMİR YOLU HATTI
Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması 18. yüzyıldan itibaren büyük Avrupa devletlerinin gündeminden düşmedi ve bu ülkelerden eli en güçlü olan Almanya idi.
Almanya (Prusya) 1840’lardan itibaren Osmanlı ile olan ilişkilerini adım adım ilerletti. İş birliği öyle bir noktaya vardı ki, neredeyse tamamen Almanya politikalarına tabii olundu. Osmanlı imparatorluğunun 1880’lı yıllarda Almanya ile yapmış olduğu dönemin en büyük silah ticareti her iki ülke ilişkilerinde önemli bir gelişme olarak tarihe not düşüldü. Osmanlı, bir kez yakayı kaptırmıştı. Bu kez gündeme Berlin-Bağdat demir yolu hattı anlaşması geldi. Demir yolu hattı, tıpkı bugünün AKP’si tarafından uygulanan yap-işlet-devret modeliyle Almanya’ya verildi. Osmanlı bu anlaşmaya varmak için büyük ödünler verdi. Devlet, belli oranda bir kâr garantisinin yanı sıra, Deutsche Bank’a Haydarpaşa-Ankara hattı boyunca 20 kilometre enindeki bir şerit içinde kalan toprak altı zenginliklerinin çıkarılması ve ağaç kesme hakkı verdi.
BERGAMA’DAN BERLİN’E TAŞINAN TARİHİ ESERLER
Almanya bir yanda demir yolu çalışmaları diğer yanda; Bergama başta olmak üzere birçok bölgede kazı çalışmalarına girişti. Çalışmalar öyle bir boyuta vardı ki; Bergama bölgesinde yapılan kazı araştırmalarında çalışanların sayısı 200 kişiye vardı. Berlin’de bulunan Pergamon müzesini gezip görme şansınız olursa, bu talanın sonuçlarını görebilirsiniz.
Ege bölgesi antik döneme ilişkin tarihi eserlerle dolu geniş bir alan. Tarihçilerin 8 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ileri sürdükleri Pergamon’nun yazılı tarihi ise MÖ 4. yüzyıla uzanıyor. Pergamon, aynı ad ile anılan krallığın da başkentidir.
Bergama’dan devam edelim. Kalıntılara teleferik ve araba ile ulaşılabiliyor. Yüksekçe yere vardığınızda bugünün Bergama’sını kuş bakışı ile gözlemliyorsunuz. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki alanında insanın gördükleri karşısında şaşırmaması elde değil. Bunu rehberin, kalıntıları anlattığı turistlerin ifadelerinde de görmek mümkün. Hollandalı bir grubun yapıların 9 şiddetindeki bir depreme dayanıklı olarak inşa edildiklerini öğrendiklerindeki şaşkınlıkları yüzlerinden okunuyordu.
Müzenin hemen girişi sağ tarafında büyükçe bir panoda gezilecek 24 yerin adı hakkında kısa bilgiler verilmiş. Bunlardan Akrapol ve Asklepion önemli iki yer. Kral sarayları, Atehena Tapınağı, Zeus Sunağı, Traian Tapınağı, gymnasiumlar, Pergamon derisi olarak anılan parşömen üstüne yazılı 200 bin kitabın bulunduğu dört salonlu kütüphane, yamaçta kurulu ve 10 bin kişilik tiyatro görülecek yerler arasında.
PERGAMON ACROPOLİS’TEN KALINTILAR
Ne yazık ki, Zeus Sunağı ve Athena Tapınağı’nın yerinde yeller esiyor. Zira bu görkemli eserler Berlin’e götürülmüş ve Pergamon Museum da sergileniyor. Sarp ve yüksek kayalıklar üzerine kurulu, kendi döneminin ilkleri arasında yer alan Pergamon’da bugün geriye sadece kalıntılar kalmış.
Kalıntıları gezerken, bu tarihsel izler neden korunmuyor, neden gerekli değer verilmiyor ve neden orijinallerinin büyük bölümü başka ülkelerin müzelerinde sergileniyor soruları akıllara geliyor.
Üç saat kadar süren gezimiz esnasında dikkatimizi çeken bir olgu ise; yüzlerce eserin gelişigüzel istiflenerek kenarda tutulması. Sömürücü egemen sınıflar her şeye kendi çıkarlarına hizmet ettiği ölçüde değer verme yaklaşımı içinde olduklarından, tarihe karşı da büyük suç işliyorlar.
Bugünü anlamak, tarihte yaşanılanlardan öğrenmekle tamamlanır. Mezopotamya ve Mısır’dan sonra uygarlık alanı Ege’dir. Ege bölgesi tarihinin en önemli kenti olan başkent, eğitim ve tıp merkezi konumunda bulunan ve İzmir’e 100 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Bergama Açık Hava Müzesi fırsat olduğunda gezilip görülmeli.