Sophia Scholl ezilen halkların mücadelesinde yaşıyor
İrfan Erdoğan, 21 yaşında Münih Üniversitesinde savaş karşıtı bildiri dağıttıkları için kardeşi ile idam edilen Sophia Scholl'a dair yazdı.
Soldaki fotoğraf: İrfan Erdoğan/Evrensel, Sophia School fotoğrafı: Gestapo arşivi-1943 Fotoğraf yenileme: Madelgarius/Wikimedia Commons CC BY-SA 4.0
İrfan ERDOĞAN
Bad Nauheim
Almanya ve emekçi halkının 1940'lı yıllarda Faşist Hitler rejiminin altında inim inim inlerken çok ağır bedeller ödediğine tarih de ezilen halklar da tanıktır.
Nice gencecik evlatlarını ve aydınlarını dar ağaçlarında, idam sehpalarında ve sokak ortalarında hunharca öldürülmelerine tanıklık etti. İşte bu aydın ve devrimci militanlarından birisi de Sophia Scholl'du.
Sophia Scholl 9 Mayıs 1921 yılında Almanya'nın Forschtenberg şehrinde ailesinin dördüncü çocuğu olarak doğdu. Münih Üniversitesinde okurken kardeşi Hans Scholl ile birlikte okulda savaş karşıtı bildiri dağıtırken yine kardeşi Hans ile birlikte Nazi rejimi tarafından yakalanarak göstermelik bir yargılamadan sonra kardeşi ile birlikte vatana ihanet suçlamasıyla 22 Şubat 1943 yılında henüz daha hayatın baharındayken 21 yaşında yine Almanya'nın Stadelheim şehrindeki cezaevinde idam edildiler.
Sophie ve kardeşi Hans Scholl aynı zamanda o dönemler Nazi rejimine karşı bir mücadele örgütü olarak kurulan Weise Rose (Beyaz Gül) adlı örgütün de üyeleriydi. Ama suçları sadece bildiri dağıtmaktı...
Sophia Scholl bugün milyonlarca mücadeleci emekçinin politik mücadelesinde yaşarken bir de Bad Nauheim'de onbinlerce insana şifa veren bir merkezin önündeki bahçede kendisine bir köşe ayrılmış durumda. Bir taşın üzerine kim olduğuna dair bilgiler yazılmış ve onu yaşatmak amacıyla yaşı kadar, yani 21 adet beyaz gül dikilmiş...
O kür merkezine şifa bulmaya gelenler Sophia Scholl'a ayrılan bu köşeyi ziyaret ederek faşizmin insanlık için ne kadar tehlikeli olduğuna tanıklık ediyor.
Sophia o dönem idama giderken o gencecik yaşına rağmen bizlere son sözlerini de bir rehber olarak bırakmış: "Dünyada nasıl adalet bekleyebiliriz, davalarını hakkıyla savunmaya çalışan bu kadar az kişi varken? Ne kadar güzel, güneşli bir gün ve ben gitmek zorundayım. Ama benim ölümüm niye sorun olsun ki, eğer insanlar bizim sayemizde uyanırlarsa ve harekete geçerlerse..."