Türkiye-Yunanistan gerginliği: Bir gece ansızın gitmek mümkün mü?
Yunan hakim sınıflarının ve hükümetlerinin uzun süredir NATO, ABD ve AB ile ilişkilere azami bir önem vermesi, Türkiye karşısında ellerinin güçlü olması ile de yakından ilgili.

Bayrak görselleri: Pixabay
Seyit ALDOĞAN
Atina
Türkiye-Yunanistan gerginliği uzun süredir devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” açıklamasıyla doruğuna çıkan ve karşılıklı sert açıklamalarla süren gerginlikte Lozan Anlaşması’nın şartları, adaların statüsü ve silahlandırılması derken Erdoğan başta olmak üzere birçok yetkili adalar üzerinde hak iddiası anlamına gelen açıklamalar yaptı.
Yunanistan ise diplomatik ataklara hız kazandırarak uluslararası platform ve kuruluşlarda Türkiye’nin yayılmacı politikalar izlediğini, toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini ve provokatif tutumlar sergilediğini gündeme getirdi. Ege ve adalar sorunundaki resmi tutumunu, hava ihlalleri başta olmak üzere karşı karşıya kaldığı tehditleri içeren geniş bir dosyayı BM ve AB yetkililerine sundu.
En son ABD tarafından Yunanistan’a verilen çok sayıdaki zırhlı aracın adalara gönderilmesi karşısında ise Türkiye yönetimi bu defa sert açıklamalarla yetinmedi ve Yunanistan Başkonsolosu Hristodulos Lazaris çağrılarak nota verildi. Zırhlı araçları veren ABD ise protesto edildi. Buna karşılık Başkonsolos Lazaris, Türk tarafının tüm gerekçelerini reddederek Yunanistan’ın egemenlik haklarının tartışma konusu yapılamayacağını ve sorunların asıl kaynağının Türkiye olduğunu belirterek sert bir tutum sergiledi.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis konuya ilişkin olarak yaptığı son açıklamasında “Türkiye bu tutumunu devam ettirdikçe ilişkilerin normalleşmesi zordur” dedi. Miçotakis’in açıklamasından hemen sonra ise ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün yaptığı yazılı açıklamada “Yunanistan’ın adalar üzerindeki egemenlik haklarının tartışılamayacağı” vurgusu ön plana çıkarıldı ve “Tarafları gerilimi yükseltecek söylem ve hareketlerden kaçınmaya çağırıyoruz” denildi. AB Komisyonu Dış İlişkiler Sorumlusu Piter Stano da aynı doğrultuda bir açıklama yaparak Türkiye’ye, “AB üyesi devletlerin egemenlik haklarına saygı göstermesi çağrısını yaptı.”
UKRAYNA SAVAŞI ABD İÇİN YUNANİSTAN’IN ÖNEMİNİ ARTIRDI
Öncelikle Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgedeki gelişmeler ve rekabet göz önünde bulundurulduğunda gerginliğin Türkiye ve Yunanistan ile sınırlı olmadığı, alternatif enerji yolları, doğal kaynakların sömürülmesi, askeri stratejiler vb. nedenlerden dolayı bölgedeki diğer genel sorunlardan ayrı olarak ele alınamayacağı görülecektir.
Yunanistan’ın Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber stratejik ve coğrafik öneminin arttığı, ABD ve NATO politikalarıyla çakışan bir dış politikanın benimsendiği biliniyor. Bu durum Türkiye-Yunanistan sorununda Yunan hükümetinin elini güçlendirirken, Erdoğan yönetiminin dış politikada yeni bir iflasla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Çıkar dengeleri üzerinde adeta cambazlık gerektiren politikaların benimsenmesi, çıkmazları artırırken yeni sorunlarla karşı karşıya kalınmasını da beraberinde getiriyor.
İKİ ÜLKENİN DE BAĞIMLILIĞI ARTIYOR
Erdoğan’ın karşı karşıya olduğu iç sorunlar ve çıkara dönüştürülmeye çalışılan milliyetçi kutuplaşmalar bir yana bırakılırsa, bu süreçte Ege ve Doğu Akdeniz krizini kaşımanın Ankara yönetimine kâr sağlaması mümkün görünmüyor. Tersine her iki ülkenin de bağımlılık ilişkileri daha da artıyor ve kaçınılmaz olarak bölgedeki emperyalist politikaların parçası ve taşeronu durumuna geliyorlar.
Yunanistan Ukrayna- Rusya savaşını “Allah’ın lütfu” gibi görerek NATO ve ABD ile ilişkilerini oluşan konüktürel duruma göre yeniden düzene soktu. Bölgedeki önemi artan Yunanistan; Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Güney Kıbrıs ile stratejik anlaşmalar imzalamış olmayı da fırsata çeviren adımlar atarak, bölgede “koçbaşı” olmaya aday olacağını gösterdi. Fransa ile olan yakın ilişkilerini, diğer yandan, çok sayıdaki enerji tekelinin bölgeye ilişkin planlarının bir parçası olduklarını da unutmamak gerekir.
Yunan hakim sınıflarının ve hükümetlerinin uzun süredir NATO, ABD ve AB ile ilişkilere azami bir önem vermesi Türkiye karşısında ellerinin güçlü olması ile de yakından ilgili.
Dolayısıyla bölgedeki durum “Bir gece ansızın gitmek” için uygun değil. Kaldı ki Yunanistan’ın Suriye ya da Irak olmadığı da bir gerçek. Suriye, dengelerin ve paylaşımın ön planda olduğu bir saha durumundaydı. Bu Yunanistan açısından geçerli değil. Yani Yunanistan hedef bir ülke değil.
YUNAN MEDYASINDA "PROVOKASYON" BEKLENTİSİ
Bu gerçeğin farkında olan Yunan hükümeti bundan birkaç yıl önceki Türk-Yunan ilişkileriyle kıyaslandığında bir dengenin kurulmuş olduğu üzerine hesap yapıyor ve tehditlere boyun eğmeyeceğini kanıtlayan adımlar atıyor. Yunan analizciler de aynı yönde düşünce belirtiyorlar. Yunan ANT1 Kanalı’nın analizcisi Konstandinos Filis, hemen her akşam gündemin birinci maddesi olan Türk-Yunan ilişkilerini değerlendirirken özellikle “Ülke içindeki sorunlardan dolayı sıkışan Erdoğan’ın” dış politikada da başarısız olduğuna dikkat çekiyor.
Yunan kamuoyunda ve medyasında daha çok Erdoğan’ın seçimleri erteletecek ya da savaş hali uygulamasına geçebilecek boyutlarda bir provokasyona girişme olasılığının yüksek olduğu düşüncesi hakim. Uzun süreli bir savaşa girilmesi ya da adaların işgal edilmesini olasılıklar içinde görenler genellikle aşırı sağcı kesimler. Bu kesimler bu yöndeki propagandaya hız vermiş bulunuyorlar.
Bu açıdan dünkü gazete başlıklarına göz atarsak;
Ta Nea gazetesi “Erdoğan kontrolü kaybetti, sınırı aştı”, sağcı Dimokratia gazetesi “Erdoğan olay çıkarmaya çalışıyor”, Kathimerini gazetesi “Adaların silahlandırılmasında ABD’yi de fotoğraf içinde gösteriyorlar”, Sintakton gazetesi “Diplomatik trafik yoğunlaşırken Erdoğan’dan yeni tehditler”, Elefteros Tipos gazetesi “Erdoğan’ın şuursuz söylemlerinin sonu gelmiyor” ve Rizospastis gazetesi “Türkiye tehditlerine devam ederken Erdoğan ve Miçotakis görüşmesi için alt yapı oluşturuluyor” ifadelerini kullandılar.
HALKLAR BİRBİRİNİ DÜŞMAN GÖRMÜYOR
Bu arada Yunanistan da en çok izlenen kanalların biri olan ANT1, 26 Eylül akşam haberlerinde, Yunan halkı arasında kanal için yapılan bir ankete yer verdi. MARC araştırma şirketi tarafından telefon aracılığıyla yapılan ankette “Türk halkıyla bir düşmanlık var mı?“ sorusuna halkın yüzde 72.2’si “hayır, yok” cevabını verdi. Yüzde 2.6’sı cevap vermezken yüzde 25.2 si “evet, var” dedi.
Araştırmaya ilişkin yorum yapan MARC Müdürü Tomas Yerakos Türkiye’de de benzeri bir anketin yapıldığı ve halkın yüzde 60’ın üzerindeki bir kesimin Yunan halkını düşman görmediğini vurguladı.
İki halkın da asıl gündemini artan enflasyon, hayat pahalılığı ve yoksulluk oluştururken devletler arası gerginlik ise hükümetlerin çıkarları gereği kullanılmaya devam edecek görülüyor.
Evrensel'i Takip Et