29 Eylül 2022 11:12

Suskun notalar

Gomidas suskunluğa gömülmeden önce “Sizin dünyanızda çocukları öldürüyorlar.” diyerek kapılarını bir daha açmamak üzere bizim dünyamıza kapatır.

Gomidas Vartabed (Soğomon Kevork Soğomonyan) | Foroğraf: Wikimedia

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Soğomon Soğomonyan 26 Eylül 1869 tarihinde Kütahya’da doğar. Daha yaşına gelmeden annesi Takuhi’yi kaybeder. İlk yitirdiği sestir annesinin sesi. Soğomon’un annesi kilim dokuyan bir kadındır. Annesinin sesiyle birlikte evlerinde işleyen kilim tezgâhının melodisi de kaybolur. On yaşına geldiğinde babası Kevork’un ölümü ile sessizliği daha da artar. Çünkü kunduracıdır babası. Böylece babasının kundura yaparken çekici ile dövdüğü örsün bas ritmini de kaybeder.

Öksüz kalan Soğomon’un bakımını babaannesi Mariyam üstlenir. Çocukluğu yoksulluk ve yoksunluk içerisinde geçer. Çelimsizdir, zayıftır Soğomon. Solgun yüzü ile sürekli düşünceli bir çocuktur. Akşamları mahallelerindeki çamaşırhaneye gidip, çoğu zaman da oranın taşları üzerinde uyurmuş. Sesine ve yüzüne sadece şarkı söylerken renk gelen Soğomon’ın arkadaşları arasındaki adı küçük avare şarkıcıdır.

Soğomon’un 12 yaşına geldiğinde yaşamında önemli bir dönüm noktası yaşanır. Bursa Vartabeti Rahip Dertsakyan bir üst göreve yükselmek amacıyla takdis için Eçmiadzin’e giderken yanında yeni açılan ruhban okulunda eğitilmek üzere Soğomon’u da götürür. Ancak Eçmiadzin’e varılınca şaşırtıcı bir durum yaşanır. Çünkü Soğomon kendisine sorulan sorulara yanıt vermemektedir. Soğomon Ermenice bilmez. Evet, Ermenice bilmiyordur ancak bu yetim çocuk müziğin dilini konuşuyordur. Kısacık ömrüne sığdırdığı bunca acıdan damıttığı seslerin ve suskunlukların dilini tüm dillerin ötesinde konuşmaktadır. İşte bu dil ona ruhban okulunun kapılarını açar.

Ruhban okulunda dini eğitimini tamamlayan Soğomon 1895 yılında rahip olarak takdis edilir ve “Vartabet” ünvanını alır. Ermeni Kilisesinin kurallarına göre din adamlığını seçerek takdis edilenler, seçtiği yeni yolda kendine yeni bir isim alma hakkı kazanmaktaymış. Soğomon bu kural gereği kendisine yeni isim olarak VII. yüzyılda yaşamış Ermeni ilahileri bestecisi Gomidas Ağtsetsi’nin adını seçer. Böylece yaşamının ilk 26 yılını Soğomon Soğomonyan adıyla geçiren bu genç rahip 26 yaşından sonra yaşamını Gomidas Vartabet ismiyle sürdürmüştür.   

Gomidas ruhban okulunda dini eğitimin yanında iyi bir müzik eğitimi de almıştır. İlk türkü derlemelerini ruhban okulunda iken yapan Gomidas ayrıca Hampartsum nota sistemini de bu okulda öğrenmiştir. Hampartsum nota sistemi Sultan III. Selim’in isteği ile Hampartsum Limonciyan tarafından geliştirilmiştir. Hampartsum, nota sistemini IX. yüzyıl Ermeni Kilisesinde ilahî metinlerin melodik seyrini belirtmek için dizelerin altına yazılan "Khaz" notasyonundan almış ve bu notasyonu yeni bir anlayışla yorumlayarak yeni ve modern bir nota sistemi geliştirmiştir.

Gomidas’ın yaşamında müzik hep bir tutku olmuştur. Bu tutku onu 1895 sonbaharında Tiflis yollarına düşürür. Tiflis’te kaldığı altı ay süresince Rimsky-Korsakoff ve çok sesli müziğin öncü isimlerinden Ermeni asıllı Magar Yegmalyan’dan dersler alır. Bununla yetinmeyen Gomidas rotasını Berlin’e çevirir. 1896-1899 yılları arasında Berlin Kayzer Wilhelm Kraliyet Üniversitesi’nde müzik tarihi, enstrüman bilgisi ve müzik teorisi dersleri alır. Bu dönemde Gomidas türkülerin tempo ve ezgi şifreleri üzerine de çalışır. Dokuma tezgâhının temposuyla yazılmış türkülerin şifresini çözer, hatta Anadolu’da kullanılan birçok gündelik aracın çalışma temposunun halk türkülerinde bulunduğuna dair bir tür akustik mühendislik çalışması geliştirir.

Berlin’deki eğitimini bitirip Eçmiadzin’e dönen Gomidas hemen kolları sıvar. Yeni bir koro oluşturur, bin bir zorlukla bulup buluşturduğu müzik enstrümanlarıyla bir de orkestra kurar. Uluslararası Müzik Cemiyeti’nin üyesi olarak bir yandan bilimsel makaleler yazar, bir yandan da Ermeni müziği konusundaki çalışmalarına hız verir. Ermeni müziği alanındaki çalışmalarının yanı sıra Gomidas köy köy dolaşarak Türk, Kürt, Arap, Fars ve Gürcü müziklerini de araştırır ve binlerce türkü derleyip Hampartsum nota sistemi ile kayıt altına alır. 24 Nisan 1915 gününe kadar yaklaşık 4 bin türkü derlediği düşünülen Gomidas’ın bu derlemelerinden sadece 1200’ü günümüze ulaşabilmiştir ki bu derlemelerden biri de “Ezan”dır. 

Dünya çapında ünlenmeye başlayan Gomidas farklı ülkelerden davetler almaktadır. Bu davetlerden biri de İstanbul’dan gelmiştir. Hem Avrupa’ya yakınlığı hem de dilini, kültürünü ve toprağını bildiği İstanbul diğer şehirlere galip gelir ve Gomidas 1910 yılında İstanbul’a taşınır.

Yaşamının bu döneminde çalışmalarına büyük bir şevkle başlayan Gomidas, ilk iş olarak çok sesli korolar kurar. Bu korolar arasında 300 kişiden oluşan Gusan Korosu oldukça hayranlık uyandırır. Gomidas’ın çalışmaları sadece Ermeni toplumunun hayranlığı ile desteklenmez, Avrupa’da yüksek eğitim alarak İstanbul’a dönmüş olan “Jön Türkler” de kendisine büyük bir ilgi gösterir. Gomidas Türk Ocağı’ndaki etkinliklere çağrılır, kendisinden konserler ve konferanslar vermesi rica edilir. Gomidas da bu ricaları yerine getirmekte tereddüt etmez.

Gomidas 1912 yılında Trablusgarp’ta yaralanan askerlerin yararına Mekteb-i Harbiye salonunda düzenlenen konsere katılması için davet alır, bu konser için çok sesli Türkçe besteler hazırlar. Özellikle bu konser sayesinde Gomidas’ın Türk aydın ve edebiyatçılar arasında tanınırlığı artar. Bu dönemde Gomidas’la yakın olan aydınlar arasında Halide Edip Adıvar, Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver sayılabilir. Gomidas’ın Mehmet Emin Yurdakul’a ait “Ey İğnem Dik” ve Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirlerini bestelemesi bu dönemlere denk gelmektedir.

Gomidas’ın aydınlarla olduğu kadar saray ve siyasilerle de teması vardır. Örneğin Şehzade Abdülmecit Efendi ile yakınlığı bulunmaktadır. Ayrıca çağrıldığı etkinliklerde Talat Paşa ve Enver Paşa’nın “beğenilerine” mazhar olmuştur. Hatta Ermeni Alfabesi’nin 1500. yılı kutlamalarına Talat Paşa ile birlikte katılmıştır.

Gomidas tarihler 24 Nisan 1915’in arifesini gösterirken Türk Ocağında bir konser verir. Muhtemelen bu konserin son konseri olacağından habersiz Hamdullah Suphi Tanrıöver’in kendisi ve Ermenilerle ilgili söylediği cümleleri gururla dinler. Tanrıöver’in o gün kurduğu aşağıdaki cümleler insanı nasıl bir ikiyüzlülük içerisinde olunduğu konusunda hayretler içerisinde bırakmaktadır.

    “Anadolu’nun çocuğu bu Ermeni papaz, uzun çalışmaları sonucunda Ermeni Müziği’ni kanatlandırmıştır. Rahatından vazgeçip bütün zamanını köyleri tek tek gezerek eserleri toplamaya harcamıştır. Ermeni ulusunun mirasını sergilemiştir. Bizim din adamlarımızda aynı şeyleri yapmalıdır, Türk ulusunun gelişmesi ve hazinesini keşfi için yürekleriyle çalışmalıdır.

     Şu bir gerçektir ki Ermeni kültürü bizim kültürümüz karşısında gelişmektedir. Anadolu’nun hangi köşesine giderseniz gidin Ermeni yaratıcılığını ve aklını göreceksiniz. Eserleriyle, ürettikleriyle “Ben buradayım”ı size anlatacaklardır. Saraya giderseniz göreceksiniz, mimarın Ermeni olduğunu. Ermeni ustaların dünyaca ünlü yüzüklerini göreceksiniz Van’dan. Geliştirdikleri Tıp okullarını ve yazarlarının yazdığı kitaplar ve bilim alanındaki kitapları hepsi Ermenilerin. Bunlar asırlardır birlikte yaşadığımız insanlardır.” 

24 Nisan 1915 günü gün doğmadan Gomidas’ın kapısı çalınır. Tıpkı kendisi gibi 235 Ermeni aydınının kapısının çalındığı gibi. İstanbul Merkez Hapishanesine götürülür Gomidas. Muhtemelen arkadaşlarının şaka yaptığını falan düşünmüştür. Ancak ilerleyen günlerde tutuklamaların artarak devam etmesi ortada bir şaka değil bir trajedi olduğunu göstermiştir. Gomidas birkaç gün İstanbul Merkez Hapishanesine tutulduktan sonra 235 Ermeni aydınıyla birlikte Haydarpaşa İstasyonu’ndan trene bindirilir. Bir bölüm aydın Ayaş’a, Gomidas’ın da içlerinde olduğu bir bölüm aydın ise Çankırı’ya sürgüne gönderilir. 235 Ermeni aydınından sadece 40’ı hayatta kalır. Bunlardan biri de Gomidas’tır.   

Gomidas; bir görüşe göre Halide Edip Adıvar, Mehmet Emin Yurdakul ve Şehzade Abdülmecit Efendi’nin çabaları ile diğer bir görüşe göre ise de Amerikan elçisinin çabaları ile 7 Mayıs 1915 günü Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın Çankırı Kaymakamlığı’na gönderdiği telgraf ile serbest bırakılan 8 kişiden biridir.

İki hafta sürgünde kalmış olmasına karşın bu sürgün onda onulmaz yaralar açmıştır. Gomidas’ta bu sürgün sırasında jandarma korkusu, her şeyden şüphelenme, el kol hareketleri yaparak kendi kendine konuşma, yemek yemeyi reddetme, uyumama, ağlama gibi yakınmalar baş göstermiştir. Evine dönüp de yırtılmış notalarını ve kırılmış piyanosunu gördükten sonra kimseyle konuşmama, konuş, kon,…

Önce İstanbul’da Fransız La Paix Hastanesi’ne yatırılır Gomidas, ardından tedavi için Fransa’ya götürülür 1919-1923 yılları arasında Maison Speciale de Sante Ville Evrard Hastanesi’nde, 1923-1935 yılları arasında da Hospital Ville Juit Hastanesi’nde tedavi edilmeye çalışılır.

7 Mayıs 1915 tarihinden akıl hastanesinde son nefesini verdiği 20 Ekim 1935 gününe kadar ömrünün son 20 yılını suskunluk içerisinde geçirir. Ne piyano çalar ne beste yapar ne türkü derler ne şarkı söyler ne de konuşur.

Gomidas’ın hastalığı için yas denir, depresyon denir, akut psikoz denir, polimorf hezeyanlı zihinsel çöküntü denir. Denir de denir… Bu irrasyonel dünyada Gomidas’ın suskunluğuna rasyonel bir isim bulunmaya çalışılır. Bu en hafif deyimiyle haksızlıktır.

Gomidas suskunluğa gömülmeden önce “Sizin dünyanızda çocukları öldürüyorlar.” diyerek kapılarını bir daha açmamak üzere bizim dünyamıza kapatır. Gomidas bu dünyada ilk olarak annesinin sesiyle birlikte kilim tezgâhının melodisini kaybeder, ardından babası bakışı ile birlikte kundura yaparken çekici ile dövdüğü örsün bas ritmini kaybeder ve son olarak da bu kaybettiği sessizlikleri bastırabilmek için tutunduğu yaşam müziğini kaybeder. Kim bilir; belki de yaşamının son 20 yılında çocukların öldürüldüğü bizim dünyamızdan kaçıp kendi dünyasına sığınarak çocukluğunu korumak istemiştir…

Meraklısına not: 26 Eylül 2022 Gomidas Vartabet’in 153. doğum günüydü. Eğer Gomidas Vartabet’i daha iyi tanımak ve farklı dillerdeki türkü derlemelerini dinlemek isterseniz Ari Hergel ve Burcu Yıldız tarafından hazırlanan ve Kalan Müzik’ten çıkan Yerkaran albümünü dinlemenizi öneririm.

Claude Debussy, Gomidas’ı dinledikten sonra, “Sizin müziğiniz önünde diz çöküyorum.” diyecek ve ekleyecektir: “Gomidas, Anduni (Evsiz) şarkısı haricinde başka hiçbir şey yazmış olmasaydı dahi, bu onun dünyanın en büyük müzisyenleri arasında yer alması için yeterli olurdu.” Debussy’i hayran bırakan Anduni’yi Armenak Shahmuradian’ın sesinden ve Gomidas’ın piyanosundan buradan dinleyebilirsiniz. Son olarak da dünya ve ülke olarak içerisinden geçtiğimiz şu bulutlu günlerde içinizi ısıtması umuduyla Gomidas’ın “Cloudy sky” adlı bestesini de şuraya bırakayım istedim.   

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI