İstanbul’un masalları ve masalcısı
Özlem Ertan, Erhan Altunay’ın "Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur" isimli kitabına dair yazdı.
Fotoğraf: Kişisel arşiv
Özlem ERTAN
Kentlerin de tıpkı insanlar gibi hafızası olduğunu düşündünüz mü hiç? Sokakların, parkların, binaların, zamanlar arasındaki sonsuz yolculuklarında, içlerinde neler biriktirdiklerini sordunuz mu kendinize? Sanırım tarihle, arkeolojiyle, edebiyatla haşır neşir olanların; geçmişi öğrenmeye, bugünü anlamaya, görünenin arkasındakini görmeye çalışanların aklına düşen sorulardır bunlar. Peki, zaman düz bir çizgi üzerinde geçmişten geleceğe mi uzanır? Yoksa, Albert Einstein’ın dediği gibi geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan mı ibarettir?
Zaman ve hafıza hakkındaki tüm bu sorgulamaların nedenini merak etmiş olmalısınız. Sözü daha fazla uzatmayıp sadede geleyim: Erhan Altunay’ın yeni çıkan ‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’ romanıdır bu girizgahın sebebi. İstanbul tarihi ve paganizm hakkındaki araştırma kitapları ve şimdiye kadar 29 baskı yapan ‘Masalcı’ romanıyla geniş okur kitlelerince tanınan bir yazar Erhan Altunay. Aslında kısa süre önce okurlarıyla buluşan ‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’, ‘Masalcı’nın devam romanı. İlkini okumadan da ikincisini anlarsınız anlamasına, ama pek çok şey eksik kalır okumanızda. Detayları kaçırırsınız. O yüzden öncelikle ‘Masalcı’yı okumanızı önerip, devam edeyim.
ORTA ÇAĞDAN BUGÜNE…
İstanbul… Bu kentin bizzat kendisi bir masal. Bu cümleyi kurduktan hemen sonra Mario Levi’nin unutulmaz romanı ‘İstanbul Bir Masaldı’ geldi aklıma. Ancak konumuz bu değil, tabii. Ayrıca ilhamını İstanbul’dan alan romanların, şiirlerin, şarkıların, filmlerin listesini yapmaya kalksak sayfalar yetmez. İstanbul böyle bir kent işte. Binlerce yılın anılarını, birikimlerini, yaşanmışlıklarını ruhunda taşıyan ve sırlarını sadece görmesini bilenlere açan büyülü bir yer…
‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’da İstanbul başrolde. Olaylar, farklı anların iç içe geçtiği, geçmişin geleceği, geleceğin de geçmişi biçimlendirdiği sürükleyici bir kurgu evreninde geçiyor. Burada şunu da eklemem lazım ki başrolde İstanbul’un olması, tüm romanın bu kadim kentte geçtiği anlamına gelmiyor. Orta Çağ Fransa’sı, günümüz Afrika’sı, hatta binlerce yıl öncesinin Mısır’ı ve efsanevi kıta Atlantis de bu romanda kendine yer buluyor. Tıpkı ‘Masalcı’da olduğu gibi zamanın keskin sınırlarına bağlı olmayan baş karakterler, kendilerini bir anda geçmişte ya da gelecekte bulabiliyorlar. Ancak öylesine yapılan geçişler değil bunlar. Hepsinin hikaye içinde bir amacı var.
TAPINAK ŞÖVALYELERİ
Tapınak Şövalyeleri romanın önemli unsurları arasında. İstanbul’un farklı zamanlarında, sihir gücü taşıdığına inandıkları ‘kutsal emanetleri’ arıyorlar. Bu kutsal emanetlerin bir kısmı, Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin’in dindar bir Hıristiyan olan annesi Helena tarafından Kudüs’ten İstanbul’a getirilmişti.
Şövalyeler arayışlarını sürdürürken, İstanbul’u çok seven birileri de emanetlerin onların eline geçmesini engellemeye çalışıyor. Bununla birlikte ‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’da sadece kutsal emanet arayışı yok. İstanbul tarihine ve bu kentte bulunmuş kişilere dair bilgilerle dolu bir romanla karşı karşıyayız. Mesela Baron Rudolf von Sebottendorf… Thule Cemiyetini kuran Baron von Sebottendorf’un, Nazi ideolojisinin arka planını oluşturan arkaik inanç ve sembollerin, daha açık bir ifadeyle Nazi mitolojisinin yaratıcılarından biri olarak bilindiğini bu noktada eklemek yerinde olur.
Romanın efsanevi kayıp ada Atlantis ile ilgili bölümleri de son derece ilginç. Yazar bu kısımları kaleme alırken ‘Enok’un Kitabı’nda bahsedilen, göksel bir soyla insan kızlarının birleşmesine ve bu yolla ortaya çıkan ‘kutsal kan’a da atıf yapıyor. Eski Ahit’e dahil edilmeyen ve dinler tarihi açısından son derece önemli bir kaynak olan ‘Enok’un Kitabı’nın Türkçede Erhan Altunay’ın ön sözüyle ve dipnotlarıyla yayımlandığını da hatırlatmak isterim.
SONSUZ AŞK VE KUTSAL KASE
‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’da zamanın yok edemediği bir aşk da var. İlk evliliği yoluyla Fransa, ikinci evliliği yoluyla ise İngiltere kraliçesi olan, 2. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’a gelen Akitanyalı Eleanora ile şövalye Raul’un aşkı bu… Orta Çağ efsanelerinin en yaygın teması şövalyenin kutsal kaseyi arayışıdır. Peki, kutsal kase gerçekte nedir? İşte bu sorunun yanıtını da romanda bulacaksınız.
Bu yazıyı nihayete erdirmeden evvel, anların içinde hareket edebilen Suat Bey karakterine de değinmek istiyorum. Yazar, Suat Bey’i kendi döneminin diline uygun bir tarzda, yani 1940’ların Türkçesiyle konuşturuyor. Bu da romana ayrı bir güzellik katıyor.
Bu kentin masalları asla bitmez, yenileri yazılır her zaman. Eğer tarihi, efsaneleri ve İstanbul’u seviyorsanız ‘Masalcı’yı ve ‘Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur’u da seveceksiniz. İkisi de Erhan Altunay’ın diğer kitapları gibi Destek Yayınları’ndan çıktı.