05 Ekim 2022 04:52

Öğretmenler yetkisiz, öğrenciler geleceksiz, veliler çaresiz

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü öğretmenler Türkiye’de Öğretmenlik Meslek Kanununun getirdiği bölünmüşlükle karşılıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cemal ÇAĞLI
Eğitimci-Yazar

İhtiyaç gidermeyip yeni ihtiyaçlar yaratan neoliberal bir düzenle ve problemleri çözemeyip yeni problemlere kapı açan bir eğitim sistemiyle kuşatılmış durumdayız.

Ekonomik altyapı ile üstyapı arasındaki diyalektik ilişkiyi anlamadan, olay ve olguların birbiriyle organik bağını kurmadan; her sonucun bir nedeni ve her nedenin bir sonucunun olduğu, aynı nedenlerin aynı sonuçlar doğurduğu, aynı yolu takip edenlerin aynı yere vardığı bilimsel gerçeğini hesaba katmadan yaşananları doğru çözümlememizin mümkün olmadığını düşünüyorum.

Siyaseten bitmiş, ekonomik olarak çökmüş, anayasası rafa kaldırılmış, yasama, yürütme ve yargı “tek adam rejimine” teslim edilmiş bir ülkede, rejimi değiştirmeden, öğretmeni yetkili kılacak, öğrenciyi geleceksiz, veliyi çaresiz bırakmayacak bir toplum beklentisi içine girmenin gerçeklerden kopmak olduğunun altını çizmek istiyorum.

Bu girişten sonra eğitim-öğretim sisteminin temel sorunları ve bu sorunların çözümleri konusunda mutlaklaştırmalara girmeden, bilgiçlik de taslamadan, meslek hayatımızın bize öğrettiklerinden ve okuyup öğrendiklerimizden yola çıkarak tartışabiliriz.

Birinci olarak 4 Şubat 2022’de kanunlaşarak yürürlüğe giren ve de üzerinde çokça tartışılıp konuşulan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” üzerinde duralım.

‘ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİ ETKİSİZLEŞTİRME KANUNU’

Kanunun çıkmasını isteyen öğretmenler ama öğretmenlerin, öğretmen örgütlerinin, sendikalarının, konunun uzmanı akademisyenlerinin görüş ve önerileri alınmadan, TBMM Genel Kurulunda yeterince tartışılmadan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çıkarılıp uygulamaya konuldu. Kaos ve çatışmadan beslenen rejim bu kanunla öğretmenler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştirecek ve öğretmenlerin akademik demokratik haklarına daha fazla müdahale edecek.

Yıllardır “Öğretmenlik Meslek Kanunu” için mücadele eden öğretmenler, “tek adam” rejiminin kuklası haline getirilmiş parlamento eliyle çıkarılan yasayla, fırtınadan kaçalım derken kasırgaya yakalandılar; çünkü ne istedilerse tersiyle karşılaştılar.

ÖĞRETMENLER NE İSTEDİ?

  • Ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, özel okul öğretmeni ve kadrolu öğretmenler ayrımının kaldırılmasını
  • Maaş ve özlük hakları gibi konularda mesleğin gerektirdiği düzeye çıkarılmasını ve eğitimcinin eğitim faaliyetine katkısını artıracak biçimde inisiyatif almalarının güvenceye alınmasını
  • Laik, demokratik eğitimin olmazsa olmazı olan din derslerinin zorunlu olmasının kaldırılmasını ve çocuk işçiliğine son verilmesini istediler.

İKTİDAR NE YAPTI?

  • Bırakalım öğretmenler arasındaki statü farkını ortadan kaldırmayı; mevcut ‘ücretli’, ‘sözleşmeli’, ‘özel okullu’, ‘kadrolu öğretmen’ gibi statü farklılıklarına ‘aday öğretmen’, ‘uzman öğretmen’, ‘başöğretmen’ gibi yeni statüler ekleyerek nitelikli ve niteliksiz liseler ayrımında olduğu gibi; ‘nitelikli öğretmen’-‘niteliksiz öğretmen’ tartışmasına yol açabilecek bölünmeyi daha da derinleştirdiler.
  • ‘Uzman ve başöğretmenliğe geçişi ‘kıdem’, ‘eğitim’ ve ‘sınav’a bağlayarak öğretmenleri müdürlerin, tarikatların, cemaatlerin, iktidardaki siyasi gücün baskılarının hedefi haline getirdiler. Yetmedi, eğitimciler arasında iş birliğini değil rekabeti teşvik ederek öğretmenleri bölecek, birbirine düşürecek, akademik-demokratik mücadeleyi kesintiye uğratacak koşulları yarattılar.
  • Bugüne kadar bir türlü gerçekleştiremedikleri ‘fikri iktidarı’ oluşturmanın temeli saydıkları ‘Dindar ve kindar nesiller yetiştirme’ stratejisini tamamlayacak son adımı attılar. Son adım hedefine ulaşır mı ulaşmaz mı bunu yaşayarak göreceğiz.
  • Öğretmenlik Meslek Kanunu ile okul öncesi dönemde 4-6 yaş gurubuna din kültürü derslerinin verilmesini sağlayarak eğitimin laiklik ilkesini toptan yok ettiler. İlginçtir; kanunun yasallaşmasının hemen ardından ‘59 yeni anaokulu ve 6 bin 950 yeni ana sınıfı açıldı.’
  • Mesleki ve teknik eğitimi devam eden öğrencilerin meslek eğitim merkezlerine kaydırılarak, 4 gün iş yerinde 1 gün okulda olmak üzere hem çocuk işçiliğin önünü açtılar hem de. Mesleki ve teknik eğitimi alan öğrenciler örgün eğitimin dışına itilmiş oldular.

ADIM ADIM ‘TÜRK- İSLAM SENTEZİ’

Bunun için önce öğretmenlik mesleği ayaklar altına alındı, öğretmen yetiştiren kurumlar birer birer yok edildi.

Önce köy enstitülerinin, sonra köy öğretmen okullarının, yüksek öğretmen okullarının, eğitim enstitülerinin ve nihayet 2014 yılında öğretmen liselerinin kapatılmasıyla Atatürk’ün “Öğretmenler, cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” sözü karanlığa gömüldü.

Bugüne nasıl gelindi, bir ülke karanlığa nasıl gömülmek istendi konusunu bir sonraki yazıya bırakarak; yeni eğitim-öğretim yılının bu barbarlık sürecine son verecek umudu, demokratik direnci artırmasını, demokrasi güç birliğinin hayata geçmesini dileyelim.

ÖNCEKİ HABER

Gezemiyor, göremiyor ve eğlenemiyoruz

SONRAKİ HABER

Ceren Sözeri ve Evrensel'e açılan dava 1 Mart'a Ertelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa