06 Ekim 2022 04:55

Kılıçdaroğlu'ndan pas alan Erdoğan el yükseltti: "Yeni Anayasa" perdesiyle yeni gasplar kapıda

Kılıçdaroğlu'nun kanun teklifi hamlesinin ardından yaşanan gelişmeleri değerlendiren Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, toplumun başörtüsü değil laiklik sorunu olduğunu vurguladı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Birkan BULUT
Ankara

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem kendi partisi hem de Saray için “samimiyet turnusolu” olacak diyerek Meclise sunduğu kamuda başörtüsü konusundaki kanun teklifi, bir süredir konuşulan “yeni anayasa” tartışmalarını hızlandırdı. Yürürlük maddeleri dışında tek cümleden oluşan kanun teklifinde şöyle denildi: “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.” AKP grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise CHP’nin geçmişteki başörtüsü sorunundan sorumlu olduğunu anlatarak, "Eğer dürüstsen, samimiysen gel, çözümü yasa değil anayasa düzeyinde sağlayalım" diye yanıt verdi.

HALKIN SORUNU BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL, LAİKLİK

Tartışmaları gazetemize değerlendiren Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, “CHP nedense üzerinde böyle bir baskı hissediyor. Muhafazakar seçmenin istek ve arzularını bugün baskı altında olan seçmenlerden daha değerli olduğuna dair fikirleri var. Aslında böyle bir fikrin nasıl oluştuğunu uzun zamandır konuşuyoruz. 10 yıldır CHP’nin sağa yönelmesinin yanı sıra bu konuda dünya sisteminin içinde olduğu çatallaşmadaki savrulmaları görüyoruz. Ancak bu konunun öncelikle ilkesel bir boyutu var. Türkiye’de başörtüsü sorunu yok, kadınların özgürlük sorunu var. Hatta muhafazakar yaşam biçimlerine uymayanlara yönelik sorunlar var. Alkol yasaklarını, konser yasaklarını, cemaat yurtlarında yaşananları buna örnek verebiliriz. Zaten serbest olan ve başkalarının bu konuda zorlanmasının aracı kılınan bir meselede kanun teklifi veriliyor” dedi.

Öte yandan CHP’nin üzerinde hissettiği bu baskının da anlamı olmadığını belirten Demirkent, çünkü ülkenin temel sorunlarına ilkesel çözümler getirecek yollarını aramanın seçmeni ikna etmeye yol açacağını söyledi.

“MUHAFAZAKAR SEÇMEN MİTİ”NE İNANILIYOR

CHP’nin “muhafazakar seçmen miti”inin gerçek olduğuna inandığını ifade eden Demirkent, “Bu tutum başörtüsüne ilişkin kanun teklifi vermeye kadar gitmiş durumda. Oysa Türkiye laiklik konusunda bu kadar sorun yaşarken, Diyanet’in yüksek bütçesi ve gücüyle belli bir dinin fetvaları uygulanmaya çalışılırken, zorunlu din derslerinin yanına zorunlu olarak uygulanan seçmeli dersler gelmişken ‘Başörtüsü bizim de problemimiz’ deniliyor. Laikliği şekli olarak değil hiçbir dinin taasubu altında olmadan yurttaşlık temelinde kurmak, bunun dile getirilmesi gerekiyor. Laikliğin de temelinde özellikle yoksul çocukların tarikat ve cemaatlerin baskısı altında olmadan devletin tarafsız eliyle eğitim almaları ve yurtlarında ücretsiz kalmalarını savunmak gerekirken, laiklik karşıtı olma potansiyeli taşıyan bir kanun teklifini getirmeleri böyle açıklanabilir” dedi.

ÜÇ ANAYASA DEĞİŞİMİ DE İKTİDARI GÜÇLENDİRDİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aile kurumumuzu güçlendirecek ilave değişiklikler de yapalım” sözleri ise Medeni Kanunda yapılacak değişikliklerle laiklik ve kadınların kazanılmış haklarının hedef olacağı endişelerine yol açtı. Burada dini referanslarla kadın ve LGBTİ hareketine yönelik düzenlemelerin amaçlarının çok açık olduğunu belirten Demirkent, CHP’nin bu hamlesinin ne yazık ki AKP’nin seçimlerden önce kendi tabanını konsolide etme çabasına yol açtığını söyledi.

AKP’nin 20 yıl boyunca hayata geçirdiği anayasa değişikliklerinin kendi iktidarını güçlendirmeye yönelik olduğunu hatırlatan Demirkent, “2007’deki AYM’nin Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesine karşı bir değişiklikti. 2010’da Gülen cemaatinin yargıyı ele geçirmesine hizmet etti. 2017’deki referandum da fiili bir rejimin Anayasal temelini attı. Bugün de anayasal ihtiyaçla veya toplumun demokratik taleplerine yanıt vermek amacıyla değil, AKP’nin ihtiyaçlarına yönelik bir hazırlık yapıldığı görülüyor” dedi.

2008’DEKİ DÜZENLEME NEYDİ?

Kılıçdaroğlu'nun türban önerisi sonrası Erdoğan el yükseltirken, iptal edilen 2008'deki düzenleme merak konusu oldu. 2008'de Anayasa’da değişiklik yapan ve AYM tarafından iptal edilen düzenlemenin 1. ve 2. maddeleri şöyleydi:

Madde 1 - 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına "bütün işlemlerinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresi eklenmiştir.

Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 42. maddesine altıncı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir:

"Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir."

ÖNCEKİ HABER

İspanya'da Franco diktatörlüğü dönemi yasa dışı ilan edildi

SONRAKİ HABER

Dersim'de doğa ve çevre mitingine doğru: Yağmaya dur diyelim doğaya sahip çıkalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa