07 Ekim 2022 03:45

İzmirli müzisyenler: Onur Şener’in katili iktidarın nefret dili

İzmirli müzisyenlerle Onur Şener cinayetini ve çalışma koşullarını konuştuk.

Onur Şener | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Ankara’da bir eğlence mekanında istek parçayı söylemediği gerekçesiyle katledilen Onur Şener’in ardından birçok müzisyen ve sanatçı tepkilerini dile getirmeye devam ediyor. Şener cinayetini ve çalışma koşullarını konuştuğumuz İzmir’de sahne alan müzisyen ve sahne sanatçıları Şener’in öldürülmesinin ardında iktidarın baskıcı ve nefret dilinin olduğunu ifade etti.

"YASTA DEĞİL İSYANDAYIZ"

Her geçen gün artan ekonomik kriz, müzik ve festival yasakları üzerinden yaşam tarzlarına müdahale edildiğini belirten İzmir Müzisyenler Derneği Üyesi Okan Kılıç, her gün yeni bir dertle boğuşmak zorunda kaldıklarını söyledi. Eşit olmayan şartlarda yaşamak için güvencesiz, sigortasız çalışmak zorunda kaldıklarını ifade eden Kılıç, “Tek derdimiz ekmek kavgası, tıpkı Onur Şener arkadaşımız gibi yaşamımız her sahneye çıktığımızda tehlike altında kalıyor. Ölümlerimize her zaman bir bahane sunuyorlar. Onur arkadaşımızın ölüm sebebinin bahanesi ise istenilen şarkının söylenmemesi oldu” dedi.

Bahaneler altına sığınılarak işlenilen cinayetlerin takipsiz kalmasına izin vermeyeceklerini söyleyen Kılıç, şunları dile getirdi: “Zehra’nın da Onur’un da katledilen ve intihara sürüklenen tüm müzisyen arkadaşlarımızın davasının takipçisi olacağız. İktidarından, muhalefetine herkesin bu mafya düzenine bel bağladığı şartlarda kurtuluşumuz kendi ellerimizdedir diyerek bu düzene karşı baş eğmeyeceğiz. Örgütlenerek, birlikte olarak bu adaletsiz mafya düzenine karşı mücadele edeceğiz. Bir arkadaşımızı daha kaybetmeye tahammülümüz yok. Yasta değil isyandayız” ifadelerini kullandı.

"YAŞAM HAKKIMIZIN KORUNMASINI İSTİYORUZ"

Müzisyen Serap Çiğdem Şahin ise caydırıcı yaptırımların uygulanmamasından dolayı sürekli artan ve toplumun her yerinde sürekli pompalanan şiddetin müzisyen meslektaşlarının canını aldığını dikkat çekti. Şahin, “İstekleri yerine getirilmediği için şiddeti kendinde hak gören şımarık bir grup insanın zulmünde halkın her kesiminde zarar görmekteyiz. Bu toplum her gün yeni bir şiddet diliyle karşılaşmakta. Evde, çeşitli çalışma alanlarında, sokaklarda cezasızlıktan beslenen şiddet hayatlarımıza mal olmakta. Bugün ceza alanların yarın serbest kalmamalarını istiyoruz. Onur Şener’i katledenlerin daha önce şiddete bulaşmış olmaları, buna rağmen bürokrat olarak çalışıyor olmaları tamamen korumasız ve bu had bilmezliğin karşısında yalnız olduğumuzun göstergesi. Adalet işini gerçekten mağdur olanlar için yapmadıkça; gücü elinde tutan, şiddeti bir araç olarak kullanan, normalleştiren insanlar korundukça hastanede, okulda, eğlence yerlerinde, sokaklarda canımıza kastediliyor. Temel yaşam haklarımızın korunmasını, istediğimiz işi yaparken güvende olmayı ve şiddetsiz bir yaşamı talep ediyoruz” dedi.

"YASAKLAR MAĞDURİYETLERİ ARTIRDI"

Müzisyenlerin ne sosyal bir güvencesi ne de geleceğe dair bir garantileri olduğunu belirten Yel Değirmeni Grubu Solisti Erkan Çabuk şunları anlattı: “Buna can güvenliği de dahil. Türkiye’de şöyle bir grup oluştu. Hangi statüde, görevde veya iş kolunda olursa olsun istedikleri hemen olması gerekiyormuş gibi düşünen, siyasi bağlantılarına veya görüşüne güvenip üstünlüğünü ilan eden, istediği olmayınca da karşı tarafa taciz, tehdit, darp elinden ne geliyorsa uygulayan bir grup. Ne yazık ki bundan nasibini alan son kişi de Onur Şener oldu”

Pandemide ilk gözden çıkarılanların müzisyenler olduğu hatırlatan Çabuk, “Devletin yasaklamalarında ilk mağdur olan yine müzisyenler oldu. Birileri siyasi parti toplantıları, etkinlikleri, kalabalık buluşmaları istediği gibi gerçekleştirirken yine sanatını icra edip ekmek parası kazanan müzisyenler hiçe sayıldı. Tabii müzisyenler içinde de hükümete yakın olanlar bir şekilde desteklenirken kendinden olmayana, muhalif olan müzisyen ve sanatçılara yasaklar, konser iptalleri ve birçok zorluk çıkartıldı” diyerek, iktidarın politikasından dolayı müzisyenlerin zor günler geçirdiğini söyledi.  

"CAN GÜVENLİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ"

Pandemi ile beraber müzik sanatını icra edenlerin yaşam şartlarının daha da zorlaştığını söyleyen Nâr-ı Güman Grubundan Orhan Bayram, yasak ve kısıtlamaların durumu daha da ağırlaştırıldığını ifade etti. Bayram, “İktidar tarafından desteklenen böyle bir itibarsızlaştırma ve hiçe sayma karşısında müzik emekçileri yalnızlaştırıldı. Bu durumdan güç alan zihniyetlerle eğlence mekanlarında müzik icra ederken biz de sıklıkla benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Onur Şener ilk değildi bu gidişle son da olmayacak. Ayrıca arkadaşımızı katledenlerin devlet kurumlarında üst düzey bürokratlar olması, AKP-MHP iktidarının kadrolaşma hırsının hangi düzeyde ve nerelere uzandığını gösteriyor. Bu durum, bu tür katliamlarda, iktidarın azmettirici rolünü de ortaya çıkarıyor. Müzik emekçileri açlıkla mücadele ederken bir de can güvenliklerini düşünür hale gelmiştir. Bu konuda gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması ve bu itibarsızlaştıran söylemlerin sona ermesini talep ediyoruz. Onur Şener’in ailesine ve tüm müzik emekçileri camiasına başsağlığı dileklerimizi gönderiyoruz” diye konuştu.   

"DESPOTLUK SIRDANLAŞLAŞTI"

Katledilen Onur Şener cinayetinin kadrolaşmanın başka bir boyutunu gündeme getirdiğinin altını çizen Eğlence Mekanı İşletmecisi Erdal Taşkıran, liyakatle değil de mülakatla (torpille) devlet kurumlarındaki kadrolaşmayı gündeme getirdiğini söyledi. Sabıkalı, siyasi iktidarın paramiliter kadrolarının iktidardan aldıkları güçle her şeyi yapma hakkını kendinde gördüklerini dile getiren Taşkıran, “Siyasi iktidar müziği yasaklar, festivalleri yasaklar, sanatçıları hedef gösterir, taraftarları ve üyeleri de eylemi gerçekleştirip katleder. İlkel Roma hukukunun kırıntılarının bile kalmadığı bir ülkede yaşıyoruz. John Locke ‘Hukukun olmadığı yerde tiranlık başlar’ diyor. Tam da bu noktadayız. Onur Şener’le gündeme gelse de siyasi iktidarın ve taraftarlarının despotluğu yeni değil. Milletvekilleri korumalarıyla beraber mekanlar basıldı. Karşısında el pençe durulmadığı için mekan sahipleri ve çalışanlar darbedildi, mekanlar dağıtıldı. Valiler mekanları keyfi mühürledi, gazeteciler dövüldü, çakarlı araçlarıyla trafikte yollar kesildi, insanlar bıçaklandı. Günlük yaşamda despotluk sıradanlaştırıldı” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan: Türkiye'nin ihtiyacı gerçek laikliği tesis etmektir

SONRAKİ HABER

Geleneğin şiddeti, şiddetin geleneği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa