08 Ekim 2022 05:05

ABF Genel Başkanı Mustafa Aslan: Sorunları siyaset malzemesi yapmaya değil laik, demokratik anayasaya ihtiyaç var

İktidarın bu tür samimiyetten uzak yaklaşımları ne Alevilerin ne Kürtlerin ne de diğer kesimlerin sorunlarını çözer. Alevilere şu deniyor: “Size biçtiğimiz elbise bu, bunu giyeceksiniz!”

Mustafa Aslan | Fotoğraf: MA

Paylaş

Serpil İLGÜN

Cumhuriyet tarihi boyunca da inançları, kültürleri kabul görmeyen, ayırımcılığa, katliamlara uğrayan Alevi toplumuna olan bakıştaki bu süreklilik, 20 yıllık AKP döneminde de korundu. Ülkenin diğer temel sorunlarına yaklaşımlarda olduğu gibi Alevilerin sorunlarının çözümü konusunda da pragmatik yaklaşımlar, “açılımlar” yapıldıysa da, Aleviliği, kurumlarını dönüştürme, “Sünni görüşü içinde kabul edilebilir bir Alevilik” yaratma hamleleri esası belirledi.

İktidar bir süredir yine “Alevi vatandaşların sorunlarını çözme” vaadiyle ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, İçişleri, Kültür ve Turizm bakanlıkları koordinasyonunda “Milli Birlik ve Beraberlik” çalışması içinde. Erdoğan’ın İstanbul Kadıköy’de bulunan Şahkulu Sultan Dergahını ziyaret ederek, 8 ilde inşa edilen cemevlerini açması da bu çerçeve içinde yer alıyor.

Erdoğan’ın Ağustos ayında da Ankara Hüseyin Gazi Cemevi’ne yaptığı ziyarette Hz. Ali, Atatürk ve Hacı Bektaş Veli fotoğrafları kaldırılarak yerine Arapça ve hat sanatıyla yazılmış tablolar asılmış, ve dedelere mahsus posta oturmuş, verilen bu fotoğrafa Aleviler tepki göstermişti.

Cumartesi Söyleşisi için bu hafta, Erdoğan'ın ziyaretinden bir gün önce, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Mustafa Aslan’la konuştuk ve şu soruları yönelttik: İktidarın Alevilere yaklaşımı nasıl dönüşümler geçirdi? Sıklaşan ziyaret ve söylemlerin hedefi seçimler mi, yapısal dönüşüm mü? Alevilerin karşılandığı iddia edilen binlerce talebinde neler var? Alevi örgütleri siyasal aktör olmaktan uzaklaşıyor mu? Eylül ayında 7 Alevi kurumunun ortaklaşa düzenlediği çalıştayın, laiklik ve demokrasi mücadelesine dair çağrısı ne oldu?

Mustafa Aslan yanıtladı.

ALEVİLERİN TALEPLERİNE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ÜZERİNDEN YAKLAŞMAK ONUR KIRICI

Erdoğan’ın arka arkaya gelen cemevi ziyaretlerini, ziyaretlerde dile getirilen “Ali’siz Alevilik olmaz, Allah’sız Alevilik olmaz, dinsiz, imansız sadece sapkın zevklerin üzerine bina edilmiş Alevilik de olmaz” söylemini ABF olarak nasıl karşılıyorsunuz?

Son cümleyle başlayayım, ne bu ülkenin cumhurbaşkanı, ne herhangi bir siyasetçi ya da bireyi ne Aleviye, ne de başka bir inanç grubuna inancını tarif etme, “o inanç şudur” diyerek teolojik tanım yapma haddine ve hakkına sahip. Alevilerin Hz. Ali ile ilgili algısı, sevgisi, bakış açısı neyse bunu tartışacak Alevilerdir ve Aleviler kendi içinde Hz. Ali’yi, Şah-ı Merdan’ı kendi içinde yorumlar, tartışır, ona göre algılar. O nedenle bunlar, yıllardır yok sayılan Aleviler arasında ayırımcılık yaratmak, Alevileri karşı karşıya getirmek ve kendilerince Alevi yaratma çabalarından başka bir şey değil.

Bir ibadethanenin, bir Alevi dergahının dizaynı, yapısı, şekli ülkenin cumhurbaşkanı ya da siyasi liderine göre değiştirilemez. O yüzden bu girişimlerin, bu sözde diyalog kurmanın samimiyetten uzak olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Alevilerin talepleriyle ilgili samimiyse, çözüm getirilmek isteniyorsa çözümün muhatapları da Alevi kurumlardır. Onlarla oturur ve müzakere eder. Ama onları kale almayan kendi Alevilerini yaratmaya çalışan iktidarın şunu bilmesi gerekir ki, size bu kapıda ekmek yok.

Erdoğan, “Alevi kardeşlerimiz üzerinde oynanan oyunlardan”, “Alevilerin bu topraklardan koparılmaya çalışılmasından” da söz ediyor. İronik bulunan bu sözlerden ne anlayalım?

Alevileri yüzyıllardır bu topraklardan kimse koparmadı, kimse oyuna getiremedi ve Aleviler onca katliam yaşamalarına, onca baskı, zulüm, yok sayma çabalarına rağmen oyuna gelmedi ve gelmez. Sayın Cumhurbaşkanı yanlış kapıyı çalıyor. Galeyana gelip başta Aleviler olmak üzere bu ülkede yaşayan farklı inançlara, farklı halklara karşı saldırı yapan, katliam yapan kesimlere seslensin.

Alevilerin örgütlerini ve temel taleplerini yok sayma, en iyi haliyle belirsiz bir geleceğe havale etme yaklaşımı belirttiğiniz gibi iktidarların genel tutumu olageldi. Alevi örgütleri, asimilasyon politikalarına hep dikkat çekti ama bugünün farkı ne?

2009-2010’da yapılan Alevi çalıştaylarında da iktidar şunu söyledi, “Biz size ne vereceksek onunla yetinin, biz size hangi elbiseyi uygun görüyorsak onu kabul edin!” Ama Alevi kurumları, temsilcileri bunu kabul etmediler ve iktidar da bundan sonuç alamadı. Şimdi şöyle bir strateji geliştiriyorlar; “Çalıştaylarla bunu başaramadık ama ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi de fırsat bilerek bireysel anlamda, örgütlü Aleviler dışında sözde Alevi olduğunu söyleyen bireylerle kendi Aleviliğimizi oluşturabilir miyiz?​” Samimi bulmadığımız nokta bu. Biz 35 yıldır şunu söylüyoruz, bizim sorunlarımız anayasal sorunlar, siyasal sorunlar ve çözüm için bu sorunların muhatabı olan iktidar kimse onunla oturmaya hazırız. Buna rağmen halen olumlu bir yaklaşım göstermeyip, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gerek zorunlu din dersleri gerek cemevleriyle ilgili kararları ortadayken, Anayasa Mahkemesi kararları ortadayken hukuksuzluğu sürdürmeye çalışan iktidarın atacağı hiçbir adım gerçek anlamda sorun çözmeye yönelik değil. “Seçime doğru giderken acaba Alevilerden ne alabiliriz”den başka bir şey değil.

Erdoğan, vurguladığınız pratikler nedeniyle Alevilerin desteğini alamayacağının farkında değil mi? Başka bir ajandaya da bu nedenle dikkat çekiliyor, ne dersiniz?

Akla gelen şeylerden biri de o elbette. Bu bir ajandaysa devlet aklının ajandasıdır. Bunun da temsilcisi devleti temsil eden iktidar partisidir. Devlet aklı, bu ülkede yaşayan toplumsal kesimleri dönemsel anlamda dizayn etme projelerini iktidarlar eliyle yapmıştır. Bunlardan biri olabilir. Ama bu ister devletin bir projesi olsun, ister mevcut iktidarın projesi olsun asla bir çözüm hedefi taşımadığını, nasıl ülkedeki Kürt sorununda yıllardır zaman zaman sorunu çözme gibi görünüp aslında sorunu daha da büyütmeye sebep olduysa, bu tür samimiyetten uzak yaklaşımlar ne Alevilerin, ne Kürtlerin, ne Romanların ne de diğer kesimlerin sorunlarını çözebilir. Sadece dönemsel anlamda ilgileniyormuş gibi yapma, ya da “Acaba verdiklerimizle yetinebilir bir topluluk bulabilir miyiz” girişimlerinden başka bir şey değil.

EVE GELEN MİSAFİRE EV SAHİBİ DEĞİL, MİSAFİR KARAR VERİYOR. BU HAKARETTİR!

Erdoğan, sıklıkla şunu söylüyor; “Ülkemizdeki 1585 cemevinin tamamı ziyaret edilerek Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın 8 bin 740 talebi belirlendi, 5 bin 600’ü hızla karşılandı!” Bu söylemin karşılığı var mı? Binlerce talep nasıl oluyor? Karşılandığı söylenen talepler neler?

Alevi toplumunun örgütlerinin 35 yıldır dillendirdiği talepler belli. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve yasal güvenceye alınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Diyanetin lağvedilmesi, Alevi köylerine yapılan camilerin derhal kapatılması ve yeni camilerin yapılmaması; dergahlarımızın bize geri verilmesi; ülkenin kara lekelerinden biri olan ’93’te katliamın gerçekleştiği Madımak müzesinin utanç müzesine dönüştürülmesi. Bunları her platformda dillendiriyoruz. Cumhurbaşkanının 1585 cemevi ziyareti, 8 bin 740 talep, bunların şu kadarını gerçekleştirdik dediği şudur; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onu yönetenler Anayasa’da yazan laik, hukuk, sosyal devlet ilkesini unutmuşlar. Sosyal devlet olarak vatandaşına zorunlu olarak yapması gereken hizmeti Sayın Cumhurbaşkanı Alevilerin talebini yerine getirmek olarak dillendiriyor. Bir köydeki 10 kilometrelik bir yola asfalt istemeyi talep olarak getiriyor. Yüz binlerce caminin tüm bakım onarımını yapan devletin ya da yerel yönetimlerin (ki, yapmalılar) ya da bizim vergilerimizden toplanan ve 16 milyarlık bütçeye sahip Diyanetin bu anlamda verdiği hizmetler bir talep olarak görünmüyor ama bir Alevinin kendi köy yoluna asfalt istemesi Alevi kardeşlerimizin taleplerini yerine getirmek olarak görülüyor. Devletin vatandaşına zorunlu olarak yapması gereken hizmetler Alevilerin talepleri olarak sunulamaz. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı talepleri yanlış tarif ediyor. Bu da samimi bir yaklaşım olmadığının kanıtıdır.

Samimiyet vurgusu yapıyorsunuz ama iktidarın kendi Alevisini yaratma, Aleviler ve örgütleri içinde tartışmalar yaratma, örgütleri etkisizleştirme gibi hamleler düşünüldüğünde samimi olmamayı aşan, başı sonu oluşturulmuş bir politika ortaya çıkıyor, ne dersiniz?

Elbette. Ülkede örgütlü bir toplumsal gücü istemeyen zihniyet, o örgütlü yapılara karşı alternatif yapılar oluşturdular. Bugün emek mücadelesi veren sendikalara da müdahale ederek kendi yandaş sendikalarını oluşturdu. Dolayısıyla örgütlü yapılara karşı korku, kaygı taşıyan her iktidar bu yapıları bölme, dağıtma oyunları oynuyor. Elbette ki yapmak istediklerinden biri de bu. Samimiyet ölçüsü şu, düşünün Şahkulu’nu ziyarete gidiyor. Şahkulu Dergahı Alevilerin bir inanç önderidir, sürekli kazanlar kaynar orada. Alevi olan olmayan ihtiyacı olan her vatandaşa kapı açıktır. O dergah bile işgal altında. Dergah, Kültür Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı ve Şahkulu Derneği o mekanda kiracı. Bütün bunlar ortadayken siz Alevilerin evine gidiyorsunuz ve Alevilerin evine kimin gelip gelmeyeceğine siz karar veriyorsunuz. Yani evinize gelen misafire siz değil misafir karar veriyor! Bu hakarettir. Bir Alevi dergahına gidiyorsanız, Alevilere dair bir şey söyleyeceksiniz Alevi kurumları var, temsilcileri var, nezaketen davet edersiniz, “Evinizde sizinle buluşmak istiyorum” dersiniz, biz de sizi karşılarız, otururuz sorunlarımızı aktarırız ve müzakere ederiz. Yani yine kendileri çalıp kendileri oynayacak. Bu da Alevi canlarımızla buluşmak, kaynaşmak olarak sunulacak.

‘BİZİ KABUL EDECEKSİNİZ, ETMESENİZ DE BİZ VARIZ!’

Erdoğan aynı zamanda İçişleri, Kültür ve Adalet bakanlıklarının Alevilerle ilgili çalışma içinde olduğunu söylüyor. Neticede de Alevi Bektaşi daire başkanlığı gibi bir başkanlık kurulmasından söz ediliyor. Sizin bu çalışmalarla ilgili bilginiz var mı, bu çerçevede bir daire başkanlığı oluşturulmasına yaklaşımınız ne olur?

Aslında bu da “Size biçtiğimiz elbise bu, bunu giyeceksiniz”in bir parçası. Alevi Bektaşi dairesi oluşacaksa dahi, “Bunun içeriği, yönetmeliği, yürütmesi nasıl olur”u temsilcileriyle oturup konuşursunuz. Temsilcilerle oturup konuşmayacaksınız, onlara diyeceksiniz ki biz bunu uygun gördük! Türkiye’nin en örgütlü kitlesel yapısı olan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı olarak söylüyorum, bu daire her neyse içeriğiyle ilgili bilgimiz yok. Biz de sizin gibi medyadan ya da Cumhurbaşkanının söylemlerinden duyuyoruz. İkincisi, Alevilerin kendine özgü inancı, ritüelleri, kendine özgü çevreye, doğaya, insana bakışı var, bir felsefesi var, inancımızı tanımadan bizi bir kültür olarak tanımlamanız yaklaşımınızın gerçek yüzünü gösteriyor. En önemlisi de, Alevileri bir güvenlik sorunuymuş gibi görüp, Alevilerin sorunlarının çözüm adresinin İçişleri Bakanlığı olması da ayrıca kabul edilemez bir yaklaşım. Alevilerin taleplerini halen bu ülke için tehlikeli olarak gören anlayışla İçişleri Bakanlığı üzerinden yaklaşmak onur kırıcı bir olay.

Erdoğan Şahkulu ziyareti sırasında cemevi açılışları da yapacak. Cemevlerini ibadet yeri olarak görmeyen, statü vermeyen bir iktidarın cemevi inşa etmesi çelişkili bir durum değil mi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cemevlerinin yasal statü talebi konusunda mahkeme kararlarına rağmen herhangi bir adım atılmayan Türkiye’de fiilen 3 binden fazla cemevi var. Aleviler cemevlerini ya kendi olanaklarıyla ama çoğunlukla da yerel yönetimlerin katkılarıyla yapılıyor. Cumhur İttifakının elinde bulunan yerel yönetimlerde de yapıldı. Biz devletin her vatandaşına yapması gereken hizmete karşı değiliz, ama ibadethane olarak gördüğümüz cemevini yasal olarak tanımayıp, sadece siyasi malzeme yapıp bir cemevi yapmak Alevilerin sorununu çözmüyor. Bu bir siyasi malzemeden başka bir şey değil. Örneğin KKTC’de bir cemevi var, onu devlet yaptı temelini de KKTC cumhurbaşkanı oradaki Alevi kurum temsilcileriyle attı. Biz böyle bir şey istiyoruz. Bizi kabul edeceksiniz. Etmeseniz de biz varız, var olmaya da devam edeceğiz.

SİYASİ ARENADAN UZAKLAŞMAK SÖZ KONUSU DEĞİL

17-18 Eylül’de Hacıbektaş’ta 7 Alevi kurumu ve bileşenleri olarak “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı için Aleviler bugünü ve geleceği tartışıyor” başlığıyla bir araya geldiniz. Çalıştayda, cumhuriyetin birinci yüzyılı için nasıl tespitler yapıldı?

Bu topraklarda cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çok acılar yaşandı. Farklı toplumsal kesimler, farklı inanç kesimleri, farklı kimlikler, işçiler, emekçiler bu topraklarda çok acı gördü. En büyük acıyı görenlerden biri de tabii ki Aleviler. Çalıştayımız, cumhuriyetin ikinci yüzyılında bu ülkede yaşayan tüm renklerle bir arada olmayı arzulayan, bunu sağlayacak demokratik, laik bir cumhuriyeti birlikte inşa etmek isteyen her toplumsal kesime bir çağrı aslında. “Gelin ihtiyacımız olan laik, demokratik bir anayasayı beraber inşa edelim” diyoruz. Çalıştayımızın sonuç bildirgesinde de bunu vurguladık.

Alevi örgütlerinin giderek siyasal aktör olmaktan uzaklaştığı, eşit yurttaşlık talebinin “cemevleri tanınsın”a indirgendiği, cemevlerine yönelik saldırılardan zorunlu din derslerine, bir dizi meseleye karşı itirazların dönemsel olduğu, örgütlerin toplumsal bir güç olmaktan çıktığı gibi eleştirilere nasıl yaklaşıyorsunuz? Bu bakımdan çalıştaydan nasıl sonuçlar çıktı ve nasıl adımlar atılacak?

Öncelikle çalıştayda Aleviliği yaşama tarzından tutun, Alevilerin farklı siyasi düşüncelerine her rengi bir aradaydı. Kendimizle ilgili tek bir derdimiz vardı, inanç kimliğimize saldırı var ve bu saldırı her geçen gün yol değiştirerek, farklı yöntemlerle uygulanmaya devam ediliyor. Gelin ortak değerimiz olan inanç kimliğimizde mücadeleyi birlikte yürütelim. Bu çağrıyı uzun zamandır yapıyoruz. O yüzden siyasi arenadan uzaklaşmak da söz konusu değil.

DOSTLARIMIZDAN ALEVİLERE AYRI BİR BAŞLIK AÇMASINI BEKLERDİK!

ABF olarak 2023 seçimlerine nasıl yaklaşıyorsunuz? Aleviler tarihsel olarak CHP’nin oy deposu olarak görülüyor malumunuz, hatta cumhurbaşkanlığı adaylığını hedefleyen Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği nedeniyle Alevilerin desteği konusunda rahat olduğu da söyleniyor. CHP’nin direksiyonda olduğu yeni iktidarda Alevilerin talepleri konusunda ilerleme sağlanacağını düşünüyor musunuz?

Öncelikle, önümüzdeki günlerde Alevi kurumları olarak 2023 seçimlerine dair Aleviler ne istiyor, nasıl bir rol oynayacak gibi başlıklarda kendi içimizde bir çalıştayımız olacak, sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşacağız. Evet, Alevilerin birçoğu CHP’ye oy veriyor ama şunu vurgulamalıyım ki Aleviler bu ülkede emek mücadelesinde de, demokrasi mücadelesinde de var. Hep vardılar.

Bugün mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Aleviler dahil kendisinden yana olmayan her kesimin karşısında bir balyoz gibi duruyor. Hiçbirimiz nefes alamıyoruz. Hepimizin nefes almaya ihtiyacı var, mevcut baskıcı, yok sayıcı, sürekli hukuku bize tehdit olarak kullanan anlayışın bir an önce başımızdan gitmesi için, demokratikleşmenin önünün açılabilmesi için mevcut sistemin son bulmasına ihtiyaç var. Diğer yandan Millet İttifakı bileşenlerine dair Alevilerin onlarca söyleyeceği sözü var. Madımak katliamı döneminde belediye başkanı olan zatın da içinde olduğu, 90 yılların faili meçhullerinin temsilcilerine söyleyecek sözleri var. Dolayısıyla Alevilerin Millet İttifakına dair söyleyecek çok sözü var ama Alevilerin en çok söz söylemesi gereken beraber mücadele ettiği kendi dostları olması lazım.

Neden?

Emek ve Özgürlük İttifakı bildirgesine bakın, Kürt sorununa dair bir başlık var, kadın sorununa dair başlık var, gençlere, çevreye dair başlığı var, olmalı da, olmayan tek başlık Aleviler! Aleviler sadece bir cümlede geçiyor. Dostlarımız nasıl bu ülkedeki Kürt sorununa, emek sorununa, kadın sorununa bir başlık açıyorsa, Alevilerin sorunları için de başlık açmak zorunda. Emek ve Özgürlük İttifakının bu ülkedeki demokrasi ve özgürlük mücadelesi için elbette önemi var, güçlü olması da gerekir ama ey dostlarımız, bu ülkede Aleviler de var ve Alevilerin sorunlarına, nasıl çözüm getirileceğine dair de bir başlık açmanızı bekleriz. Dolayısıyla Alevi sorun ve taleplerine ilişkin başlık açmazsınız demokrasiye, özgürlüğe, laikliğe, birlikte yaşamaya dair söyleminiz topal kalır. Eleştirilerimiz dostanedir, çünkü demokratik laik bir ülkeyi birlikte inşa edeceğiz ve başka çaremiz de yok.

EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİNİN KARŞILANMASINA İHTİYAÇ VAR

Siyaset gündemi CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuda türban kullanımına dönük yasa taslağını Meclise sunması ve Erdoğan’ın “Madem öyle, konuyu anayasal hale getirelim” yanıtını konuşmayı sürdürüyor. Laiklik savunusu yapan bir kurumun genel başkanı olarak Kılıçdaroğlu’nun çıkışını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

’90’lı yılların başında bu ülkede giyimini kuşamını siyasi polemik haline getirip insanların inançsal duygularıyla oynayan, onları siyasi simge haline getirenlere, laiklikten, demokrasiden yana olan Aleviler olarak o gün de karşıydık, bugün de karşıyız. Şunu diyorduk, bu ülkede hükümet kim olursa olsun hiçbir devlet kendi vatandaşının dini inancına, dini sembollerine karışamaz, müdahale edemez, laik bir ülkede herkesin kendi inancını, düşüncesini yaşayabileceği bir ortam sağlanmalıdır. Bugün bu ülkede bir türban sorunu yok, kamuda, poliste, yargıda türban kullanılıyor, o nedenle artık ortada olmayan bir sorunu siyasi emelleri için yeniden gündeme getirmeye çalışanlara şunu söylüyoruz; bu ülkenin türbanla, Alevilerle, diğer inanç gruplarıyla ve kimlikleriyle sorun yaratan sizlersiniz. Bu sorunları siyaset malzemesi yapmaya değil, laik, bu ülkede yaşayan herkesi kucaklayacak demokratik bir anayasaya ihtiyaç var. Eşit yurttaşlık talebinin karşılanmasına ihtiyaç var. Bu ilkeyi anayasal güvenceye alırsanız kimsenin ne giyimiyle, ne inancıyla, ne düşüncesiyle ilgili bir sorun olmaz. Dolayısıyla bugün ortada olmayan bir sorunu seçime beş kala dile getiren Kılıçdaroğlu da, bunu fırsat bilip anayasal değişiklik yapalım, hodri meydan diyen Cumhurbaşkanı da samimi değil.

ÖNCEKİ HABER

Sağlık emekçileriyle bir araya gelen Ercüment Akdeniz: İhtiyaç birleşik emek cephesi

SONRAKİ HABER

Emekli amirallerin "Montrö bildirisi" davasında 12 kişi için hapis cezası istendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa