08 Ekim 2022 14:36

İran'da bir katliamın özeti: Sistan, Beluçistan

İran rejiminin polis güçlerinin 30 Eylül Cuma günü Sistan ve Beluçistan'ın başşehri Zahedan’da başlattığı büyük saldırı sonucu 95 kişi hayatını kaybetti, 300'ü aşkın kişi yaralandı.

Fotoğraf: Haalvsh

Paylaş

Sadi PİRUZ
Mihri ROODİ

İran rejiminin polis güçlerinin 20 Eylül Cuma günü Zahedan’da başlattığı büyük saldırı sonucu 95 kişi hayatını kaybetti, 300'ü aşkın kişi yaralandı. Binlerce kimliksiz insanın yaşadığı bu eyalette kayıpların daha çok olduğu tahmin ediliyor.

İran’ın en yoksul ve en stratejik eyaletlerinden Sistan ve Beluçistan'ın başşehri Zahedan’da yaşananlarla ilgili bölgenin yerel haber merkezi “Halveş” ölenlerin arasında 7 çocuğun da olduğunu söylüyor. Birçok Beluçistanlı protestocu, durumun kritik olduğunu, yaralılara tıbbi hizmet verilmemesi nedeniyle ölü sayısının artabileceği konusunda uyarı yapıyor.

Bazı Beluçistanlılar, Zahedan’nın Khatam Hastanesinde İran rejimi mensupları, yaralılara ameliyat yapılmasına izin vermeleri için “Ceyşü’l Adl” üyeleri olduklarını söylemeleri gerektiğini söylediler. Böylelikle protestocular ‘terörist’ olarak yaftalanmak isteniyor. Ceyşü’l Adl bölgede İran rejimine karşı silahlı mücadele yürüten bir grup olarak biliniyor.

Geçtiğimiz günlerde, yüzlerce rejim karşıtı Beluçistanlı protestocunun hastaneye kaldırılmasının ardından Zahedan hastanelerinde yaralılara kan bulma sıkıntısıyla karşı karşıya kalındığı biliniyor.

İran’ın güney doğusunda yer alan Sistan ve Beluçistan eyaleti, iki buçuk milyon nüfusa sahip, Afganistan ve Pakistan sınırına yakın bir bölge. Bu bölgenin iki ülke sınırında olması ve aynı zamanda İran rejiminin yatırım yapmayarak mahrum bıraktığı bir coğrafya olması nedeniyle kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti yaygın bir biçimde yapılıyor. Öte yandan belirtmek gerekir ki bu bölgede yaşayan halkın etnik ve mezhepsel aidiyetleri Sünni ve Şii olarak ikiye ayrılıyor.

BÖLGE YOKSULLUKLA BOĞUŞUYOR

Sistan ve Beluçistan’ın, İran’ın en yoksul ve mahrum bölgelerinden biri olması dolayısıyla İran rejimi, hem bu bölgenin etkin ve mezhep yapısı hem de stratejik konumu itibarıyla nerdeyse hiçbir kültürel ve alt yapı sağlamadı. Bu bölgenin halkı İran rejiminin etnik ve mezhep çatışmalarını alevlendirecek provokasyonlarına maruz kalmalarının yanı sıra temel insani haklarından olan temiz içme suyu, enerji kaynakları, güvenli mesken, sağlık altyapısı, çalışma olanakları vb. mahrum bırakılmış durumda. Bu bölgede büyük bir işsiz ordusu da var.

REJİM KATLİAM YAPARAK KARŞILIK VERİYOR

İran rejiminin bu bölgeyi şoven yaklaşımlarla baskı altında tutması halkta bir direniş bilincine yol açtı. Örneğin patlak veren ayaklanmaların radikal bir nitelik taşıması ve İran rejimine karşı silahlı mücadele veren farklı örgütlerin varlığı, politik birikimin artmasını gösteriyor. Tam da bu yüzden İran rejimi, bu bölgede ortaya çıkan mücadelelere karşı katliam yaparak karşılık veriyor.

Günümüzde gerçeklik düzeyinde var olan her şey medyada ve sosyal medyada yanlışmış gibi gösteriliyor. Farklı yöntemlerle hedeflenmiş algılar oluşturuluyor. Bunu isyanlar zamanında daha iyi gözlemliyoruz. Örneğin, İran’da gerçekleşen halk isyanına yönelik farklı algılar söz konusu. Bunda muhtelif medya organlarının payı var. Bir taraftan devlet yanlısı medya organları örneğin İran radyo televizyon kurumu ve yandaş gazeteler bu ayaklanmayı dış güçlere bağlayarak bastırılmasını meşrulaştırıyorlar; baskı ve işkence ile alınan itiraflarla tutuklanan protestocuları kameraların önünde farklı senaryolarla pişman ve aldanmış gösteriyorlar. Öldürülen protestocuların ailelerine baskı yaparak hazırlanmış senaryoları hayata geçiriyorlar ve ölümleri intihar olarak değiştiriyorlar. Diğer taraftan, muhalif medya organları (BBC Farsça, İran International, ManoTo gibi) ayaklanmanın haberlerini belirli propaganda araçları olarak işlerine geldiği kadar yansıtıyorlar.

MEDYANIN TUTUMU

Zahedan’da geçen hafta yapılan katliam da bunun bir örneği. İran rejimine bağlı medyalar olayları bir ‘terör saldırısı’ olarak gösteriyorlar. Halbuki İran rejimine yakın ve Zahedan’ın Sünni Cuma İmamı Mevlevi Abdülhamit bu olayların herhangi bir terörist örgütle ilişkisi olmadığını hemen söylemişti. Aslında Mahsa Amini’nin protestolarıyla birlikte 15 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz eden Çabahar Polis Şefi Ebrahim Kouchakzaei’yi protesto etmek için protestocular karakola yürümek istiyorlardı ancak karakoldan halka ateş açıldı ve sadece orada 60 kişi öldürüldü. Ama olay sadece bundan ibaret değil.

Bu acımasız saldırı, sağlık tesislerinin yetersizliği, internetin tamamen kesilmesi ve medyanın sağır edici sessizliği ile birleştiğinde, Beluçistanlılara baskının ne kadar fazla olduğunu gösteriyor. 90’dan fazla kişinin ölümünün hem İran rejimi medyasında hem de Batılı ana akım medyada konuşulmaması tesadüf değil. Sanki ölümlerin ‘haber değeri’ bile yok gibi bir tabloyla karşı karşıyayız. Sözde ‘Özgür’ medyalar bile bu meseleyi bölgenin radikalliğini gerekçe göstererek orayı görmemekte ısrarcılar. Ezilen halklar bir kez de medyada yer almadıkları ya da dezenformasyona maruz kaldıkları için eziliyorlar.     

 

 

ÖNCEKİ HABER

Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır: Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!

SONRAKİ HABER

İran'da protestoların 23'üncü günü: Konseyler harekete geçme çağrısı yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa