Arap Coğrafyasında Geçen Hafta | OPEC+ kararı ve enerji savaşında ikinci perde
OPEC’in petrol üretimini “Günlük iki milyon varil azaltma” kararı deprem etkisi yarattı. Arap basını, ABD’nin talebinin tersine alınan kararı yorumlarken Suudi Prens’in politikalarına vurgu yaptı.
Fotoğraf: Pixabay
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in petrol üretimini “Günlük iki milyon varil azaltma” kararı deprem etkisi yarattı. Karar ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna krizi sonrası enerji ihraç eden Rusya’yı fiyatları düşürerek sıkıştırmak için ısrarlı petrol üretim artışı talebinden sonra geldi. OPEC’in net petrol ihraç eden ve bilinen dünya petrol rezervlerinin üçte ikisini ellerinde bulunduran 13 ülke tarafından kurulduğu göz önüne alınırsa, kararın ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Küresel ham petrol piyasası üzerinde daha fazla kontrole sahip olmak için 2016 yılının sonlarında OPEC+ adlı daha büyük bir grup kurulmuş olması, dünya piyasaları üzerindeki etkisini arttıran bir adım olmuştu.
Ukrayna savaşı etrafında kamplaşan ülkeler arasındaki savaş, petrol ve doğal gaz alanında şiddetlenerek devam ediyor. Ukrayna’yı destekleyen ABD ve Avrupa Birliği ekonomik ambargo ile Rus ekonomisini çökertmeye çalışırken; Rusya, sahip olduğu doğal gaz kozunu devam eden krizde her daim hatırlattı. Rus Gazprom şirketi ile İran Ulusal Petrol Şirketi arasında geçtiğimiz ağustos ayının sonlarında 40 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzalanmış ve bu, iki ülkenin küresel bir gaz karteli kurmak için harekete geçtiği şeklinde yorumlanmıştı. Ancak enerji alanındaki gelişmeler bununla sınırlı kalmadı. ABD ve Avrupa Birliği’nin tam da enerji darboğazına girdiği böyle bir dönemde OPEC+’ın beklenmedik üretim azaltma adımının arkasında neler var ve ne gibi sonuçlar doğurabilir? Acaba yaptırımların Rusya üzerinde bir etkisi olacak mı? Artık bu soruların cevabını Arap basınında arayabiliriz:
1. Biden’a karşı bir meydan okuma (al Ahbar Gazetesi): İran’a yakınlığıyla bilinen al Ahbar gazetesi “Suudi Arabistan-Amerika: İsyan tırmanıyor” başlıklı dosyasında Suudi Arabistan’ın bu süreçteki eğilimini iki maddede özetledi.
Birincisi: Muhammed bin Selman, ABD yönetiminin kendisini “tam teşekküllü, meşru bir hükümdar” olarak tanıma konusundaki isteksizliğinin bedelsiz olmayacağını anlamasını istiyor.
İkincisi: Bin Selman “gerçeküstü” projelerini muazzam bir maliyetle hayata geçirmeyi umuyor ve projelerin finansmanını “uçan” petrol fiyatlarına bağlamaktan başka seçeneği yok. İşte bu noktada gazete, Rusya ile Suudi Arabistan’ın çıkarlarının kesiştiğine özellikle vurgu yapıyor.
Aynı dosyada “Riyad’dan Washington’a: Bedava petrol yok” başlıklı bir makale kaleme alan Hüseyin İbrahim, Suudilerin bu kararı üretimi günde iki milyon varil veya toplam küresel üretimin yüzde 2’si kadar azaltmayı desteklemek için verdiğini belirtti. Örgütteki bakanlar komitesi tarafından yapılan temel tavsiye, söz konusu boyuta ulaşmamış olsa da aralarında Suudi Arabistan’ın da bulunduğu Ortadoğu’daki müttefikler üzerinde üretimi arttırmaya yönelik yoğun bir baskı kampanyasına karşı doğrudan bir meydan okumayı temsil ettiği değerlendirmesine yer verdi.
2. Putin ve Bin Selman’dan ABD’ye güçlü bir darbe (Rai al Youm): Arap Dünyasının Tanınmış Yazarı Abdulbari Atwan, Ukrayna savaşında özellikle ülkenin güney ve doğusundaki dört bölgenin bazılarında yaşanan gelişmelerin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in istediği gibi gitmeyebileceğini ifade etti. Ancak çarşamba günü dünyanın önde gelen petrol ihracatçıları grubu OPEC+’ın Ortak Bakanlar İzleme Komitesinin aldığı üretimi günde iki milyon varil azaltma kararının ABD’ye ve Avrupalı müttefiklerine ekonomik, finansal ve politik olarak ağır bir darbe olduğu görüşüne yer verdi.
3. Rusya için nimet, Avrupa için lanet (al Halic): OPEC’in üyesi olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan al Halic gazetesi, yaptırımların ters teptiği ve Rusya’nın işine yaradığı görüşünde. Gazete, başyazısında, yaşananları “Barakiş kendini mi öldürtecek?” Arap ata sözüyle özetlemeye çalıştı. Hikaye kısaca şöyle: Rivayete göre, küçük bir köyde evleri hırsızlardan ve düşmanlardan koruyan “Barakiş” adlı bir köpek yaşarmış. Köy halkını hırsızlara karşı uyarmak için havlarmış. Bir keresinde, düşmanlar köye saldırmış. Barakiş, her zamanki gibi köy halkını evlerinden çıkıp saklanmaları için havlamış. Gelen çete köy halkından güçlü olduğu için hırsızlar köyden gidene kadar yakındaki bir mağarada saklanmışlar. Hırsızlar köyde kimseyi bulamadıkları için köyü terk etmeye başlamışlar. Bunun üzerine köy halkı sevinmiş. Barakiş de sevince katılmak için havlamaya başlamış. Bu sırada hırsızlar havlamayı duymuşlar ve bütün köy halkını ve Barakiş’i katletmişler.
4. Suudi Arabistan’ın önceliği kendi çıkarı (al Kuds al Arabi): ABD Başkanı Joe Biden’ın geçtiğimiz temmuz ayının ortalarında Ortadoğu’ya yaptığı gezinin en önemli amaçlardan birinin petrol üretimini arttırmak olduğunu hatırlatan gazete, Prens bin Selman’ın Rusya’nın yanında görünmekten çekinmediğine dikkat çekti. Gazete, ayrıca, tarihsel olarak iki ülke müttefik olsa da Prens Selman’ın kendi çıkarlarını öncelediğine dikkat çekti.
5. ABD ve Avrupa Birliğinden OPEC+’a yanıt (al Arab): Analistlerin OPEC+’ın açıkça Rusya’nın yanında yer alarak attığı bu adıma karşı ABD, NOPEC (Petrol Üreten ve İhraç Eden Kartellere Hayır) yasasını yürürlüğe koyma hevesinin tazelendiğine bildiren al Arab gazetesi, Avrupa Birliği’nin de tüketici kartel oluşturma çabalarıyla eş zamana denk düştüğüne dikkat çekti. Manşetten yer alan haberde, “Washington’un NOPEC yasasını yürürlüğe koyma çabaları, Avrupa Birliği’nin şu anda Rusya’ya yaptığı gibi, tedarikçilere tavan fiyat uygulayabilecek ve baskı ve tehditlerin etkisi altına girmeyecek bir tüketiciler karteli oluşturma çabalarıyla örtüşüyor” denildi.
PUTİN VE BİN SELMAN’IN İTTİFAKINDAN ABD’YE GÜÇLÜ BİR DARBE
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
Ukrayna savaşındaki askeri durum; özellikle ülkenin güney ve doğusundaki dört bölgenin bazılarında yaşanan gelişmeler, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in istediği gibi gitmeyebilir. Ancak bugün (çarşamba) dünyanın önde gelen petrol ihracatçıları grubu OPEC+’ın Ortak Bakanlar İzleme Komitesinin aldığı, üretimi günde iki milyon varil azaltma kararı, ABD’ye ve Avrupalı müttefiklerine ekonomik, finansal ve politik olarak ağır bir darbe oldu. Bazı bölgelerdeki referandum ve ilhak sürecine tepki olarak Rusya’ya uyguladığı yeni ekonomik yaptırımlara karşı deprem etkisi yarattı.
Amerika, Suudi Arabistan Krallığı ve diğer petrol üreticisi Körfez ülkelerini (Kuveyt, Umman ve BAE) petrol fiyatlarını düşürmek ve Batı ekonomisini yüksek enerji fiyatları nedeniyle çöküşten kurtarmak için üretimi artırmaya zorlarken eşi görülmemiş ayartmalarla birlikte büyük baskılar uyguladı. Bu nedenle, önümüzdeki kasım ayının ilk günü kış mevsiminin başlamasından başlayarak, üretimi günde iki milyon varil düşürme yönündeki bu ani karar, özellikle bugünlerde Batı ve Avrupa ekonomilerinin karşı karşıya olduğu ekonomik bozulma durumunu hızlandırırken, ABD’nin tüm planlarını altüst etti.
Başkan Biden, Rus kasasına akan petrol ve gaz gelirlerini azaltarak Rus ekonomisini kötüleştirmek istiyor. Ancak OPEC+ örgütünün bu yeni kararı tamamen zıt sonuçlar verecek. Çünkü önce bu gelirleri artıracak, sonra Rusya’nın savaşına katkı sunacak, destekleyecek ve üçüncü olarak Ukrayna’daki savaşın masraflarını karşılayacaktır.
Bu kararın, siyasi ve ekonomik sonuçları, dünyadaki ittifaklar haritasındaki yansımaları ve hatta Ukrayna savaşının geleceği açısından öngörülebilecek birkaç sonucu var:
Birincisi: Körfez’den başlayıp Kuzey Afrika’dan (Cezayir ve Libya) geçerek Doğu Asya’ya (Endonezya) kadar tüm petrol üreten ülkeler ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinin kasalarına fiyat artışlarından kaynaklı ek olarak on milyarlarca dolar akıtacak. Yetmiş yıldan fazla bir süredir OPEC üzerindeki Amerikan hegemonyası Batı ekonomilerine hizmet etmek ve küresel petrol fiyatlarının kontrolünü sağlamaktaydı.
İkincisi: Prens bin Selman, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından kendisine küresel tecrit uygulamaya çalışan Başkan Biden’a güçlü ve acı bir tokat atmış olabilir.
Üçüncüsü: Bu anlaşma, Rusya ve Körfez ülkeleri (Katar hariç) arasındaki yeni ittifakın gücünü ve bu ülkelerin çoğunun Amerikan hegemonyasının mantosundan kademeli ve hızlandırılmış çıkışını teyit ediyor. Amerika’nın şiddetle karşı çıktığı petrol üretimini artırma anlaşmasına karşı çıktılar ve tam tersi oldu.
Dördüncüsü: Rusya, İran, Çin ve Kuzey Kore’yi hedef alan ABD ekonomik yaptırım politikasının başarısızlığı ve daha da tehlikelisi, Amerika ve müttefiklerine doğru ters tepmeye başlamış olmasıdır. Biden yönetiminin üzerine bahis oynadığı ekonomik çöküş Avrupa kıtasında başlayacak ve ardından ABD’ye taşınacak.
Kısacası şu ana kadar savaşı kaybeden Rusya değil Amerika’dır ve burada bir şehrin ya da bir sokağın düşmesi ölçü değildir. Savaşlarda vurulur da kaçılır da. Buradan çıkarılacak ders; Vietnam ile başlayan ve Irak ve Afganistan ile biten tüm Amerikan savaşlarının sonları ve bitişleri hakkındadır.
SIRADA NE VAR?
al Halic
Başyazı
Batılı ülkeler, Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ekonomisini çökertme, teslim olmaya zorlama ve ordusunu Ukrayna’dan çekme umuduyla Rusya’ya hâlâ yaptırım yağdırıyor.
Son yaptırımlar, Rusya Devlet Başkanının Ukrayna’nın dört bölgesini ülkesine ilhak etme kararına yanıt olarak Avrupa Birliği tarafından uygulanan sekizinci paket oldu.
Yeni yaptırımlar arasında bir varil Rus petrolünün fiyatının sınırlandırılması, 7 milyar avro değerindeki Rus mallarının ithalatının yasaklanması, Rusya’ya kömür, silahların elektronik bileşenleri, askeri teçhizat, havacılık teknik ürünleri ve kimyasalların vb. ihracatının yasaklanması mevcut.
Bu yaptırım paketi, 23 Şubat’ta başlayan ve Putin liderliğindeki Rus ekonomisinin çeşitli yönlerini, finans kurumlarını, şirketleri, varlıkları ve politikacıları, rejiminin temellerini ve ona yakın olan herkesi içeren önceki yedi paketin ardından geldi. Bu yaptırımlar milyarlarca dolara el konulması, finans şirketlerinin, Rus uluslararası bankacılık sisteminin ve sanat, kültür ve sporun etkinliklerinden dışlanmasını da içeriyordu. Böylece Rusya, kendisine uygulanan yaptırımların sayısında lider oldu. Yeni cezalarla birlikte ceza sayısı 8 binin üzerine çıktı.
Buna rağmen Rusya direndi ve Batılı ülkeler amaçlarına ulaşamadı. Ekonomi etkilendi ancak Avrupa ülkeleri gibi bir durgunluk ve enflasyon durumuna girmedi. Rusya hâlâ enerjiden büyük finansal getiriler elde ediyor ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle kasası şişiyor, Rus rublesi şu an en iyi durumda.
Yaptırımlar Rusya için bir nimet, Avrupa ülkeleri için ise bir lanet gibi görünüyor. İngiliz dergisi “Spectator”a göre, Rusya Maliye Bakanlığı, yüksek enerji fiyatları sayesinde yalnızca nisan ayında 9.6 milyar dolarlık ek gelir elde etti.
Öte yandan Avrupa ülkeleri ciddi bir durgunlukla karşı karşıya. Gelecek yıl büyümenin hayat pahalılığı ve enflasyon nedeniyle yüzde 2’nin altında gerçekleşmesi bekleniyor. Almanya, ekonomisi Rusya’dan ithal edilen enerjiye bağlı olduğu için yaptırımlardan en çok etkilenen ülke olacak.
Ekonomik analist ve Atlantik Konseyinin Küresel Enerji Merkezinde yerleşik olmayan bir çalışan olan Paul Sullivan, Avrupa’da büyük bir durgunluk öngörüyor, “Avrupa Birliği aslında Ukrayna savaşının bedelini ödüyor” diyor. Avrupa’nın yaptırımları bitti mi, yoksa daha fazlası var mı? Ya da atasözünün dediği gibi “Barakiş kendini mi öldürtecek”
AMERİKA OPEC+ KARARINA NASIL YANIT VERECEK?
al Kuds al Arabi
Başyazı
ABD Başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan Krallığı’na yönelik önceki eleştirileri ve insan hakları sicilinin arka planına karşı onu bir “parya devlet” yapma sözleri nedeniyle ağır bir siyasi maliyete katlanmak zorunda kaldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra dünya ekonomileri üzerindeki muazzam baskıları hafifletmek için Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı petrol üretimini artırmaya ikna etme umuduyla görüştü. Medya, insan hakları örgütleri ve danışmanları tarafından uygulanan saldırıların maliyetini ödüyor.
Yaptığı ziyaret sonrası Suudi Arabistan’ın günlük 750 bin, BAE’nin ise 500 bin varil üretim artışı sağlaması umuluyordu. Bu, gaz ve petrol fiyatlarında hızlı bir düşüşe yol açacak ve bu iki silahı Avrupa ve Batı’ya karşı kullanan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imkanlarını zayıflatacaktı. Riyad, bu çok önemli ziyareti elbette hesabına ekledi ancak Veliaht Prens, ülkesinin üretim kapasitesini artıramayacağının altını çizdi.
Biden’ın o sırada Körfez İşbirliği Konseyi liderleri, Irak, Ürdün ve Mısır ile yaptığı zirve toplantısında Ortadoğu turunu tamamlamadan önce şunları söylemesi dikkat çekicidir: “Biz Ortadoğu’yu terk etmeyeceğiz ve biz Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız.”
Gerçekte olan, Petrol Üreten Ülkeler Örgütünün (OPEC) en büyük üreticisi olan Suudi Arabistan’ın, Rusya ile koordineli olarak petrol üretimini günde iki milyon varil azaltma anlaşmasına sponsor olmasıydı.
Karar, Amerikan tarihsel müttefikinin çıkarlarına bakılmaksızın, en önemlisi Suudi liderliğinin yalnızca kendi çıkarlarının etrafında kalmaya yetenekli olması olan büyük siyasi yansımalar ortaya çıkardı. Aksine, bu son kararla stratejik ilerleme kaydettiğini dikkate alacak olan Rusya ile nesnel bir ittifak gibi görünen bir şeyde görünmekten çekinmiyor.
Olanların Amerikan iç etkileri olabilir. Bu yüzden OPEC+’ın kararı eğer Amerikan pazarında petrol fiyatları çok yükselirse, yaklaşan kongre ara seçimleri sırasında iktidardaki Demokrat Partiye karşı oy vermede bir faktör haline gelecektir.
Amerikan başkanının maruz kalacağı zararı sezdiği açık. Beyaz Saray’ın, bu kararı Moskova ile bir uyum ve ABD ile müttefiklerinin Rusya’yı tecrit etme kararlarına karşı bir meydan okuma olarak tanımlamasına neden oldu.
Biden’ın OPEC+ ve Rusya’yı hedef alan yasaları geçirmek için Kongreye başvurmak istediği haberleri olduğu için, hikayenin bölümleri burada bitmeyecek elbette. Ve bazı parti üyelerinin çağrıları Riyad’a yanıt vermeyi başarırsa OPEC yaptırımlara maruz kalacak. İki ülke arasındaki gerilimin seviyesi, risklerin her düzeyde arttığı kritik bir küresel zamanda da tırmanacak.