Seçimler yaklaşırken tek adam yönetimine tutulan bir mercek
Çözüm, düzen partilerinin biz gençlerin mücadelesini sistem sınırlılıklarına hapseden siyaseti değildir. O halde asıl değişmesi gereken sandıktan çıkan isim değil, sistemdir.
![Seçimler yaklaşırken tek adam yönetimine tutulan bir mercek](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/140824.jpg)
fotoğraf:pexels
Sualp ÖZEL
ODTÜ
Birçoğumuz gözlerini açtığı günden bugüne AKP iktidarı ve onun pek çok bakımdan dünyadaki diğer düzen partilerine benzeyen, bazı açılardan da şahsına münhasıruygulamalarıyla büyüdü. İktidara geldiği günden bugüne tek çareyi kendi olarak gören ve gösteren AKP “Biz olmazsak kaos olur” siyasetini artırarak sürdürmeye devam ediyor. Bu kaos ve şantaj siyasetini baskılar üzerinden ilerletiyor.
Piknik, şenlik, festival, konser yasakları, sanatçılara uygulanan gözaltılar baskıların son zamanlarda en çok gündeme gelen yansımaları olsa da medyanın sansürlendiğini, gazetecilerin tehdit edildiğini, yakın zamandan bir örnekle resmî kurumların nefret söyleminin bir aracı haline getirildiğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor.* Geçtiğimiz aylarda Gezi davasına yağdırılan haksız, ağır hapis cezaları ise verilmek istenen göz dağının en çarpıcı örneği.
AKP, her yaklaşan seçim döneminde olduğu gibi bugün de halkın acil sorunları gündemini gölgelemek amacıyla toplumu ayrıştırıp gruplaştırıyor. Ayrıştırdığı gruplar üzerinde toplumu kışkırtarak baskı kurmaya, kurduğu baskıyla kendi çıkarlarıyla örtüşmeyen her “grubu”sindirmeye çalışıyor. Tüm bunları gündem değiştirme çabalarının bir sonucu olarak görmek elbette doğru olmayacaktır ancak AKP’nin bu konuda nispeten başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Nispeten diyoruz çünkü ekonomik krizin faturası her geçen gün katlanarak artıyor. Krizin faturası üstüne kesilen halk, baskı ve tehdit ortamında dahi sorunlarını konuşup tartışmaktan geri durmuyor.
SERVETLERİ BİZDEN ÇALDIKLARI
Krizle iktidara gelen AKP, bugün yeni bir krizi miras bırakıyor. Mirasın kaymağını patronlar yerken halk, ancak bu mirasın sorunlarıyla boğuşuyor. Aileleri alınacak bir ekmeğin hesabını yapacak duruma getirilen çocuklar, okula aç gidiyorlar. Üniversitedeki gençler barınma sorunuyla karşı karşıya bırakılıyor, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken mezun olmaya çalışıyorlar. Çalışan gençler uzun çalışma saatleri, ağır iş yükü ve güvencesiz çalışma koşulları altında eziliyorlar. Çalışamayan, iş bulamayanlar ise bu kötü koşulların çok daha kötüsünde çalışmaya itilmek isteniyor. Tüm bunlar yaşanırken bizden çaldıklarıyla zengin olanlar ise servetlerine servet katıyor.
Geçtiğimiz haftalarda uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR’ın paylaştığı “Dünyanın En Büyük 250 Müteahhidi” listesinde 79 şirketle ilk sırada olan Çin’i, 42 şirketle Türkiye’nintakip ettiğini gördük. Aynı listeye sermayenin “büyüme” sonuçlarından değil de kendi gerçeklerimizden baktığımızda boş olan konut yığını milyonlarla ifade edilirken milyonlarca öğrencinin barınma sorunuyla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Kapitalist sistemde burjuvazi, gençlerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade kâr hırsıyla kaynakları tüketiyor. İktidara gelen her burjuva partisi ise doğrudan sermayenin çıkarını ve kendi iktidarını, yani sermayenin iktidarını, korumaya yönelik hareket ediyor. Bu sisteme karşı başlatılan mücadeleler ise devletin zor aygıtıyla bastırılıyor. Geçtiğimiz haftalarda İçişleri Bakanlığının yayınladığı Barınma ve Güvenlik Genelgesi iktidarın öğrencilerin karşısında kimin tarafında olduğunu açıkça göz önüne seriyor.
SANDIKTA DEĞİŞİM YETMEZ!
Düzen partilerinin en gerici kanatlarından biri olarak AKP, uyguladığı ekonomik programlahalka değil sermayeye hizmet ediyor. “Ana muhalefet” ise halka beklemesini söyleyerek sandığı işaret ediyor. Çözüm, düzen partilerinin biz gençlerin demokrasi ve özgürlükler mücadelesini sistem sınırlılıklarına hapseden siyaseti değildir. Nitekim sistem içinde olmalarının doğal bir sonucu olarak kendi çıkarlarını gözeten düzen partileri, biz gençleri oy deposu olarak görmenin yanında bizlerin gerçek sorunlarına yanıt vermiyor, acil taleplerimizi karşılamaktan uzak kalıyor.
Halkın dört yıldan dört yıla sandığa giderek temsilciler belirlediği sistemin halkın gerçek taleplerini karşılamayacağını biliyoruz. Bu sistemin karşısında bizlerin savunması gerekensistem, halkın her türlü yönetim mekanizmasında söz hakkına ve denetleme imkanına sahip olduğu bir sistemdir. Kısacası sorunlarımızın temelden çözümü için asıl değişmesi gerekenin sandıktan çıkan isimlerden çok sistem olduğunun farkındayız.
SEÇİME GİDERKEN PAYIMIZA DÜŞEN
AKP hükümeti derken sadece belirli yıllar arasında kurulan ve günümüze gelen bir hükümetten bahsetmiyoruz. AKP, faşist rejimin inşa görevini üstlenerek iktidarını sürdüren bir düzen partisidir. Bu inşa sürecinde attığı en kayda değer adımlardan biri, Türkiye’de tek adam yönetimini kurmaktır. Kurduğu tek adam yönetimiyle kaos ve şantaj siyasetini sürdüren AKP, din ve milliyetçilik üzerinden ideolojik temelini kurmak yolunda hızla ilerlemektedir. Bu temel üzerindeki ilerleyişinin en temel göstergeleri ifade özgürlüğünün, toplu gösteri ve yürüyüş düzenleme gibi hakların hukuken değilse de fiilen yasaklı durumda olmasıdır. Tümkoşulların sonucunda seçime gittiğimiz bugünlerde çözümün sistem değişikliği olduğunu vurgulamaktan geri durmazken bu gidişatın önünün acilen kesilmesi gerektiğini söylemekten de geri durmayacağız.
AKP, MHP ve beraberlerindeki işbirlikçilerin gerici iktidarının yıkılması, önümüzdeki seçim döneminin temel tartışmasını oluşturmalıdır. İktidar, halkın kendi örgütlü gücünün farkına varmasını bütün gücüyle engellemeye çalışmaktadır. Biz öğrencilerin temel taleplerimizdoğrultusunda ördüğümüz yemekhane ve barınma eylemleri sonucunda bizlere karşı alınan tutum bunu apaçık ortaya koymaktadır. İktidar değişikliğinin önümüzdeki seçim döneminin temel tartışması olması gerekmekle birlikte “Bir gitsinler, sonrasına bakarız” düşüncesine de kapılmamamız gerekir. Gençler olarak acil sorunlarımız etrafında, demokratik ve özgür bir ülke için örgütlenmeyi sürdürmek, içinde bulunduğumuz dönemle birlikte geleceğimiz adına sorumluluğumuzdur.
*Yesevi Alperenler Derneği başta olmak üzere yüzün üzerinde STK’nın İstanbul için 18 Eylül Pazar gününe çağrısını yaptığı LGBTİ karşıtı nefret mitinginin videosu, ülke genelindeki televizyon ve radyo kanallarında yayınlanmak üzere “kamu spotu” başlığı altında RTÜK’ün internet sitesinde yer aldı.
Evrensel'i Takip Et