Baro seçimleri yaklaşırken: Avukat adayları nasıl bir baro istiyor?
Baro seçimleri yaklaşırken İÜ Hukuk öğrencileriyle nasıl bir baro görmek istediklerine ve İstanbul Barosu’nun “Ekonomik talepler siyasi değildir!” paylaşımına dair konuştuk.
Fotoğraf: Pixabay
Başak BELHAN
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
2016-2022 yılları arasında 56 avukat intihar etti. Bu avukatların en az %66’sının 35 yaş altında olduğu belirtildi. 2022 yılına girdiğimizden bu yana intihar eden avukat sayısı ise 7. Avukatların intihar etmesinin, yoksullaşmasının ve avukatlık meslek sorunlarının dağ gibi büyümesinin sebepleri, avukatlık mesleğinin teknisyenliğe doğru dönüşümünde ve aynı zamanda ortada sistemsel bir sorun olmasında yatmakta. Büyük büroların önünde yasal şube açma engeli olmasına rağmen neoliberal dönüşümle beraber büyük şirketler dolaylı olarak farklı şehirlerde büro açarak henüz yeni mezun olmuş, mesleğe başlayacak avukatların bağlı şekilde çalışmalarına neden oluyor. Güvencesizlik ve mobbing artıyor.
Diğer yandan siyasal iktidarın baskı ve saldırılarıyla bölünen barolar ve güç kaybeden savunma, bağımsızlık ve özgürlük açısından tehdit altında. Her ilde birden fazla baronun kurulması, baro yönetimlerinin nispi seçimle belirlenmesi vb. gibi uygulamaların yanında “Baro sadece meslek örgütüdür” şeklinde yapılan açıklamalar baronun işlevselliğine de gölge düşürüyor.
NEDİR BU BARO?
Avukatlık Kanunu’nda “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları” olarak nitelendirilen barolar, adil yargılanmanın en önemli ayağı olan ve savunma işlevini üstlenen avukatların örgütüdür. Yalnızca bir meslek örgütü değil tıpkı savcı ve yargıçlar kurulu gibi bir yargı kurumudur. Avukatlığa ilişkin sorunlar konusunda çözüm üretmek ve avukatların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir işlevi olmasının yanı sıra insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir göreve sahiptir. Hukukun üstünlüğü ilkesini gözeten ve avukatın yargılama faaliyetindeki özgürlüğünü, dokunulmazlığını, bağımsızlığını sağlayan, koruyan ve işlevsel kılan bir kurumdur. Avukatlık Kanunu’nda avukatlar, her iki yılda bir toplanan baro genel kurulunda, bağlı oldukları baronun yöneticilerini ve Türkiye Barolar Birliği delegelerini seçerler. Geçtiğimiz günlerde İstanbul, Ankara İzmir dahil birçok baro seçim hazırlıklarına başladı. Yapılacak seçim yalnızca yöneticilerin değişiminin değil, baronun avukata ve savunmaya bakış açısının da değişmesinin elzem olduğunu gösteriyor.
Avukatlık mesleğinin bu sorunlar kıskacında gün geçtikçe itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı bugünlerde İstanbul Barosu da 15 Ekim’de seçime gidiyor. Geçtiğimiz günlerde de baro Twitter hesabından, CMK Ücret Tarifesine dair “Asgari ücretin altında bir CMK kabul edilemez! Ekonomik talepler hiçbir zaman siyasi olamaz!” açıklamasında bulundu. Hem baronun yaptığı bu paylaşımla ilgili hem de nasıl bir baro görmek istediklerine ilişkin İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileriyle konuştuk.
EKONOMİK TALEPLER SİYASİDİR!
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Arda, ekonomik taleplerin siyasi olduğunu dile getirerek başladı söze. “Siyasi rejimler, ekonomik doktrinler üzerinden tanımlanırlar. Hukuk da devletin ekonomik tercihinin bir ürünü olma özelliğini bünyesinde taşır. Bir avukatın, daha da öte avukatların kurumsal örgütü niteliğindeki bir baronun siyasetin dışında kalması mümkün değildir. Baro, bir siyasi eleman olarak gerek bizzat avukatlar gerekse de dolaylı olarak toplum için sesini duyurabilmeli, onların taleplerine ve mağduriyetlerine ışık tutabilmelidir. İstanbul Barosu ‘Ekonomik talepler siyasi olamaz’ açıklamasıyla üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmekten çok uzak bir duruş sergilemekte” diyen Arda, henüz hukuk okumaktayken avukatlık mesleğinin geleceğine dair endişelendiğini belirtti.
“Nasıl bir baro görmek istersiniz?” sorusunu Arda “Baro, avukatların ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleğin gelişimini sağlamakla görevli bir kurum olarak bünyesindeki avukatların söz konusu ihtiyaçlarını her an gündeme getirmeli, avukatların birlik olmalarına faydalı adımlarla vesile olmalı. Böylece avukatlar ve avukat adayları işleriyle güven temelli bir ilişki de kurmuş olur” şeklinde cevapladı.
Mikrofonu 3. sınıf öğrencisi Bengü’ye uzattığımızda baronun açıklamasının doğru olmadığını söyledi. “Baro kendi çapında avukatların hakkını korumuş lakin bunu yine ‘Aman elimiz etliye sütlüye değmesin’ şeklinde gerçekleştirmiştir. Avukatları temsil eden bir kuruluşun bunun gibi kaçamak açıklamalar yapması yalnızca ‘Bakın biz görevimizi yapıyoruz’ demek için atılmış adımlardır. Daralan özgürlük çemberinden biz de nasibimizi almayalım demişler anlaşılan, ancak günümüz Türkiye’sinde herhangi bir şey, özellikle konu ekonomik söylemler ise, tamamıyla siyasidir” dedi. Hukukta tekelleşmenin olduğunu ve birçok alanı büyük şirketlerin kapma yarışında olduğunu da ekledi. Bu bürolarda çalışmanın ancak dolu bir CV ve en az bir yabancı dille olabileceğini dile getirirken gereken ücretin de verilmediğini belirtti. Tüm bu yaşananlara ses çıkaran bir baronun olmamasının onu umutsuzluğa sürüklediğini söyleyerek sonlandırdı sözlerini.
ETKİN KATILIMCI
BARO İSTİYORUZ!
4. sınıf öğrencisi Buse de sözlerine “Ekonomik talepler her zaman siyasidir. Her türlü hak arama da politiktir” diyerek başladı ve stajyer avukatlara düşük ücretler teklif edilirken, birçok avukat asgari ücretle çalışırken baronun böyle bir tutum almasını doğru bulmadığını söyledi. Stajyer avukatların çalışma koşullarını iyileştiren ve avukatların yanında olan etkin bir baro görmek istediğini dile getirdi.
Hukuk 2. sınıf öğrencisi Serhat ise “CMK tarifesi ekonomik temellidir. Ekonomiye yön veren de iktidardır. Dolayısıyla ekonomik taleplerin siyasi olmadığını iddia etmek absürt bir açıklamadır. Siyasi çekingenliklerden doğan bu iddia, gerçeği saptıramaz” dedi. Avukatlık Kanunu ve mevzuatın günümüz sorunlarını çözmek noktasında yetersiz olduğunu dile getirdi ve sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Baro, yargı sorunlarına aktif katılımla çözüm üretmeye çalışan bir anlayışla hareket etmelidir. Bunu yaparken de ilk olarak kendi üyeleri olan avukatların sorunlarına net bir şekilde eğilmelidir. Tüm bunların çözümü daha katılımcı, daha fazla avukatın aktif olduğu güçlü bir baroyla mümkündür.”