Yaşamaya zamanı olmayan gençlerin sitesi: İMES
İMES’teki genç işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının, günlük pratiklerinin, kültürel alışkanlıklarının bilgisini edinmeyi amaçlayan anketimizin sonuçları çarpıcı oldu.
Arşiv | Fotoğraf: Pexels
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Genç Hayat dergisi olarak İstanbul’un Ümraniye ilçesindeki İMES Sanayi Sitesinde çalışan genç işçiler ile temmuz ayında başlattığımız anket çalışması geçtiğimiz hafta itibariyle sona erdi. Anket çalışmamıza toplamda 85 genç işçi katıldı. Anketimizin soruları esas olarak genç işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının, günlük pratiklerinin, kültürel alışkanlıklarının bilgisini edinmeyi amaçlıyordu.
Anket sonuçlarının ortaya koyduğu en belirgin durumun, ekonomik krizin genç işçilerin geçinebilme olanakları üzerindeki yıkıcı etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bu durum, birkaç soruya verilen ve diğer şıklara bariz üstünlük kuran kimi cevaplarda açığa çıkıyor. Anket sonuçlarının gösterdiğine göre genç işçilerin %53’ü almış olduğu ücretin kendi geçimini karşılamaya yetmediğini söylüyor. Üstelik, bu veriye ek olarak, aynı soruya “Yetmiyor ama idare ediyoruz” diyenlerin oranı ise %22,9. Genç işçilerin geçinememelerinin esas gerekçelerinden birini ise bir başka sorumuz yanıtlıyor. Buna göre, genç işçilerin %48,2’si gibi azımsanmayacak bir kısmı asgari ücretten daha düşük bir ücrete çalıştırılıyor.
“NE İZNİ? İZİN DİYE BİR ŞEY YOK!”
En belirgin diyerek tanımladığımız bu durum, diğer birçok soruya verilen cevabın da gerekçesini oluşturuyor. Alınan ücret asgariden düşük olunca, geçimini sağlamaya hiçbir şekilde yetmeyince, genç işçiler de çözümü büyük oranda fazla mesai yapmakta buluyor. Genç işçilerin içerisinde bulunduğu sıkıntının farkında olan patronlar ise zaten ucuz olan iş gücü imkanını kendi karı uğruna kullanabildiği kadar kullanmaktan geri durmuyor ve işçileri sürekli mesaiye çağırıyor. Öyle ki anket çalışmamız boyunca tanıştığımız ve sohbet etme imkânı bulduğumuz hemen her işçi arkadaşımız, patronun kendisinden ne kadar mesaide kalmasını isterse eksiksiz bir şekilde kalacağını, başka türlü geçim imkanının olmadığını söylüyor. Sohbetlerimize yansıyan bu durum, anket sonuçlarında da veri olarak kendisine yer buluyor: Genç işçilerin %65,1’i günde ortalama 10 saatten fazla çalışıyor. Genç işçilere sorduğumuz sorulardan birisi ise haftada kaç gün izinli olduklarını öğrenmek maksadıylaydı. Ancak, şıklarda kendisine yer bulmamasına rağmen, bu soruyu sorduğumuzda en sık işittiğimiz cevabın “Ne izni? İzin diye bir şey yok. Çağrıldığımız kadar çalışıyoruz” olduğunu söyleyebiliriz.
Ekonomik krizin genç işçiler üzerindeki yansımaları yalnızca iş hayatlarıyla sınırlı da kalmıyor. En temel gündelik yaşam pratiklerinde dahi bu durumun sebep olduğu başkaca durumlar ortaya çıkıyor. Uzun çalışma saatlerinden sonra biriken yorgunluk, başka bir yere gittiği koşulda masraf yapacağını bilmesi ve bundan kaçınıyor olması genç işçileri evde vakit geçirmeye itiyor. Arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirecekleri zamanlarda da yine olabildiğince kendileri için en masrafsız olan yöntemi tercih ediyor genç işçiler. Bu durum anket sonuçlarında %36,1 oranında parkta ya da sokakta vakit geçirme, %15,7 oranında ise evde vakit geçirme eğilimi olarak karşılık buluyor.
“BİZİM NE İŞİMİZ VAR TİYATRODA?”
Uzun süren çalışma saatlerine rağmen geçinemiyor olmak, olabildiğince her türden masraftan kısma çabası içerisinde olmak, genç işçilerin sanatsal/kültürel faaliyetlere katılımının da bir hayli düşük seviyede seyretmesine yol açıyor. Sinemaya gitmek “kırk yılın başı” olarak nitelenirken, örneğin tiyatroya gidip gitmedikleri sorusu sıklıkla “bizim ne işimiz var tiyatroda?” şeklinde karşılık buluyor. Yine anket sonuçları üzerinden somut bir veri vermek gerekirse de genç işçilerin %47’sinin en son ne zaman kitap okuduğunu dahi hatırlamadığını, %16,9’unun ise en az bir yıldır hiç kitap okuyamadığını söyleyebiliriz. Bu soruya çok defa kitap okuyamıyor olmanın mahcubiyetiyle, çok çekingen bir şekilde cevap verildiğini söylemekte de fayda var. Bu çekingenlik zaman zaman bir izah ihtiyacı hissettiğinde ise “Kitap okumaya zaman mı var?” ya da “Bir kitap olmuş zaten kaç para?” gibi açıklamalar da işittik anket çalışmamız süresince. Yine bu süreç içerisinde ettiğimiz sohbetlerden öne çıkan haliyle söylenebilir ki genç işçiler açısından kitap okumak çoktan bir ihtiyaç olmaktan çıkmış durumda. Kitap okumanın kendisine çok da bir şey katmayacağı genel kabul halinde. Elinin iş tutması, ekmek kazanması yeterli görülüyor daha çok.
Bütün bunlarla birlikte, kendi hayatları açısından bu yıkıcı tablonun sorumlusu olarak ise kendi patronları ya da patronların çıkarına hizmet eden bu sistem olarak görülmüyor genç işçiler tarafından. Kendi hayatındaki bu geçim zorluğunun eleştirisi önce hükumete varıyor. İktidarın yanlış ekonomi politikalarının kendi hayatına bu şekilde yansıdığına dair bir fikirde ortaklaşıyor genç işçiler. İktidar eleştirisinden sonraki ilk eleştiri durağı ise kendileri oluyor. Kendi geçmişleri, geçmişteki hataları, eksiklikleri... Patronlar ise, daha çok kendilerinin geçmişte yaptıkları bu hataları yapmayan, kendilerinin eksik oldukları noktalarda tastamam olabilmeyi başarmış kişiler olarak kabul görüyor. Patronların kendilerinden daha fazla para kazanıyor olmalarını genç işçilerin %69,1’i normal ve olması gereken bir durum olarak niteliyor. Ancak, bununla birlikte, patronunun kendisinden daha fazla para kazanması normal olsa bile, kazancına kıyasla kendisine verdiği ücret arasındaki makas farkı adil bir paylaşım olarak görülmüyor genç işçiler tarafından %61,8 ile.
Anket sonuçlarının ortaya koyduğu tablonun özeti bu. Ancak, bu tablonun bizim önümüze koymuş olduğu durum değiştirilemez bir durum değil. Genç işçilerin layık oldukları yaşam koşulları bu tablonun bize söylediği mevcut koşullar değil. Daha iyisi, daha sağlıklısı, daha güvencelisi, daha yaşanabilir olanı genç işçilerin bir arada olmasıyla mümkün. Bir arada olmanın ilk adımı olması adına İMES’te Genç Hayat olarak anket yaptığımız işçi arkadaşlarımızla bir araya gelerek, anket sonucunun bize gösterdiği tabloyu hep birlikte tekrar konuşacağız, bundan sonra bu birliğin ne şekilde sürdürülebileceğine ve ne yapacağımıza birlikte karar vereceğiz.
Sona varırken belirtmekte fayda var. Anketin ortaya koymuş olduğu durum Türkiye’nin her şehrinde, her bölgesinde çalışan sayısız genç işçinin toplam durumunun İMES yerelindeki yansımasıdır. Bu koşullar karşısındaki birlik ise önce ayrı ayrı o yerellerden başlanarak örüldüğü ve birikerek ortaklaştığı oranda kazanım elde edebilecektir.