12 Ekim 2022 13:23

Selahattin Demirtaş: Genel Merkezimizin iradesine saygılı olmaya özen gösteriyorum

HDP'nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş 29 gazetecinin sorularını yanıtladı: "Genel Merkezimizin iradesine saygılı olmaya özen gösteriyorum. Herkesten de bana karşı aynı saygıyı bekliyorum."

Fotoğraf: MA

Paylaş

HDP'nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, yaklaşık 6 yıldır tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden 29 gazetecinin sorularını yanıtladı.

Artı Gerçek'ten İrfan Aktan'ın organize ettiği röportajda Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan HDP tartışmalarına, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası dönemden İmralı görüşmelerine pek çok kritik konuya dair sorular yöneltildi.

Hücre arkadaşı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı'nın da selamlarını ileten Demirtaş'a yöneltilen sorulardan ve yanıtlarından bazıları şöyle:

"SAYGILI OLMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM, AYNI SAYGIYI BEKLİYORUM"

Evrensel'den Çağrı Sarı:

İktidarın tutuklama yoluyla başka hedefler yanında siyasetin dışına atma çabasını nafile kılan çok yönlü bir üretim içindesiniz ve iktidar yanlısı çevreler dahil bu çabalarınızın hakkı teslim ediliyor. Özellikle uzunca zamandır siyasetin başat gündemi haline gelen Türkiye’nin kritik seçimine dair görüşleriniz ilgiyle takip ediliyor ve elbette eleştiriler de oluyor. Bunlar arasında, güncel siyasete dair yaptığınız bazı açıklamaların partinizi zor durumda bıraktığı, HDP’nin ve kurumsal görüşlerinin önüne geçtiği, bunun da rahatsızlık yarattığı eleştirisi de var. Bu yöndeki eleştiriler için ne söylersiniz?

Eleştirileri saygıyla karşılıyorum, hepsine değer veriyorum. Daha dikkatli bir dil ve yöntem kullanarak Genel Merkezimizin iradesine saygılı olmaya özen gösteriyorum. Herkesten de bana karşı aynı saygıyı bekliyorum, doğal olarak.

"GÜNAH KEÇİSİ OLARAK GÖSTERİLİYORUM"

Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya:

Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği 7 Haziran - 1 Kasım 2015 sürecinde HDP Eş Genel Başkanıydınız. Türkiye yeni bir seçime giderken son Mersin saldırısı ile benzer bir sürecin ortaya çıkacağı endişesini yaşıyor, bu yönde uyarılar yapılıyor. O döneme dair bir siyasetçi olarak özeleştiriniz var mı, bugün başta kendi partiniz olmak üzere muhalefete önerileriniz nedir?

Özeleştirim var Nergis Hanım. Daha etkili bir barış söylemiyle çatışmaların önünü alabilmeliydik. Fakat ne hikmetse o dönem yaşanan ve yaşatılan dehşet senaryolarına ilişkin herkes benden özeleştiri istiyor. Oysa o dönemin faturasını bir kişiye ya da birkaç kişiye çıkarmak doğru değil. Bu, kolaycı bir yaklaşımdır ve büyük haksızlıktır. Eğer bu her şeyi çözecekse tüm haksızlığına rağmen ben sorumluluk üstlenirim ama durum öyle değil. O sürecin iki taraftan da aktörleri tek kelime özeleştiriye yaklaşmazken en ideal günah keçisi olarak gösteriliyorum. Oysa işin içinde darbeci çeteler var, IŞİD çeteleri var; istihbaratın, JÖH ve PÖH’ün de dahil olduğu SADAT çeteleri var. Hepsi açığa çıkmalı. Seçimden hemen sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulsa ve o dönem tüm yönleriyle araştırılsa çok daha sağlıklı olur. Cizre bodrumlarında diri diri yakılan onlarca kişinin varlığı bile halen kabul edilmemişken hangi gerçekleri konuşabiliriz ki? Muhalefet bu defa daha dikkatli ve cesur olmalı, barış söyleminden ve ısrarından geri adım atmamalı. Çünkü AKP-MHP ittifakı savaş politikasından beslenen bir çizgiyi yıllardır uyguluyor. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Siz gazetecilerden bir de ricam var, o dönemde sokağa çıkma yasağı uygulanan ve yakılıp yıkılan şehirlerde operasyon sorumlusu komutanlar kimlerdir ve sonları ne oldu, buna bir bakın lütfen. Ben mahkemede savunmam sırasında bunları kayda geçtim. Röportajın sonuna o listeyi de ekliyorum.* Bundan bir şeyler sezilebilir ve işe oradan başlanabilir.

"SAVAŞ VE ŞİDDET DIŞINDAKİ ÇÖZÜM ARAYIŞLARINDA ISRARCI OLMALIYIZ"

Yetkin Report'tan Murat Yetkin:

HDP’nin öncülüğünde Emek ve Özgürlük İttifakının kurulup parlamenter siyaseti savunmasından bir gün sonra PKK Mersin’de karakola saldırdı ve sonra da bunu üstlendi. Nasıl değerlendiriyorsunuz, neye bağlıyorsunuz?

Bu konuda kendi duruşumu, tavrımı, değerlendirmelerimi net olarak açıkladım. Savaş ve şiddet dışındaki çözüm arayışlarında ısrarcı olmalıyız. Bir siyasetçinin temel görevlerinden biri, kendi siyasal alanını savunmak ve ilkesel duruşta ısrarcı olmaktır. Ancak AKP-MHP hükümetinin yıllardır sürdürdüğü ve halen eli kanlı şekilde devam ettirdiği savaş politikasını görmeden, ona karşı çıkmadan barış için samimi davranmış olmayız. Evet silah, şiddet olmasın ama AKP-MHP içeride ve dışarıda istediği şekilde savaşta ısrar ederken sessiz kalmak da savaşı onaylamak olur. Bu konuda ilkeli olmak ve tüm savaş politikalarına tutarlı bir şekilde karşı çıkıp samimi bir barış programını ortaya koymakla olur. Biz demokratik siyasete dair umudu büyütmek ve korumak için çalışmaya devam edeceğiz.

"ÖCALAN'I İYİ TANIDIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM"

Artı Gerçek'ten İrfan Aktan:

Yazdıklarına, çözüm sürecinde söylediklerine, İmralı ziyaretiniz sırasında anlattıklarına dayanarak baktığınızda, sizce üzerindeki tecride son verilse Öcalan’ın şu andaki Türkiye siyaseti okuması nasıl olur? Öcalan’ı en iyi kavradığı söylenen bir siyasetçi olarak, sizce kendisi seçim sürecine nasıl bir strateji önerisinde bulunur?

Şu söyleyeceklerimi sığ bir övgü olarak ele almayın lütfen ama Öcalan bir siyaset ustasıdır ve sadece Türkiye için değil, Orta Doğu’nun temel sorunlarının demokratik çözümü için gerçekten önemli, gerçekçi çözüm önerileri sunmuş biridir. Kendisinin dışarıyla doğrudan teması sağlanabilirse hem toplumsal barışa hem de demokratikleşmeye çok katkısı olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Öcalan, seçim gibi dönemsel süreçlere odaklanmaz diye tahmin ediyorum. Onun radikal demokrasiye dair daha stratejik bir yaklaşımı olacaktır diye düşünüyorum. Ben Öcalan ile defalarca, günlerce yüz yüze görüştüm. İmralı’daki bütün görüşme tutanaklarını da ben yazdım. Dolayısıyla Öcalan’ı iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bu deneyimlerime dayanarak da kendisinin ciddi bir barış ve demokratikleşme gücünün olduğunu rahatlıkla belirtebilirim.

"MAKAS ŞEHİRLİ KÜRDE DOĞRU KAPANIYOR"

Artı TV programcısı Bahadır Özgür:

Batı’daki kentlerde doğmuş, yaşamını oralarda kurmuş, kendini oraya ait gören ve artık ailesinin memleketiyle bağı kalmamış Kürtlerle hâlâ Kürt kentlerinde yaşayanlar arasındaki yaşambiçimsel farkların, geleceğe dair politik beklentilere, tercihlere de belirgin biçimde yansımaya başladığına dair bir gözleminiz var mı? Böyle bir gözleminiz varsa eğer, siz hangi kesime daha etkili hitap ettiğinizi düşünüyorsunuz? Bu soruyla bağlantılı olarak, sadece siyasette yarattığınız yeni yaklaşımla değil; aynı zamanda edebiyata, resme, müziğe yönelik ilgiyi aşan pratiğinizle; aile ilişkilerinizdeki cinsiyet eşitlikçi, romantik karakterinizle bir yeni ‘Kürt erkek rol modeli’ne de dönüştüğünüzün farkında mısınız?

Bahsettiğiniz iki farklı sosyolojinin de farkındayım ama makas, şehirli Kürde doğru kapanıyor. Yani baskın sosyoloji şehirleşmeye doğru gidiyor. Ben sadece Kürt sosyolojisine değil, kırdan kente ve tüm sınıfsal kesimlere seslenmeye, ulaşmaya çalışıyorum. Evet, bir sosyalistim, etnik kimliğim Kürt (Zaza) ama geniş kitle siyaseti yapan bir partideyim. Bu nedenle söylemimi, geniş kesimlere ulaşabilecek şekilde kuruyorum, HDP çizgisini daha görünür kılmaya çalışıyorum. Kürtlerin de tümüne ulaşmaya çalışıyorum elbette. Bahsettiğiniz rol modele dönüşme iddiasını duyuyorum ama o dediğiniz nasıl bir şeydir, nasıl bir etki yaratıyor buradan hissetmem, ölçmem mümkün değil. Ayrıca benim rol model olarak alınmam iyi bir şey mi, bundan emin değilim.

* "Değerli Nergis Demirkaya’nın sorusuna cevap verirken bahsettiğim kişiler:

- 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti. “Cizre ve Sur'u temizleyen komutan”, “Hudutların komutanı Adem Huduti” manşetlerine konu olmuştu. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Yüksekova 3. Taktik Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Halil İbrahim Ergin. Yüksekova'nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komutanıydı. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Otal. Yüksekova'nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Argun. Cizre ve Sur operasyonlarının komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Şemdinli 34. Hudut Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Saynur. Yüksekova'nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Yüksekova 3. Piyade Tümen Kurmay Başkanı Albay Mehmet Sezgin. Yüksekova'nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Baysar. Roboski katliamında Uludere Şenova Tugay Komutanlığında görev yapıyordu. Katliamdan üç yıl sonra 2015’in Ağustos ayında Şırnak 23. Jandarma Sınır Komutanı olarak yeniden atandı. Şırnak'ta yürütülen operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Şırnak Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Osman Gürcan. Şırnak Cizre ve İdil ilçelerindeki operasyonların ana gücünü oluşturan Çakırsöğüt Tugay Komutanı. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.

- Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen Tuğgeneral Semih Terzi Şırnak'ta görevliydi. Terzi hem Suriye'de hem de bölgede yapılan operasyonlarda Özel Kuvvetleri yönetiyordu. 15 Temmuz gecesi, Silopi'den Irak Kürdistan Bölgesine geçip sonra tekrar Silopi’ye döndü, oradan Diyarbakır'a ve Diyarbakır'dan da bir tim ile birlikte Ankara'ya geçip orada öldürüldü.

- Beytüşşebap Kaymakamı Kadir Güntepe. Bylock kullanıcısı olduğundan tutuklandı.

- Şırnak Vali Yardımcısı Cüneyt Manisa. Bylock kullanıcısı olduğundan tutuklandı."

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayın. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

16 yaşındaki kız çocuğu, karnından bıçaklanmış bulundu

SONRAKİ HABER

Ankara Gezi Davası’na 8 yıl sonra açık ve gizli tanıklar eklendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa