13 Ekim 2022 03:56

'Hafifletici sebepler arıyorum'

Mesut Kara; Yazar Tarhan Gürhan'ın kitapları üzerine yazdı.

Tarhan Gürhan | Fotoğraf: Julide Okkalı 

Paylaş

Mesut KARA

1999 yılında güzel bir yaz gecesi İstanbul’dayken hep yaptığım gibi Beyoğlu sokaklarında, Balık Pazarı’nda dolaşıyorken bir arkadaşıyla oturan Mehmet Tekirdağ’a denk geldim. Geçmiş yıllardan tanıdığım inceliklerin insanı, Sinemacı, Yazar, Müzisyen Mehmet Tekirdağ ve arkadaşı Degüstasyon’da oturuyorlardı. Davet edilip oturduğumda tanıştığım yanındaki genç arkadaş Tarhan Gürhan’dı. 1969’da Ankara’da doğan Tarhan, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü bitirmişti.

Daha ilk tanışmada çok zeki, duygusal, birikimli olduğunu gördüğüm Tarhan’la dostluğumuz bugünlere dek sürdü. Zeki, eğlenceli ve saygılı bir arkadaş olan Tarhan Ankara’da yaşıyordu. Sonrasında da ara ara sinema, reklam vb. işler yapmak için İstanbul’a gelip gidiyor, İstanbul’da kalmayı, yaşamayı zorluyordu. Senaryo çalışmaları yaptı, sinemayla ilgili şirketlerde çalıştı fakat olmadı. İstanbul çok zordu ve büyük bir kuyuydu. Yaşam ve koşullar adil değildi. Geçmişinde epey badireler atlatmış, alkolle savaşını kazansa da öncesinde ve sonrasında yaşadığı travmaların, acıların yıprattığı “tutunabilmiş” birçok insandan daha zeki ve becerili olan Tarhan’a yaşama hakkı vermemişti İstanbul. Yazılarına 2000 yılında 12 sayı yayımlayabildiğim Uç dergisinde yer vermiştim.  

Yaşamayı Ankara’da sürdüren Tarhan sonraki yıllarda kısa öyküler, derlemeler dahil birçok kitap yayımladı. “Çizgilerle Deprem Albümü” (Leman Kitapları, 2000), “Aşık Öyküler” (Okuyanus Yayınları, 2002) adlı iki ortak kitabın sonrasında kısa öyküleri “Oyuncaklar Görmesin” (Yasak Elma Yayınları, 2007) ve “Ekmek Balığı” (Bencekitap Yayınları, 2001) yayımlandı. “Bir Gece Kediniz Eve Sarhoş Gelirse” (Bencekitap Yayınları, 2012) adıyla mizahi kedi kitabının ardından arka arkaya kitaplar yayımlamayı sürdürüyor Tarhan. Son çıkan kitapları da “Alkoliçe: Kendini Kundaklama Dersleri”, “Uçurumu Koruyan Korkuluk”, ve “Karanlığın Taneleri-Bir Film Üzerine 17 Çeşitleme”

Yok saymaların, görmezden gelmelerin çokça yaşandığı bir ilişkiler yumağı içinde, yaşıyor, var olma mücadelesi veriyor birçok sanatçı, sanatçı adayı. Bu edebiyat dünyasında da böyle. Söz gelimi birçok “hatırlı, kanaat önderi, takım komutanı” konumunda olan edebiyatçı kendi takımını, kendi grubunu oluşturuyor. Bu dergi çıkarırken de böyle, destek olma çabalarında, seçiminde de böyle olabiliyor. “Kendilerinden” saymadıkları, ilişkide olmadıkları yazar ya da yazar adayını dergilerine, gruplarına, almıyorlar, ürünlerine yer vermiyorlar, kitaplarını-yazarı tanıtma çabasında olmuyorlar. Bu büyük kentlerde böyle olduğu gibi, kasabalarda da böyle ilişkiler, gruplaşmalar yaşanabiliyor. İstanbul dışında, taşrada yaşıyor olmak daönemli - olumsuz- bir etkendi bazı “gerekli ilişkiler ağı” dışında kalmak için.

Tarhan Gürhan da yıllardır üreten, kitaplar yayımlayan fakat görmezden gelinen, yok sayılan bir yazar. Kendi yazma, üretme inadıyla, kendi çabasıyla son kitabı “Karanlığın Taneleri-Bir Film Üzerine 17 Çeşitleme” ile ilgi çekmeyi, kendini görünür kılmayı başardı. Kitap üzerine yazılar yayımlandı, gazetelerde, internet sitelerinde kendisiyle yapılan söyleşilere yer verildi.

KARANLIĞIN TANELERİ

Yönetmen Alejandro Gonzalez Inarruti ve Senarist Guillermo Arriaga birlikteliğinden can bulan ve ‘Ölüm Üçlemesi’ olarak anılan üç filmin öncüsü (diğerleri de müthiş filmler, ‘21 Gram’ ve ‘Babel’) “Paramparça Aşklar-Köpekler” (2001) filmiyle ilgili, kendi demesiyle ‘estetik, teknik, siyasal, eleştirel 17 çeşitleme’yi derleyip ‘Karanlığın Taneleri’ adıyla kitaplaştıran Tarhan Gürhan, yaptığı çalışmalarla, yayımladığı kitaplarla görülmesi gereken bir yazar olduğunu gösterdi okura da, yayıncılara da.

“Karanlığın Taneleri-Bir Film Üzerine 17 Çeşitleme” kitabını “Bu filmi en çok onunla seyretmek isterdim” dediği Yılmaz Güney’e adamış Tarhan. Ön sözünde üç başlık altında anlatıyor kitabını; 1-“Şiddetin Öfkeli Estetiği”, 2- “Hayatta Kalma Biçimleri, 3- “Hoyratlıklar Kitabı” Bu başlıklar altında şu notları düşüyor hayata Tarhan Gürhan; “Hiçbir film bu denli derin kanamadı bana göre… Film şiddetin otopsisi, şiddetin estetiği… Hayal kırıklıklarıyla dolu bir film.”

“2001’den beri defalarca bıkmadan seyrettiğim bu film bende takıntı haline geldi. Bağımlı olduğum için mi seyrettim, seyrettiğim için mi bağımlı oldum hâlâ meçhul. Gerçek olan film ve parça parça olmuş aşklar, köpekler ve insanlar. O kadar gerçek ki siz de seyrederken paramparça oluyorsunuz. Acı sıradanlaşırsa, çığlığı da sıradanlaşır. İşte bu çığlığın adı: Paramparça aşklar, köpekler. Bazı öyküler unutulmuyor işte.”

Filmi ilk seyrettiği günden itibaren aklına düşmüş bu filmi kitaplaştırmak. Sonra bu kitabın sinemanın farklı yerlerinde duran yazarlarla daha geniş, daha değişik ve daha çeşnili olacağına karar vermiş. Bu çığlık gibi filme “Bir ses, bir yaklaşım, bir bağ, bir metinler arasılık, bir filmler arasılık, bir inceleme, çözümleme, eleştiri arayışı, okuma uğraşı” derken, senaristler, yönetmenler, akademisyenler, müzik yazarı, felsefeciler, romancılar, gazeteciler, öykücüler, şairlerden oluşan bir “cast” hazırlamış.

“Bazı kırışıklıklar ütüyle açılmaz, kendinizi de ütülemeniz gerekir. İşte bu filmdeki kırış kırışlıklar da ancak böyle açılabilir diye düşündüm. Her yazar farklı bir yerinden ütü tuttu filme” diyor Tarhan Gürhan.

Burada şu bilgi notunu da düşmek isterim, kitabı hazırladığı günlerde benden de bir yazı istemişti Sevgili Tarhan, fakat bu isteğini filmi ve film üzerine yazacak yetkin isimleri düşündüğümde “Bu beni aşar, bu film üzerine yazacak kadar yetkin görmüyorum kendimi” diyerek çalışmanın dışında kalmak istemiştim. Şimdi kitaptaki isimlere ve yazdıklarına baktığımda bunun gerçekliğini, geçerliliğini görüyorum.

Geçtiğimiz günlerde kitap üzerine bir yazı yayımlayan kuşağının önemli şairlerinden Haydar Ergülen yazısında “Tarhan Gürhan, kendini de ütüleyen yazarlardan, son olarak ‘Uçurumu Koruyan Korkuluk’ (Karakarga) adlı günlükleri yayımlanmıştı. Acıtıcı, dürüst, cesur bir kitap. Gürhan’ın ‘Karanlığın Taneleri’ndeki 17 yazarı nasıl seçtiğini merak ettim, çünkü kitapta yazan herkesin, ben dahil, bu filmi izlemiş olmasına karşın, yakından ilgili olduklarını sanmıyorum. Fakat kitaba başlayınca yakından ilgilenmeye de başlıyorsunuz!” demişti.

Tarhan Gürhan’ın önceki birkaç kitabından da kısa kısa söz etmek istiyorum.

ALKOLİÇE (Kendini Kundaklama Dersleri)

“Delilik moda oldu fakat benim kastım çift en deli! Her yakam ağrıyor deli lafını duyduğumda. Kuşku duymadan delilik olur mu? Merak etmeden delilik olur mu? Uyuyarak delilik olur mu? Delilik moda olabilir mi? Oluyor hepsi ve daha unuttuğum birçokları da. Kedi miyavlamalarından anlamayan biri, Karasu’nun deliliğine ne kadar tanıklık edebilir?​” diyen Tarhan Gürhan kitabın tanıtım metninde yazdığı gibi Alkoliçe’de çok da alışık olmadığımız, sıra dışı bir metinle isyana kalkışıyor.

Bu kitap, yazarının alkolden ayrı kaldığı, alkole geri döndüğü, alkolü tamamen bırakmaya çalıştığı günlerinin bir dökümü. Alkoliçe, yeniden başlamak ve bırakmak üzerine bir günce.”

MÜSTAKİL EYLEM (Uyku Üzerine 28 Kalem Darbesi)

“İnsanın en müstakil, en yalın, en masum, en savunmasız, en eylemsizmiş gibi görünen eylemidir uyku” diyor Tarhan Gürhan. Kitapta Ercan Kesal, Semih Gümüş, Zeynep Köylü, Haydar Ergülen, Ahmet Gürata, Sezai Sarıoğlu, Enis Batur’un da dahil olduğu 28 yazarın uyku üzerine metinleri yer alıyor. “Bu kitapta uykunun her halini bulacaksınız. Sümer Kral Destanları’ndaki uyku ile ilgili bölümler, 24 edebi deneme ve 3 öyküyü bir araya getiren ‘Müstakil Eylem’, okuru uyku üzerine biraz daha düşünmeye ve konuşmaya davet ediyor.”

UÇURUMU KORUYAN KORKULUK

Tarhan Gürhan, “Uçurumu Koruyan Korkuluk”ta ayrılıkla ve özlemle başa çık(ama)ma günlerini anlatıyor. Ayrılıkla başlayıp çöpe atılan şişelerle sona erdirilmeye çalışılan aşkın her hali, hayat ve ölümün kıyısında geziniyor. Gürhan’ın fişlerden dolaplara, peçetelerden gazetelere her anını kayda geçirdiği günlerinin bir araya geldiği ve bir aşkın anatomisini çizen bu kitap, sizi korkularınızla değil; korunması gereken uçurumların varlığıyla yüzleştiriyor.

Haydar Ergülen’in kitabın arka kapağında yer alan notu şöyle: “Tarhan Gürhan’ın Uçurumu Koruyan Korkuluk kitabı, Cemal Süreya’nın Uçurumda Açan kitabının adını hatırlattı, ‘uçurumda açan çiçek’ oldu. Uçurumda açıyor ama zehirli değil, yakıcı. Zehri atmak için kaçınılmaz olarak yakıcı”

Burada ayrıntılı yazamadığım, adlarını verdiğim diğer kitaplarına da bakmanızı öneririm. Geçtiğimiz haftalarda Evrensel gazetesinde İsmail Afacan’ın Tarhan Gürhan’la yaptığı söyleşiler yayımlanmıştı. İlgilisi için İsmail Afacan’ın yaptığı iki ayrı söyleşinin bağlantılarını aşağıya bırakıyorum.

Okuduğunuzda Tarhan Gürhan’ın yok sayılmaması, görülmesi gereken bir yazar olduğunu daha iyi anlamış olacaksınız

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Barınma sorunu ve öğrencilerin talepleri | Bursa Emek ve Yaşam

SONRAKİ HABER

İzmir’deki stajyer avukatlar: İnsanca yaşam ve amacına uygun staj talep ediyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa