Dünden bugüne YTÜ ve mücadele rotası
Yıldız’da da yapmamız gereken en temel şey temsilcilik mekanizmalarını güçlendirmek ve işler hale getirmek üzere demokratik ve özerk bir üniversite mücadelesi hattında pozisyon almak olacaktır.

Ezgi TATLI
YTÜ
Yeni eğitim-öğretim yılı Yıldız Teknik Üniversitesi için geç de olsa başlamış oldu. Binlerce yeni öğrenci kampüsümüze adım attı. Okulu, kulüpleri, bölümleri tanıtmak amacıyla yapılan çeşitli oryantasyonlarda aslında bugün Yıldız’ı Yıldız yapan en önemli nokta eksik kaldı diyebiliriz. Yıldız’da aslında yakın zamanda yaşanan çeşitli mücadeleler ve biz öğrencilerin biriktirdiği deneyimler…
Bu yazıda da derdimiz bu deneyimleri anlatmak ve aktarmakken bir yandan da bu deneyimler doğrultusunda önümüzdeki dönem bizleri nelerin beklediği ve bunun karşısında neler yapabileceğimiz olacak.
YTÜ’DE NELER OLDU?
Yıldız uzunca bir süre Millet Bahçesi projesiyle birlikte anıldı. Neydi bu proje? AKP’nin siyasi bir vaadi olan projeyi kampüs içerisine yapmaktı. İlk kez 2019 yılında projenin yapılacağının duyulmasıyla öğrencilerde büyük bir tepkiye neden oldu. O sene çeşitli dilekçeler okul yönetimine iletilmişti ancak yaz dönemi öğrenilmesi bu bir araya gelişleri biraz zorlaştırdı diyebiliriz. Okulun haber sayfasında yapılan ankette okulun %95’inin bu projeyi istemediği sonucu çıktı. Peki, biz neden Millet Bahçesi istemiyorduk? Çünkü biz öğrencilerin kampüs hayatını önemli ölçüde etkileyecek olan bu proje yapılırken hiçbir öğrenciye fikri sorulmamıştı. Okul içerisinde yapılacak ve kampüs hayatını yani bizlerin hayatını etkileyecek değişimlerde söz sahibi olmamız gerektiğini tartışmıştık. Bununla beraber projenin okulun demokratik ve özerk yapısında zarar vermesi ve AKP’nin seçim vaadi olarak ortaya atılması sebebiyle siyasi amaçlar doğrultusunda kullanılmasını istememizden kaynaklıydı. Bu süreç 2021 yılında tekrar gündeme geldi. Millet Bahçesi adı altında okul içerisinde peyzaj düzenlemeleri yapıldı. Ringlerin arka tarafı ve hazırlık binasının karşı tarafı sözde Millet Bahçesi oldu…
Bu süreç devam ederken 2020 yılı YTÜ için çok önemli bir kazanımın yılı oldu. YTÜ’de yaşanan bir cinsel saldırı vakasının ardından 34 kulüp ve topluluk Kadın Çalışmaları Topluluğu öncülüğünde yan yana gelerek Yıldız’da bir Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu(CİTÖK) kurdurdu.*
Millet Bahçesi tartışmaları devam ederken 2021 yılı tüm üniversiteliler açısında hareketli başlayan bir yıldı. Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu karşısında Boğaziçi öğrencilerinin eylemleriyle seneye başladık. “Atanmış değil seçilmiş rektör” talebiyle demokratik ve özerk üniversite mücadelesi Boğaziçi’yle birlikte tüm üniversitelerde tartışma konusu haline geldi. Yıldız’da elbette bu üniversitelerden birisi. İstanbul’da çeşitli ortak eylemler yapılmasının yanında İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ilk destek açıklaması yapan okul biz olduk. “Bu süreçte neler yapabiliriz?” sorusuyla birlikte pandemiolması sebebiyle Whatsapp gruplarında bir şeyler yapmak isteyen arkadaşlarımızla birlikte online bir toplantı yaparak bu eyleme karar verdik. Birlikte basın açıklamasını yazdık. Bu açıklamanın yanında bölüm bölüm bir araya gelerek destek açıklamaları yayınladık. Yıldız Kampüs’te bir araya gelerek yaşanan süreçlerin üniversitenin demokratik ve özerk yapısında zarar verdiğini ve bu doğrultuda rektörlerin atanarak değil seçimle gelmesi gerektiğini dile getirdik.** Ardından Boğaziçi’ne yönelik artan baskı karşısında tekrar bir araya gelme ihtiyacı hissettik ve bu sefer bir şarkıyı destek için yeniden uyarladık.***
Bu süreçle birlikte Millet Bahçesi süreci de devam etti elbette. Rektör değişimi sonrası “Millet Bahçesi ne olacak?” sorusu gündemdeydi. Ancak net bir cevap asla alınamadı. Bununla beraber Millet Bahçeleri açılış töreninde bizim okulumuzdaki Millet Bahçesi’nin de açılışta isminin okunmasıyla bir tepki oluştu. Boğaziçi sürecinde öğrendiklerimizle, deneyimlerimizle okul içerisinde yaptığımız yürüyüşün ardından bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Dilekçeler hazırladık ve yönetime ilettik. Rektörle buluşma gerçekleştirerek taleplerimizi net bir biçimde sıraladık. Ardından bölüm bölüm bir araya gelerek kampüsümüzde Millet Bahçesi istemediğimize dair açıklamalar yayınladık. Ve tüm bu süreçlerin sonucunda okulumuzdaki Millet Bahçesi kullanıma açılmadı ve bizler kazandık.
BU DENEYİMLER BİZE NE GÖSTERİYOR?
Bu yaşanan olayların bize gösterdiği bir şey var aslında. Uzunca bir süredir üniversiteler baskı ve saldırı altında. Türkiye uzunca bir süredir devam eden siyasal ve ekonomik krizin ağırlaşan sonuçlarının sıkışmışlığı içerisinde. Tek adam yönetimi ve AKP’nin kendi iktidarını her alanda kurumsallaştırmak üzere attığı adımlar üniversitelere de yansıyor. Türkiye’deki gidişatın bir yansıması olarak üniversiteler bu süreçte “tek adamın tek adamcıkları” olarak var olan atanmış rektörler eliyle baskı altına alınmaya ve mücadelenin önüne geçilmeye çalışılıyor. Üniversitelerin bilimin özgürce gelişebileceği alanlar olmasının en temel koşulu,demokratik ve özerk yapısı, her geçen gün daha fazla tahrip edilmeye çalışılıyor. Üniversiteler adeta şirket gibi yönetilmeye başlıyor. Bilimin gelişimine, akademik özerkliğe ket vuruluyor. Boğaziçi’nden Millet Bahçesi’ne yaşanan her gelişme bunun bir sonucu olarak karşımızda duruyor.
Bugünkü durumda üniversiteler üzerindeki bu saldırı furyasının önümüzdeki dönemde de üniversitelerdeki akademik özerkliğe ve mevcut demokratik kazanımlara yönelerek devam edeceği açık. Yıldız’da bu saldırı furyasına nasıl karşılık verebiliriz?
PEKİ, BİZ NELER YAPMALIYIZ?
Bugüne kadar hem kendi üniversitemizde yaşadıklarımız hem de çeşitli üniversite mücadelelerinin deneyimden bildiğimiz şey üniversitede yaşanan herhangi bir sorun karşısında üniversitenin tüm bileşenlerinin birlikte hareket etmesi, ortak bir talep etrafında örgütlenmesi kazanımı getirecek en temel şey. Yıldız açısından da bugüne dek Millet Bahçesi’nin kullanıma açılmaması, CİTÖK kurulması gibi örnekler öğrencilerin bölüm bölümbir araya gelmelerinin, kulüp ve toplulukların ortak bir talep etrafında birlikte hareket etmelerinin bir sonucu olarak kazanım olan durumlar. Bugün açısından üniversiteler içerisinde bu baskının devam edeceği ve sorunlarımızın gün geçtikçe daha yakıcı hale geleceği aşikâr. Bunun karşısında YTÜ öğrencileri olarak yapmamız gereken ilk şey sıra arkadaşlarımızla bir araya gelmek. Bu elbette yapabileceğimiz ilk adım.
PEKİ, NASIL DEVAM ETTİRECEĞİZ?
Bugün üniversitedeki en geniş temsil mekanizmaları olan öğrenci temsilcilikleri bu noktada en önemli durak olarak duruyor. Bugün üniversitenin yönetilmesinde söz sahibi olabileceğimiz, herhangi bir karara müdahale edebileceğimiz ya da taleplerimizi doğrudan taşıyabileceğimiz ve gerçekleştirebileceğimiz bir kanal olma iddiasını öğrenci temsilcilikleri taşıyor. Bugün o noktada olmasa bile, önümüzdeki dönemde üniversiteye yönelik herhangi bir saldırı karşısında hızla bir araya gelebilmek ve bu bir araya gelişleri ilerletebilmenin olanakları öğrenci temsilciliklerinin işler hale gelmesiyle çok daha mümkün. Her bölümün kendi bölüm toplantılarını yapması, forumlar düzenleyerek bölüme, okula dair tartışmalar sürdürmesi, sorunlarını dile getirmesi, daha nitelikli bir eğitimin koşulunu yaratmak üzere kafa yorabilmesi ve bunu organize bir biçimde talep edebilmesi ancak bu şekilde mümkün olabilir. Böylesi bir işlerliğin kendisi önümüzdeki dönem en ufak saldırıda kendi taleplerimizi ortaya koymanın önünü açarken, birlikte hareket etme deneyimimizi de güçlendirecek bir nokta olur. Temsil mekanizmalarının böylesi bir işlerliğe sahip olması demokratik ve özerk bir üniversite mücadelesinin en temel unsuru olarak var olur. Bu sebeple günlük taleplerimiz ve temel ihtiyaçlarımız etrafında bir araya gelebildiğimiz her durum ve bunun akademik ve demokratik taleplere birleşerek bir mücadele hattında birleşmesi demokratik ve özerk üniversitenin, nitelikli ve bilimsel bir eğitimin temelini oluşturacaktır. Bugün Yıldız’da da yapmamız gereken en temel şey bu temsiliyet mekanizmalarını güçlendirmek ve işler hale getirmek üzere demokratik ve özerk bir üniversite mücadelesi hattında pozisyon almak olacaktır. Ancak böylesi bir tutum ve mücadeleyle daha iyi bir geleceğin koşullarını yaratabiliriz. Yani aslında bugün okulda yaşanan herhangi bir sorun karşısında “Yıldızlılar bir araya gelmez” “Yıldız’dan bir şey olmaz” şeklinde umutsuzluğa kapılanlar yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi yanılıyorlar. Bugün tek yapılması gereken bu bir araya gelişlerin olanaklarını kurmak, artırmak. Bunu söylemeden önce birlikte hareket etmeyi denemek aslında “Yıldız’dan da bir şeyler olurmuş”u bize gösterecek olandır. Tek yapmamız gereken bu birlikteliklere el uzatmak, demokratik üniversite için mücadeleye atılmak olacaktır.
* https://ekmekvegul.net/sectiklerimiz/gunun-kazanimi-ytude-ogrencilerin-ve-kuluplerin-ugraslari-sonuncunda-cinsel-taciz-onleme-birimi-kuruldu
**https://www.evrensel.net/haber/423110/ytuden-bogaziciye-destek-kayyum-rektorler-istemiyoruz-bogazicinin-yanindayiz
***https://www.evrensel.net/haber/425510/yildiz-teknik-universitesi-ogrencilerinden-klip-egdirme-basini-kayyum-rektore
Evrensel'i Takip Et