Öğrenci çok alan yok, hastalık var hijyen yok
Hijyen yetersizliğinden dolayı ne sağlığım yerinde ne de psikolojim. Bu şartlarda, iyi bir performansla derslere, hayata atılmamız bekleniyor. Bu yurt şartlarında hiçbiri mümkün değil.
Çemberlitaş Kız Yurdu'ndaki 8 kişilik bir oda | Fotoğraf: Evrensel
Sidar TÜRKOĞLU
Dersim
Yaşam bizi bir şekilde gençlerin hayatlarının çakıştığı bir ortak noktada buluşturdu. Akıllarımızdaki; iyi geçinelim, kolektif yaşayalım, birbirimize fayda sağlayabilelim gibi düşüncelerden öte, ilk adım olarak kendimize fayda sağlayacağımız bir alan yoktu. Özel alana ihtiyacımız olsa da dışarıda yaşadığımız kamusal yaşamı, barınmak için de sürdürüyorduk.Bireyin, bir kamusal alanı olur bir de özel alanı. Ama bizim eğitim süremiz boyunca özel olanı unutmamız kodlandı kafalarımızda. Barınmak istiyorsak kendimize alan yaratmaya çalışmayacaktık. Diğer yandan, bireyin özel alan ihtiyacından öte, “hijyen konusu” üzerinde durulması gereken bir nokta. Örneğin benim barındığım yurtta, her odada altı kişi kalıyor ve koridor boyunca sadece iki alan var. Bu alanlar, banyo ve tuvalet ortak olmak üzere kullanıma açık. Hepsindeki şikâyetler aynı değil. Ancak dört yıldır, benim alanımda, tuvaletlerin sadece ikisinde su doldurmak için konan kaplar var ve tuvalet kâğıdı bile yok. KYK’nın bütçesiyle temin edilmeyecek şey değil ama o kadar baştan savma ki kilitler bile yok ve bir kapı kapanmıyor. Duşluklar ise kilitli ama daracık ve sahil duşluğu takılı. Bazı zamanlar suda ısıyı ayarlama problemi oluyordu. Bazen ise tuvaletlerden ve duşluklardan akan su kirliydi ve o gün duş almıyorduk. O suyla tuvalet ihtiyacımızı karşılarsak, jinekolojik hastalıklarımızın ortaya çıkacağına, enfeksiyon kapacağımıza inanıyorduk.
BESLENME HİZMETİ DE YOK HİJYEN DE
Hijyen bu kadar kötüyken ve hastalık kapma riski yüksekken dönem dönem artan su kirliliği hastalıkları beraberinde getiriyor. Bazı bölgelerin tavanları rutubet ama görmezden geliniyor ve yüzlerce öğrencinin böyle bir alanda kişisel temizlik ihtiyacının karşılanması bekleniyor. Ailelerimizden kilometrelerce yol uzakta, iyi bir eğitim almak için üniversite okuduğumuz şehirlerde barınma sorunlarımız oluyor ve ekonomik olarak biraz daha rahatlayacağız diye KYK yurtları çıkınca havalara uçuyoruz. Ama, ne her yıl öve öve bitiremedikleri beslenme hizmeti bizi memnun ediyor ne de yurdun hijyenik koşulları. Evet, önceki yıllara göre daha fazla yemek veriliyor ama yenmiyor. Kahvaltılarda verilen bir dilim domates ve salatalık, en kötüsünden, mevsimi olmayanından. Ucuz olsun diye kaliteden kısılıyor ve bırakın lezzeti, sağlık olarak kötü etkileniyoruz. Kalite ve sağlık açısından, öğrencilerin sağlığı en yüksek derecede önemsenmeli. Her yıl onlarca yurtta, zehirlenme vakaları oluyor ve denetlenmiyor.
NE SAĞLIĞIMIZ YERİNDE NE DE PSİKOLOJİMİZ
Evine hoş geldin demişti çalışanlar, ilk yurda yerleştiğimde. Ben, evime pek hoş gelmedim. Ekonomik koşullardan dolayı, zorunda bırakıldığım bu sistemi hoş bulmadım. Ders çalışabileceğim yeterli bir alanın olmamasını hoş bulamadım. Öğrenci çok, alan yok. Kişisel alanımızın olmadığı, ihtiyaçlarımızı rahat bir şekilde karşılayamadığımız, konforun sıfır olduğu, hijyenin sıfır olduğu, hastalıkların daha hızlı yayılabilir olduğu, güvensiz olan yurtta barınmak kolay değil. Evet, güvende olmak gece 11’de herkesin yataklarında olması, kadın öğrencilerin gece dışarıda olmaması değildir. Odamdayım ama hijyen yetersizliğinden dolayı ne sağlığımyerinde ne de psikolojim. Bu şartlarda, iyi bir performansla derslere, hayata atılmamız bekleniyor. Fakat bu yurt şartlarında hiçbiri mümkün değil.