Tozkoparan, Fetihtepe, Tokatköy, Şahintepe: Burayı bize çok görüyorlar
Ucunda rant varsa bunların yapmayacağı hiçbir kötülük yok. Birilerinin buna dur demesi lazım.
Fototğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Meltem AKYOL
Eylem NAZLIER
Yüksek, parlak, lüks binalar… Yeşil alanlar arasında koşturan çocuklar, mutlu gençler, huzurlu anne-babalar… ‘Evinizi yenileyeceğiz, depreme dayanıklı hale getireceğiz’ sözleri… Tozkoparan’da, Fetihtepe’de, Tokatköy’de, Şahintepe’de yaşananlar ‘kentsel dönüşüm’ masallarının cilasını döküyor, geriye yersiz yurtsuz insanlar kalıyor. İşte son aylarda İstanbul’un gündeminden düşmeyen kentsel dönüşüm gerçekleri.
TOZKOPARAN: ‘BURAYI BİZE ÇOK GÖRÜYORLAR’
Tozkoparan İstanbul’un orta yerinde bir mahalle. Güngören’e bağlı. 21 Nisan 2020’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir anda afet bölgesi ilan edildi, Mehmet Nesih Özmen namıdiğer Küba Mahallesi ile birlikte. Dava açtı mahalleli, süreç devam ederken önce evlere ‘boşaltın’ tebligatları gelmeye başladı, ardından mahalle polis ablukasına alındı, terk edip gitsinler diye elektrik, su ve doğal gazları kesildi.
20 yıldır Tozkoparan’da oturan Birgül Bulut, “Buraya geldiğimizde yol yoktu, çamur içindeydi. Ben bu evi satın aldım, 20 yılı geçti, inanın yıllarca borç ödeyerek sahip olduk bu evlere. Dişimizden, tırnağımızdan kestik krediyi ödemek için. Başımızı sokacak bir yerimiz olsun diye. Kimse burayı gasbetmedi, işgal etmedi, çalıştık yıllarca” diye anlatıyor ve soruyor: “Dediler, boşaltın! Niye? Nereye gideyim? Nasıl gideyim? Ev almak kolay mı? Bu ekonomik krizde bu insanlar nereye gidecek? İnsanlar evine ekmek alamıyor, faturalarını ödeyemiyor. Verdikleri 1950 lira kira yardımıyla nerede oturabilirim?” Güngören’de 11 mahalle olduğunu, Tozkoparan’ın risk sıralamasında 9. sırada olduğunu belirten Bulut, şöyle devam ediyor: “1960-1965’ten kalan binalar var, dökülüyor evler. Oradakiler belediyeye müracaat ediyor, gelin yapın dönüşümü diye. Biz bunu belediye yetkililerine söyledik, orası kurtarmıyor dediler. Aslında mesele bu. Büyük bir rant dönüyor. Burası Merter'in bitişi, üniversiteler var, E-5’e yürüme mesafesi. Metro metrobüs, her şey insanların ayağının altında. Yani lokasyon olarak çok önemli. Bunu bize çok görüyorlar. Bize diyorlar ki, buradan çıkın gidin de nerede ölürseniz ölün!”
BUGÜN BİZE, YARIN HERKESE
“Kimse kentsel dönüşüme karşı değil ki, ama zorla kentsel dönüşüm olur mu!” diyor ve öfkeyle devam ediyor: “Bize ne bir sözleşme ne de bir şey veriyorlar. Önümüze bir muvafakatname getiriyorlar. 20 yıl borçlanacağız, üstelik altı ayda bir memur maaşlarına endeksli artış olacakmış. Hesaplıyoruz, hesaplıyoruz, yok. Borcumuz hiç bitmeyecek, çünkü hep faiz ödeyeceğiz. Buradaki insanların ömrü yetmeyecek buna. Evlatlarımıza miras olarak borç bırakmak istemiyoruz.
Neymiş, lüks konut yapıyormuş! Buradaki vatandaş sizden lüks konut istemiyor. Şimdiden o lüks konut diye yaptıkları bloklarda ayda 1000 liraya yakın sadece bina aidatı ödeniyor. Bizden kim oturabilir ki burada? Bu alenen burayı parası olana peşkeş çekmektir. Yoksulları buradan sürgün edip burayı da zenginlere vermektir…
TOBİM var, Tozkoparan Bilgilendirme Ofisi. Sürekli insanlara telefon açıyorlardı, taciz ediyorlardı. Beni de ardılar, sürekli tehdit, dayatma, zorlama. Ben de bağıra bağıra yüzlerine söyledim, ‘Ses kaydı alıyoruz’ dediler. Böyle böyle insanları korkuttular. Sonra erkek evladı olanlara gizli gizli iş teklifleri yapıldı, ben buna bizzat şahidim. İnsanların birçoğu taşınmak zorunda kaldı.
Gidecek yerimiz de yok ki. Çadır kuralım dedik, o da yasak. Canımızdan bezdik yemin ediyorum. İki senedir doğru düzgün uyuyamıyoruz, polis geldi gelecek diye. Biz yerinde dönüşüm istiyoruz ve hakkımız olanı sonuna kadar savunacağız. Fazla metrekare de istemiyoruz. Metrekareye metrekare ver, bir santim bile fazla verme. Siz zaten burada ticaret merkezi, o, bu yapacaksınız. 67 tane dükkan yapacaksınız. 700’e yakın daire size kalıyor. Daha ne istiyorsunuz bu milletten? Doymadı gözünüz! Böyle bir belediyecilik var mı? Ucunda rant varsa bunların yapmayacağı hiçbir kötülük yok. Birilerinin buna dur demesi lazım. Bugün bize yarın herkese.”
FETİHTEPE: ZULÜM, ZORBALIK, KANUNSUZLUK…
Okmeydanı’ya bağlı Fetihtepe Mahallesi’nde toz-duman yükseliyor her gün. Yangın var ama bildiğimiz manada yangın değil, rant yangını. Evler yıkılıyor, her yıkıntının üstünde bir iş makinesi, molozlardan çıkan demirleri topluyorlar. Aralarda hurdacılar dolaşıyor. Hiçbir önlem yok. Deprem sonrasını andıran görüntüler… Ayakta kalan evlerin camları kapıları sökülmüş, insanlar taşınma masraflarını karşılayabilmek için satmak zorunda kalmışlar.
Zorla göç ettirilen Fetihtepelilerden bazıları memleketlerine döndü, bazıları başka mahallelere gitti, bazıları akrabalarının yanına yerleşti, bazıları da kötü de olsa buralarda bulduğu evlere yerleşti.
AKP’li Beyoğlu Belediyesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı birlikte yürütülen kentsel dönüşüm projesi için polis eşliğinde mahalleye gelen ekipler, önce evlerin doğal gaz, elektrik ve su altyapılarını kesti. Aylarca böyle yaşadı mahalleli. Evlere koçbaşlarıyla girildi, itiraz eden, eylem yapan halk, çocuklar bile gözaltına alındı. Dahasını yaşayanlar bilir… Onlardan biri Abdüsselam Yıldırım. 20 yıldır Fetihtepe’de yaşayan Yıldırım, “Evlerimizi zorla elimizden aldılar. Bunun adı gasptır. Burada aylarca inanılmaz derecede haksızlık, zülüm, zorbalık, kanunsuzluk yapıldı, insan haklarına aykırı durumlar yaşandı” diye özetliyor başlarından geçeni. “Zulüm, zorbalık, kanunsuzluk…” Konuşma boyunca defalarca sıralıyor bu sözcükleri arka arkaya.
‘BEŞ BİN LİRAYA SOBALI EVE KİRAYA ÇIKTIM’
Üç ayı aşkın bir süre altyapı hizmeti alamadan yaşadıklarını, sonra pes ettiklerini söylüyor Yıldırım; “Kimisi mecburen imza atmaya gitti. Çünkü durumları yok, imza atmadan da kira yardımı alınamıyor. Kira yardımı dediğim de tapun varsa 1950, yoksa 1300... Şu anda 5 bin liraya kirada oturuyorum, beş katlı bir binanın çatı katında. İki oda bir salon, asansörü falan geçtim doğal gazı yok, sobalı yani. Tavanı kafanı kaldırmayacak kadar alçak. Bunu bile bulana kadar canım çıktı, 10 bin falan istiyorlar. Hani riskli, deprem falan diye aldılar ya evlerimizi elimizden, şimdi oturduğumuz yerler bizim evlerimizden daha kötü, daha riskli. Eskiden kira vermediğimiz halde biz kıt kanaat geçinirken şimdi bir de kiraya düştük. Hayatlarımızı inanılmaz derecede zor. Odun falan da toplamış değiliz. Sağlam bir kış bekliyor bizi.”
GÜZEL LAFLARA, REKLAMLARA İNANMAYIN!
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yapacağı proje ile yeni bir şehir kuruluyor. Beyoğlu ve Okmeydanı’da yaşayan tüm vatandaşlarımıza hayırlı olsun.”
Fetihtepe’de başlayacak kentsel dönüşümü bu sözlerle ilan etmişti AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ali Haydar Yıldız. “Güzel sözler, güzel evlerin olduğu reklamlar… Televizyonlarda yetkililer sürekli ‘Biz halkın refahı için, halkın faydası için rızaya dayalı dönüşüm yapıyoruz’ diye sesleniyorlar ya, inanmayın!” diye uyarıyor herkesi, “Bütün samimiyetimle söylüyorum bunların hepsi yalan, insanın başına gelmeyene kadar bazı şeylere inanamıyor, anlamıyor.”
Fetihtepeliler, amacın insanlara depreme dayanıklı bina inşa etmek olmadığını, bu işin sonunda rant olduğunu biliyordu (söylediler). Öyle de oldu. Çok geçmeden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Emlak Konut, Fetihtepe Kentsel Dönüşüm Projesi için Kuzu Toplu Konut İnşaat AŞ ile 740 milyon TL’lik sözleşme imzaladı. Aynı şirkete uzun süredir tartışmaların odağında yer alan Fikirtepe’nin dönüşüm işi de verilmişti.
ŞAHİNTEPE: RANT YÜKSELDİ, YOKSULLARA SÜRGÜN DÜŞTÜ
Başakşehir’e bağlı Şahintepe Mahallesi, 1980’lerden sonra Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen yoksuların yaptığı gecekondularla oluştu. Şimdilerde Kanal İstanbul güzergahında kaldığı için gündemde olan mahalle ‘kentsel dönüşüm’ün hedefinde.
1998’de Tokat Reşadiye’den İstanbul’a gelen Kabak ailesi de Şahintepe’de bir gecekonduyu kiraladı. İbrahim Kabak o zaman henüz 14’ündeydi. Hemen çalışmaya başladı, zaten ailece hepsi işçiydi. Bir zaman sonra kendilerine ev yaptılar burada. “Buraya ev yaptığımızda altyapısı yoktu, suyu taşıyorduk. Elektrik kesiliyordu, bazen bir hafta gelmiyordu. 2005’ten sonra altyapı hizmetleri geldi, kaldırım falan yapıldı. O zamanlar buralar cazip değildi tabii, ama şimdi… Rantı yükseldi ya, yoksulları şehrin dışına atıyorlar. Biz buranın cefasını çektik, sefasını onlar sürmek istiyor” diyen İbrahim Kabak, süreci şöyle özetliyor: “Yıllarca imar planı çıksın diye bekledik. 2012 yılında rezerv alanı ilan edildi, hep bir muamma vardı. Önce kanal güzergahında kalıyor denilerek 700’e yakın hane, mahallemizden 9 kilometre uzaktaki Arnavutköy Hacımaşlı’ya gönderilmek istendi. Şahintepe Halk Dayanışmasında bir araya geldik, toplu eylemler yaptık. Bakanlık yaptığı açıklamalarla bu planların iptal edildiğini duyurdu. Ne olacak diye beklerken 2020’nin aralık ayında belediyenin ‘Müjde imarlı tapularınız çıktı’ panolarıyla karşılaştık. Çıkan imar uygulaması ile birlikte Başakkent AŞ mahallede yıllarca topladığı arsalarını belli adalara kaydırdı. Bu sefer de ‘kentsel dönüşüm’ çıktı, bu adaların yedisinde kentsel dönüşüm ilan edildi. O gün bu gündür de mahallemiz açıktan rantçıların hedefi haline geldi. İnsanlara yerini, evini, yurdunu, bir imza karşılığında teslim etmek anlamına gelen sözleşmeyi imzalatmak için baskı yapıyorlar, ‘Komşularınız bizimle anlaştı, bir tek siz kaldınız’ diyerek korkutuyorlar.”
‘BELEDİYE DE BAKANLIK DA BİZİ DİNLEMEDİ’
Karşılarında muhatap bulamadıklarından, belediye ya da bakanlığın kendilerini dinlemediğinden yakınan İbrahim Kabak, Tozkoparan, Fetihtepe, Tokatköy’de yaşananların kendilerini tedirgin ettiğini dile getiriyor: “Kimse bize burayı armağan etmedi. Biz emeğimizle, dişimizden tırnağımızdan arttırarak aldık arsayı, evimizi yaptık. 180 metrekare arsamız var. Üzerine de üç katlı evimizi yaptık. Arsamızı, evimizi elimizden alıyorlar bizi Hacımaşlı’ya sürüyorlar. Göndermek istedikleri yerde ne yol ne elektrik ne su var. Bizi buraya ilk geldiğimiz zamana, hatta daha geriye göndermek istiyorlar. Bize arsa vereceklermiş, biz oraya nasıl bir ev yapacağız, benim üç kat evim ne olacak? Onca eylem yaptık belediye ya da bakanlık bizi dinlemedi, karşımızda bir muhatap yok. Yani emsalleri de var; Tozkoparan, Fetihtepe, Tokatköy... Bizim akrabalardan da orada olanlar vardı, evlerini yıktılar. Fetihtepe’deki arkadaşım, ev bulamadı, köyüne taşınmak zorunda kaldı. Bu örneklerde kendi sonumuzu gördüğümüz için haliyle tedirginiz. Çoluğumuz çocuğumuz var, okula gidiyorlar. Bu şartları taşıyamayız, gidecek yerimiz de yok. Bizi dinlesinler…”
TOKATKÖY: YARGI İPTAL ETTİ AMA ARTIK EVLER YIKILMIŞTI
Beykoz’da bulunan Tokatköy Mahallesi’nde de benzer manzaralar yaşandı. Mahalle TOMA, zırhlı araçlar ve çevik kuvvet ekipleri ile ablukaya alındı, girişler engellendi. Ardından, yurttaşların evleri -imza vermemelerine karşın- polis eşliğinde yıkıldı.
Evi yıkılan yurttaşlardan biri Nihat Odabaş. 1988’de yapmışlardı gecekondularını, kardeşi ve babası ile birlikte çalışarak. “Annem sabahlara kadar dikiş dikti, babam dişini tırnağına taktı öyle yaptık. Ama bir seferde gelip evimizi, bütün yaşanmışlığımızı yıktılar” diyor. Kentsel dönüşüm kapsamında evlerine tebligatlar geldikten sonra dava açtıklarını belirten Odabaş, şöyle anlatıyor: “O davaları beklemediler bile. Kapılarımızı kırıp, eşyalarımızı dağıttılar. Komşumuz çocuklarıyla birlikte evini savunurken biber gazıyla, plastik mermilerle müdahale edip ters kelepçe takarak gözaltına aldılar. Bunlara direndiğimiz için belediye başkanı bizleri terörist ilan etti. Sonra ne oldu, mahkeme kentsel dönüşüm projesi kapsamında rezerv alanı ilan edilen 487 ada 3 parselin imar planını iptal etti.” Süreç yeni davalarla sürecek ama evleri yıkıldı artık!
Şimdi ne yaptığını soruyoruz Nihat Odabaş’a, “Kavacık’ta küçük bir ev buldum, 3 bin 500 liraya. Çoğu eşyamı enkazda bırakarak taşındım. İmza atmadığım için kira yardımı da almıyorum. Zaten verdikleri paraya tavuk kümesi bile bulunmaz” diye yanıtlıyor ve ekliyor: “Rıza ile olur kentsel dönüşüm, diyalogla olur. Zorla, polisle değil. Biz emekçiyiz, halkız. Şunu da bilsinler bizim seçtiklerimiz bize zulüm ediyorsa sandıkta cevap vereceğiz.”