Sulukule’den Başıbüyük’e hep aynı hikaye
İstanbul’da riskli alan ilan edilen Fikirtepe’de 2011’de başlayan kentsel dönüşüm kaosa dönüştü. Birçok firmanın dahil olduğu süreç boyunca bazı binalar tamamlandı, bazıları yarım kaldı.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Murat DOĞU
Gülten DOKUYAN
İstanbul
İstanbul’da riskli alan ilan edilen Fikirtepe’de 2011’de başlayan kentsel dönüşüm kaosa dönüştü. Birçok firmanın dahil olduğu süreç boyunca bazı binalar tamamlandı, bazıları yarım kaldı, kalanlar harabe durumda, bölgede yaşayan yoksul halk ise kentin daha dış çeperine dağıldı. Boşalan, yıkılmaya yüz tutmuş evlere de mülteciler yerleşti.
Yaklaşık 500 yıldır Romanların yaşadığı Sulukule’de kentsel dönüşüm süreci 2007’de başladı. Yoksul Romanların evleri yıkıldı, yerine pahalı siteler yapıldı. Elbette burada onlara yer yoktu ve Romanlar Sulukule’den sürüldü. TOKİ’nin yaptığı sitelere yerleştirilen Romanların birçoğu ise aidatlarını ödeyemedikleri evlerden ayrılmak zorunda kaldı.
Beyoğlu Belediyesine bağlı Tarlabaşı’da dönüşüm 2005’te gündeme geldi, 2010’da yıkımlar başladı. Dönemin TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, yıkımı meşrulaştırmak için Tarlabaşı’yı “Terörün, uyuşturucunun, devlete çarpık bakmanın yuvası” olarak nitelendirmişti. Yıkım ve inşaat yargı kararlarına rağmen sürdü. Sonra zorla tahliyeler başladı. İnsanlar sürüldü, sokaklar, kültürler yok edildi...
HACIHÜSREV’DE TAPU HAYALİ, YALAN VE YIKIMLA BİTTİ
Beyoğlu’da bulunan Hacıhüsrev Mahallesi İstanbul’un merkezinde bir gecekondu mahallesiydi. Mahalle sakinleri, gecekonduları için yıllardır verilen tapu vaadinin yerine getirilmesini bekliyordu. Elbette vaatler her seçimden sonra unutuldu ve Hacihüsrev, geçtiğimiz aylarda Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat’ın ‘Piyalepaşa Projesi’ için polis zoruyla boşaltıldı.
Mahallede tüm bu süreci yaşayan Yusuf İleriok anlatıyor: “Bu mahalle AKP’ye yerel seçimlerde yüzde 80 oy vermiş bir yer ama belediyeden hiçbir destek bulmadı. Aksine sürekli Adnan Polat ile uzlaşmaya itildik. Kabaca bir hesapla buradaki vurgunu size anlatayım. Burada yapılmak istenen rezidans ve hizmet birimlerinin tanesinin 10 milyon liradan daha fazlaya satılacağı ön görülüyor. Bana, buradaki mülk büyüklüğümle oranlayınca 5 birim düşmesi gerekiyor. Ancak düşük rakamlara anlaşmam isteniyor. Araya tanıdık katan kişilerse bundan biraz daha yüksek miktarlara anlaşıp haklarını bıraktı. Bize ödemek için ölçtükleri alanlar da yanlış hesaplandı. Benim ölçümümle şirketinkiler tutmuyor. Bu tartışmalar devam ederken bir gün gelip bahçe duvarımı yıktılar, sonraki günlerde ailemi gece bir yere bıraktım, döndüğümde evim de polis nezaretinde yıkılmıştı. Tüm yıkımlar bu şekilde tamamlandı. Sorunumuzu anlatacak yetkili bile bulamadık, ama şirket hukuki süreci istediği gibi işletiyor.”
BAŞIBÜYÜK’TE GELECEĞİN GARANTİSİ YİNE MÜCADELE
Maltepe Başıbüyük’te 2008’de TOKİ eliyle yapılmak istenen dönüşüm sırasında uzun soluklu bir direniş yaşandı. “Dağ başı diye kimseler beğenmezken biz her sıkıntısını çektik, dağları bağ haline getirdik” diyerek evlerine-yaşam alanlarına sahip çıkan halka defalarca biber gazı ve tazyikli su ile yapılan müdahaleye polisin doğrudan şiddeti eşlik etti. Toplamda 11 etaptan oluşan projede 2 etap tamamlanabildi. Başıbüyük Mahallesi’nden Beyler Baylan’ın anlattıkları bugüne ışık tutuyor: “Sürecin başında yerinde dönüşüm hakkımız için mücadele ettik, kazandık. Sonra borçlandırılarak dönüştürme politikasına karşı da mücadeleyi devam ettirdik. Sonuçta yüzde 25 borçlanarak yeni konut edinebilecektik. Ancak bu durum sadece ilk etap için geçerli oldu, uzayan süreçle birlikte mücadelenin de zayıflamasının sonucu olarak her yeni etapta önümüze çıkartılan fatura kabardı. İkinci etapta bulunanların borçlanması yüzde 200’leri buldu. Projenin geri kalanı için gelecek miktarlar karşılanabilir seviyelerde olmayacak. 40 bin kişinin yaşadığı bu mahallenin geleceğini garanti altına alacak olan tek şey mücadele.”
EN ÖNEMLİ ŞEY HALKIN KANDIRILMASINI ÖNLEMEK
Yrd. Doç. Dr. Çiğdem ŞAHİN*
Tarlabaşı ve Fener-Balat Projesi 2007 yılında Fatih Belediyesi ve Çalık Holdig (GAP İnşaat) arasında imzalandı. Bizi daha masa üzerinde projeler çizilirken buradan göndermeyi düşünerek planlarını yapıyorlardı. Onların gelecekte daire satmak istedikleri insanlarla buranın düşük gelirli halkının bir arada yaşayacağı düşünülmüyordu.
Bir dernek kurmaya karar verdik. İşte öyle başladı mücadele sürecimiz. Daha en baştan halka şunu söyledik: “Bunlar hileyle insanları ikna ediyorlar, parayla satın alıyorlar. Yalanla dolanla mücadeleleri bölüyorlar. Onun için siz dernek yönetimini yetkili kılarsanız, görüşmeleri biz yapacağız, biz muhatap olacağız. Halktan tek kişi bile belediyeye ziyarete gitmeyecek. Dilekçelerinizi de biz yazacağız. Bütün sorunlarınız için biz yetkili olacağız.” Bunu başardığımız için aslında biz bu mücadeleyi başardık. Mahalleye sokmadık belediyeyi. Belediye çalışanları evlere girmek istediler. Evlerde restitüsyon çalışması yapmak, iç planları almak istediler, sokmadık. Yani bir şekilde belediyeyle mesafeli kaldık halk olarak. Onlar da bizden çok çekindiler. Üç dava açtık. Proje iptal davası da olmak üzere. Sokak mücadeleleri yaptık. Kampanyalar yaptık; Evime Dokunma Kampanyası. Bütün dünyaya sesimizi duyuran bir internet sitemiz vardı.
Dernek olarak halka gerçekleri anlatıp ikna edebilmemiz çok önemliydi. Kazanmamızı sağlayan da bu ortak iradeyi sağlayabilmemiz oldu zaten. Aslında gerçekler anlatılabilse bütün halklar karşı olur bu sürece. İktidar onlara “Sizi kalkındıracağız”, “Sizi geliştireceğiz”, “Yaşadığınız yerleri cennete çevireceğiz” diye masallar anlatıyor sürekli, halk gerçekleri algılamaya başladığında ise iş işten geçmiş oluyor. Kendisinin bölgeden gönderileceğini, sonunda borçlandırılacağını, hatta bir ev sahibi iken onu da kaybedip evsiz kalacağını, sözleşmeyi imzaladıktan sonra ancak anlayabiliyor. Sözleşme imzalandıktan sonra ise iş işten geçmiş oluyor.
Bir kez daha şunu vurgulamak istiyorum: Mücadele sürecinde başarı için en önemli faktör, halkın belediye ile anlaşmaması ve direnme noktasında ortak bir irade ortaya koyması. İşin gerçek yüzünü anlayıp inançla, ikna olmuş bir şekilde ortak davalarında birlikte dayanışma içinde hareket etme kararlılığını göstermesi. Bu kesin şart. Bu olmadan basını da kullansanız, dünyayı da ayağa kaldırsanız başarı elde edemezsiniz. Sulukule’de bu yapılmaya çalışıldı; bütün Türkiye, hatta dünya tepki gösterdi ama halk belediyeyle anlaşıp tapularını verdiği için, dışarıdan verilen destekler, gösterilen çabalar bir işe yaramadı.
Kandırılıp ikna edilmelerini önlemek için kesinlikle halkın belediye ile muhatap edilmemesi gerekiyor. Bunun için temsilci bir kurul oluşturulup, belediye ile görüşmeleri halk adına bu kurulların gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü ne yapıp yapıp kandırıyorlar insanları. Ya parayla kandırıyor ya vaatlerle kandırıyor. Devlet deyip inanıyorlar insanlar, devlet yalan söylemez diye…
HUKUK MÜCADELESİ, SOKAK EYLEMLERİ, BASIN
Bunun dışında insanlara mücadelede haklılıklarını ve haklarını nasıl savunacaklarının çok iyi anlatılması gerekiyor. Biz bu konuda bol bol belgesel izlettik. Daha önce deneyim yaşamış insanları, yaşadıkları haksızlık ve uğradıkları mağduriyetler konusunda konuşmak üzere halk toplantılarımıza davet ettik.
Onun dışında kampanyalar, sokak eylemleri yaptık. Belediyede projemizin görüşüldüğü gün üç araba dolusu halk Fatih Belediyesine giderek baskın yaptık.
Yargıya ve kamuoyuna kendimizi anlatmanın ne kadar önemli olduğunun bilincinde olarak elimizdeki bütün iletişim imkanlarını çok etkili ve stratejik kullandık. Basındaki konuşmalarımızdan tutun, web sayfamızdaki yazıların, tüm bu tanıtım ve bilgilendirme çabalarının davamızı anlatma ve kamuoyunun desteğini alma sürecinde bize büyük katkısı oldu.
Bir de bol bol dilekçe yoluyla sorgulama yaptık belediyeye. Bunu da şunun için yaptık; bize hep eksik ve yanlış bilgi verdikleri için bunları daha sonra davamızda belediye aleyhine mahkemeye sunduk. Toplu dilekçe eylemi yaptık. O da toplu bir irade beyanıdır. Çok yararlı oldu.
Hem sokak mücadelesi hem hukuki mücadele hem de basın yoluyla propaganda mücadelesi, web sayfamızda tüm gerçekleri deşifre etmemiz, tüm bunların hepsinin birleşiminin sonucu Fener-Balat’ta başarılı bir mücadele örneği sunulmuş oldu. Bunun sonucunu da aldık ve semtimizi yıktırmadık.
* İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi / Kentsel Dönüşüm Mücadele Sürecinde Kurulan FEBAYDER Genel Sekreteri ve Fener-Balat Halk Sözcüsü