16 Ekim 2022 05:14

Rantın ve mücadelenin büyük şehri

İstanbullu işçi ve emekçiler olarak ucuz, depreme dayanıklı, sağlıklı konutlar için mahallelerde, fabrikalarda ve okullarda yaygın ve istikrarlı bir dayanışmayı, birlik ve mücadeleyi örmeliyiz.

Fotoğraf: Emek Partisi

Paylaş

Sema BARBAROS
Emek Partisi İstanbul İl Başkanı

İstanbul’da emekçiler, gelirlerinin önemli bir bölümünü ayırarak, hatta boğazından keserek ya kira ya da kredi ödüyor. Zira kentteki en ucuz kira neredeyse asgari ücret sınırına dayanmış durumda. Uzun, kısa bütün sohbetlerin önemli yanını barınma ve geçim oluşturuyor. Ev sahipleriyle kiracılar arasında şiddete varan tartışmalar yaşanıyor.

İstanbul’da ev sahibi olan emekçilerin bile barınma ve konut sorununun çözüldüğünü söylemek mümkün değil. Kredi borçları ile ipotek altına alınmış evler, büyük projeler kapsamında yıkılan ve yıkılacak ve geri ödentisine bütçe yetmeyecek evler, deprem riski ile baş başa her an yıkılacak evler...

‘İSTANBUL AŞIĞI’NIN İHANET İTİRAFI

Emek-sermaye çelişkisinin ve mücadelesinin başkenti İstanbul, artan nüfusla birlikte yıkım ve barınma sorunlarının da en kaotik şekilde yaşandığı şehir. Sermaye açısından İstanbul her dönem kâr ve rantın merkezi olmuştur. Kendisini “İstanbul aşığı” sayan ve onlarca yıldır kah yerel yönetimler kah merkezi iktidar düzeyinde İstanbul’u yöneten Tayyip Erdoğan’ın “Açıkça söylüyorum, biz bu kente ihanet ettik” itirafı da bu gerçeğin somut bir ifadesi.

Bu ihanet itirafına, “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesini yapıyoruz” açıklamalarına, “Kira öder gibi ev sahibi olacaksınız” vaatlerine eşlik eden ise yine sabaha karşı mahallelere kurulan polis barikatları, koçbaşlarıyla kırılan kapılar, elektriği, suyu kesilen, yıkılan evler, bir moloz yığını gibi mahalleden ‘süpürülen’ emekçiler…

KAPİTALİST YAĞMACIYA KARŞI

Sadece iktidar değişikliğiyle çözülemeyecek kadar ağır bir sorun, konut sorunu. Ekonomik, politik koşullara, işçilerin, emekçilerin mücadelesinin düzeyine bağlı olarak farklı zamanlarda farklı boyutlarda yaşansa da kökleri kapitalist sömürü sisteminin derinliklerinden besleniyor. Bu nedenle İstanbul’u kapitalistlerin egemenliğinden ve yağmasından kurtarmadan sağlıklı barınma ve konut ihtiyacı kalıcı bir temelde çözüme kavuşamaz. Ancak AKP hükümetlerinin ve tek adam yönetiminin izlediği politikaların bu sorunu daha da ağırlaştırdığını biliyoruz. Bir yanda boş bekleyen iki milyona yakın lüks konut, diğer yanda kirayı denkleştiremeyen, başlarını sokacak yer bulamayan milyonlar…

Bu yüzden bir yandan acil taleplerin elde edilmesi için bir araya gelip mücadele etmeli, bir yandan da sorunun kalıcı olarak ortadan kaldırılması için ufkumuzu, bilincimizi, birliğimizi ilerletmeliyiz.

İSTANBUL ÇAPINDA BİR BİRLİK

İstanbul, sorunun derinliği ve karmaşıklığı kadar barınma ve konut hakkı için mücadelenin de dönem dönem yoğun olarak yaşandığı bir kent. İstanbullu işçiler ve emekçiler bu mücadelelerde önemli deneyimler edindiler. Bir mahalleden, bir parktan başlayan mücadelelerin bazen aylar hatta çoğu zaman yıllar sürdüğünü biliyoruz.

Tokatköy’den Tozkoparan’a, Fetihtepe’den Aydos’a, Hacıhüsrev’den Şahintepe’ye birçok mahallede mücadele için bir araya gelen emekçiler tarafından kurulmuş dernekler, birlikler, platformlar var.

Ayrıca barınma hakkı ve sağlıklı güvenilir konutlar için raporlar yayımlayan, hukuki alanda ve sokaktaki mücadele sürecinin bir parçası olan meslek odaları var. Yine bu mücadelenin bir parçası olması gereken sendikalar var. Bütün bunların merkezinde olduğu güçlü ve kitlesel, koordineli birliktelikler kurmak ve mücadeleyi güçlendirip daha ileri boyutlara taşımak mümkün.

Bugün gelinen yerde İstanbullu işçi ve emekçiler olarak ucuz, depreme dayanıklı, sağlıklı konutlara ulaşmak için mahallelerde, fabrikalarda, işyerlerinde ve okullarda yaygın ve istikrarlı bir dayanışmayı, birlik ve mücadeleyi örmeliyiz. Bunu yaparken de tek ayrım noktamız yağmayı yapanlarla mağdur olanlar arasına çizilmiş kalın çizgi olmalı, birliğimizin zeminini olabildiğince geniş tutmalıyız.

HERKESE YAŞANABİLİR BİR KONUT İÇİN ACİL TALEPLER

  • Boş konut stokları yerleşime açılmalı ve acil ihtiyacı olan yurttaşlara tahsis edilmeli.
  • Kirasını ödeyemeyen ya da ödemekte zorlanan işçi ve emekçilere devlet tarafından gelirine göre kira desteği sağlanmalı.
  • Devlet ve yerel yönetimler insanca yaşanabilecek, sağlıklı ve ferah sosyal konutların yapımı için bütçe ayırmalı. Bunun için gerekli kaynak başta tekeller olmak üzere büyük kapitalistlerden alınacak vergilerden sağlanmalı. Emekçiler gelirlerine göre kira ödeyerek bu evlerde istedikleri süre oturabilmeli. Bu konutların planlama ve yapım sürecine mimar ve mühendis odaları, sağlık meslek örgütleri ve sendikaların katılımı sağlanmalı.
  • Öğrenciler için yeterli sayıda ücretsiz yurt sağlanmalı ve bu sağlanana kadar ihtiyacı olan her öğrenciye kira desteği verilmeli.
  • Kamuda çalışan işçi ve emekçiler için lojman hakkı geri getirilmeli.
  • Emekçilerin, kredi borcu yüzünden el konulan konutları geri verilmeli, el konulanlar da dahil konut kredi taksitleri emekçilerin ödeyebileceği şekilde düzenlenmeli.
  • İnşaat tekellerine ve müteahhitlere sağlanan her türlü hibe, kredi, teşvik vb. uygulama son bulmalı.
  • ‘Mega projeler’ kapsamında planlanan lüks konut yapımından vazgeçilmeli.
ÖNCEKİ HABER

Dersim Barosu’ndan sansür yasası tepkisi: Keyfi uygulamalara sebebiyet verecek

SONRAKİ HABER

DİSK ve İİSŞP: Katliamının sorumlusu kâr düzenidir, üzgün ve öfkeliyiz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa