Ankara’nın derin dehlizlerindeki Roboskî
Fatih Polat, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök'ün "Roboski Uludere’nin Gözyaşları" isimli kitabına dair yazdı.
![Ankara’nın derin dehlizlerindeki Roboskî](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/219846.jpg)
Levent Kök (Fotoğraf: DHA), Roboski (Fotoğraf: Mahmut Bozarslan-VOA)
Fatih POLAT
“28 Aralık 2011 tarihinde Uludere-Roboski’de gerçekleşen hava saldırısı sonucu 34 yurttaşımızın hayatını kaybettiği olayla ilgili olarak TBMM’de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda kurulan Uludere Komisyonu Üyesi olarak olayın ardındaki gerçekleri araştırmaya başlayıp, Komisyona sınırlı sayıda gelen belge ve bilgileri incelediğimde birçok hususun saklanmaya, gizlenmeye çalışıldığını, olayın iktidar tarafından zaman içerisinde kapatılmaya, soğutulmaya ve unutturulmaya çalışıldığını gördüm. İlk günden itibaren Uludere-Roboski’de ölen yurttaşlarımızın terörist olabileceği algısı yaratılmaya, olayın olağan bir vaka olarak görülmesine yönelik çaba içerisinde bulunulduğuna tanık oldum.”
"ROBOSKİ ULUDERE’NİN GÖZYAŞLARI"
Hukukçu ve CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, kısa bir süre önce İmge Kitabevi tarafından basılarak okurla buluşan ‘Roboski Uludere’nin Gözyaşları’ adlı kitabına böyle başlıyor.
194 sayfadan oluşan ve sonunda TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Uludere Alt Komisyon Raporunda bulunan kitap, Roboskî Katliamı’nı takip edenler açısından bilinen belge ve bilgilerden oluşuyor. Ancak, Gazeteci Sibel Oral’ın 2015 yılında yayımlanan "Toprağın Öptüğü Çocuklar” adlı kitabının ardından, üzerinden 11 yıl geçen bu tarihsel trajediyle ilgili bu kitapla tarihe not düşülenler de son derece kıymetli.
Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, kitapta yer verilen, 25 Kasım 2014’te Mecliste düzenlediği basın toplantısındaki “MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir” ifadesi bu katliama giden süreçteki resmi motivasyona dair temel hareket noktasıydı.
O akşam karar sürecinin nasıl işlediğini hatırlatmak bakımından Levent Gök’ün kitabından aktaralım: “Hava harekatı yapılmasının uygun olacağı kararı verildikten sonra, saat 19.20-19.30 civarında, Org. Yaşar Güler’in, konuyu arz etmek maksadıyla zamanın Genelkurmay 2. Başkanının makamına gittiği, (zamanın Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar’dır.)..”
Akar da, onayını almak için MGK toplantısı nedeniyle karargahta bulunmayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i telefonla arıyor. Gök, kitabında, “Fehman Hüseyin’e yönelik olarak gerçekleştirilen bu sınır ötesi harekatın MGK’da en üst düzeyde değerlendirildiği tartışmasızdır” diyor. Zamanın İçişleri Bakanı ve MGK Üyesi İdris Naim Şahin’in açıklamalarının da bunu teyit ettiğini hatırlatıyor.
Kitapta aktarılan, yerel askeri yetkililerle yapılan görüşmelerde dile getirilen “bir gariplik” vurgusu önemli:
“21.00 sularında da 2. Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden (Diyarbakır) uçakların havalandığı ve hava sahasının kapatıldığı bilgisini aldıklarını,
İHA görüntüleri konusunda alt ve üst görüş alışverişi yapmadıklarını,
Bütün komutanlarının, gelen grubun içinde Fehman Hüseyin’in ve teröristlerin olduğu şeklinde şartlandığını, 23.15’ten sonra bir gariplik olduğunu anladıklarını…”
Daha sonra yaralılara hızlı müdahale için gidilmemesinin gerekçesi de, olay nedeniyle köylülerden tepki görebilecekleri biçiminde açıklanıyor.
Gök, Roboskî’deki sorumluluğu konusunda yıllar sonra bakan olan Hulusi Akar’ın gözlerinin içine bakarak sorduğu soruya, daha sonra tek cümlelik yazılı yanıt alıyor: “Olay vuku bulduğunda konu adli mercilere intikal ettirilmiş olup adli mercilerce ‘kovuşturulmaya yer olmadığı’ kararı verilmiştir.”
Zamanın İçişleri Bakanı Şahin’in, TSK’yi telefonda arayarak "Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu” bilgisini verdiğini söylediği MİT yetkilisinin kim olduğunu ve hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını şu anda İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Süleyman Soylu’ya soruyor. O da, kısa bir yazılı yanıt gönderiyor: “34 kişinin hayatını kaybettiği ve Askeri Mahkeme’nin takipsizlik kararı verdiği…”
"DÜŞÜNÜYORUM, BULAMIYORUM"
Kitapta yer alanlar içinde en önemli bölümlerden birini de Roboskî köyü muhtarının anlatımları oluşturuyor: “İngiliz sınırı çizdikten beri biz bu güzergahta sınır ticareti işini yapıyoruz. Asker ve devlet görevlileri bu işi yani kaçakçılık yaptığımızı biliyorlardı. Düşünüyorum ve mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Bölge PKK’nın geçiş güzergahı değil. Çünkü sınırın Irak tarafı düzlüktür. Oradan Türkiye sınırına sızma yapılması mümkün değildir. Kim gelirse gelsin Türk askeri tarafından yakalanır. Zaten bu güzergahta şimdiye kadar hiç çatışma yaşanmadı.”
ASELSAN raporu da, görüntülerdeki cisimlerin, araç, insan, yük hayvanı olduğunu ortaya koyuyor.
11 YIL SONRA KİM NEREDE?
Peki aradan geçen 11 yıldan sonra ne oldu?
Dava süreci kadük olurken, Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, 2015 yılında görevden ayrılmadan önce Devlet Şeref Madalyası ile taltif edildi.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hulusi Akar, önce Genelkurmay Başkanı, sonra da Milli Savunma Bakanı oldu.
Twitter hesabından “Ne Uludere’deki 34 vatandaşımızın, ne de Hrant Dink’in davası, geçmişte olduğu gibi, Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz” (20 Ocak 2012) diyen Dönemin Başbakanı Erdoğan, bugün Cumhurbaşkanı.
Dört gün sonra partisinin grup toplantısında, Erdoğan’a bu sözlerini hatırlatarak, “Uludere bombardımanı yapılmadan askeri yetkililer sizi arayıp ‘50 kişilik grup var, içlerinde sivil var, ne yapalım’ dediklerinde ‘Neye mal olursa olsun vurun’ dediniz mi?” diye soran dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise bugün cezaevinde.
Evrensel'i Takip Et